بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَٱعۡتَرَفُواْ بِذَنۢبِهِمۡ فَسُحۡقٗا لِّأَصۡحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ ١١

İşte günahlarını itiraf ettiler, kahrolsun o halde eshabı saîr.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece günahlarını itiraf ettiler. Yok olsun çılgın alevli cehennem ashabı.

– İbni Kesir

İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun!

– Diyanet İşleri

Bu suretle günâhlarını i'tiraaf etdiler (ederler). (Ko Allah) Cehennem yaranını (rahmetinden) koğsun!

– Hasan Basri Çantay

Böylece günahlarını itiraf ederler. Çılgın alevli cehennemlikler yok olsunlar!

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ يَخۡشَوۡنَ رَبَّهُم بِٱلۡغَيۡبِ لَهُم مَّغۡفِرَةٞ وَأَجۡرٞ كَبِيرٞ ١٢

Çünkü o rablarına gıyabda saygı besleyenler yokmu, muhakkak ki mağfiret ve büyük bir ecir onlar içindir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki gayb ile Rabblarından korkanlar, işte onlar için, mağfiret ve büyük mükafat vardır.

– İbni Kesir

Görmedikleri hâlde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

– Diyanet İşleri

Filhakıyka, Rableri (nin azâb) ından gıyaben korkanlar (yok mu?) onlar için hem mağfiret var, hem büyük mükâfat.

– Hasan Basri Çantay

Fakat görmeden Rablerinden korkanlar var ya, işte onlar için bağışlanma ve büyük mükafat vardır.

– Seyyid Kutub

وَأَسِرُّواْ قَوۡلَكُمۡ أَوِ ٱجۡهَرُواْ بِهِۦٓۖ إِنَّهُۥ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ ١٣

Sözünüzü ister sır tutun ister açığa vurun, çünkü o bütün sînelerin künhünü bilir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; muhakkak ki O, göğüslerin özünü bilendir.

– İbni Kesir

Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.

– Diyanet İşleri

(Ey kâfirler) sözünüzü (ister) gizleyin, ister onu açıklayın. Çünkü O, sinelerin özünü bile hakkıyle bilendir.

– Hasan Basri Çantay

Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerde olanı bilir.

– Seyyid Kutub

أَلَا يَعۡلَمُ مَنۡ خَلَقَ وَهُوَ ٱللَّطِيفُ ٱلۡخَبِيرُ ١٤

Bilmezmi o yaradan ki O öyle Latîf öyle habîr.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yaratan bilmez olur mu hiç? Ve O; Latif'tir, Habir'dir.

– İbni Kesir

Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.

– Diyanet İşleri

Yaratıb duran (Allah) mı bilmeyecekmiş? O, lâtıyfdir, her şeyden haberdârdır.

– Hasan Basri Çantay

Yaratan bilmez olur mu? O, latiftir, haberdardır.

– Seyyid Kutub

هُوَ ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلۡأَرۡضَ ذَلُولٗا فَٱمۡشُواْ فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُواْ مِن رِّزۡقِهِۦۖ وَإِلَيۡهِ ٱلنُّشُورُ ١٥

O Hâlıktır ki o, size arzı zelûl (munkad) kıldı, haydin, o arzın omuzlarında yürüyün de o yaradan lâtîfi habîrin rızkından yeyin, onadır fakat nihayet nüşûr.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Size yeryüzünü boyun eğdiren O'dur. O halde onun sırtlarında yürüyün. O' nun rızkından yiyin, nihayet dönüş O'nadır.

– İbni Kesir

O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah’ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O’nadır.

– Diyanet İşleri

O, yeri, sizin fâidenize, hor (ve müsahhar) kılandır. O halde onun omuzlarında yürüyün. (Allahın) rızkından yeyin. (Fakat şunu dâima hatırlayın ki) son gidiş ancak Onadır (Allâhadır).

– Hasan Basri Çantay

Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin sırtlarında dolaşın ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O'nadır.

– Seyyid Kutub

ءَأَمِنتُم مَّن فِي ٱلسَّمَآءِ أَن يَخۡسِفَ بِكُمُ ٱلۡأَرۡضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ ١٦

Emîn misiniz o semâdakinden; sizinle arzı göçürüvermesinden? O vakit bakarsınız ki o arz çalkalanıyordur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gökte olanın; sizi yerin dibine geçirmesinden emin mi oldunuz? O zaman yer, sarsıldıkça sarsılır.

– İbni Kesir

Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yeryüzü şiddetle çalkalanıyor.

– Diyanet İşleri

(Bu âlemin tedbîrine müvekkel olan) gökdeki (melek) lerden, (Allahdan), sizi yere batırıvermesinden emîn mi olduunz? O vakit bakarsınız ki o (arz durmayıb) çalkanmakdadır.

– Hasan Basri Çantay

Gökte olanın sizi yere batırmayacağından emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır.

– Seyyid Kutub

أَمۡ أَمِنتُم مَّن فِي ٱلسَّمَآءِ أَن يُرۡسِلَ عَلَيۡكُمۡ حَاصِبٗاۖ فَسَتَعۡلَمُونَ كَيۡفَ نَذِيرِ ١٧

Yoksa emînmisiniz o Semâdakinden: üzerinize bir mermîler yağdırıcı gönderivermesinden? O vakit bilirsiniz ki nasılmış inzarım?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa gökte olanın; başınıza taş göndermesinden emin mi oldunuz? Benim tehdidimin nasıl olduğunu yakında bileceksiniz.

– İbni Kesir

Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgâr göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? O zaman, uyarım nasılmış bileceksiniz!

– Diyanet İşleri

Yoksa gökdeki (melek) lerin, (Allahın izniyle), üstünüze taş yağdırıcı (rüzgâr) göndermesinden emîn mi oldunuz? Siz (o zaman) tehdidimin nice olduğunu bileceksiniz.

– Hasan Basri Çantay

Gökte olanın başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Benim uyarmamın nasıl olduğunu yakında bileceksiniz.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ فَكَيۡفَ كَانَ نَكِيرِ ١٨

Filhakika onlardan evvelkiler de tekzib ettiler, fakat nasıl oldu inkârım.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Beni inkar nasılmış?

– İbni Kesir

Andolsun, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Beni inkâr etmenin sonucu nasıl oldu!?

– Diyanet İşleri

Andolsun ki onlardan evvelkiler de tekzîb etmiş (ler) di. (Bak) benim inkârım (da) nice oldu !

– Hasan Basri Çantay

And olsun ki, onlardan öncekiler de peygamberlerini yalanlamışlardı, ancak benim intikamım nasıl olmuştu?

– Seyyid Kutub

أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَى ٱلطَّيۡرِ فَوۡقَهُمۡ صَٰٓفَّٰتٖ وَيَقۡبِضۡنَۚ مَا يُمۡسِكُهُنَّ إِلَّا ٱلرَّحۡمَٰنُۚ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَيۡءِۭ بَصِيرٌ ١٩

Bakmazlarmı ki üstlerinde uçan kuşlara, kanat süzerlerken ve yumarlarken? Rahman’dır ancak onları tutan, şüphesiz ki O her şey-i görür.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; üzerlerinde kanat çırpan sıra sıra kuşları görmezler mi? Onları Rahman'dan başkası tutmuyor. Muhakkak ki O; her şeyi görendir.

– İbni Kesir

Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir.

– Diyanet İşleri

Onlar, üstlerinde kanadlarını açarak, kapayarak uçan kuşları da görmediler mi? Bunları (cevv-i hevada) — O rahmeti her şey'i kaplayan — (Allah) dan başkası tutmuyor. Şübhesiz ki O, herşey'i hakkıyle görendir.

– Hasan Basri Çantay

Üzerlerinde kanat çırparak uçan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; doğrusu o her şeyi görendir.

– Seyyid Kutub

أَمَّنۡ هَٰذَا ٱلَّذِي هُوَ جُندٞ لَّكُمۡ يَنصُرُكُم مِّن دُونِ ٱلرَّحۡمَٰنِۚ إِنِ ٱلۡكَٰفِرُونَ إِلَّا فِي غُرُورٍ ٢٠

Yoksa kimdir o Rahman’ın berisinden şu sizin ordularınız ki sizi kurtaracak? Kâfirler başka değil, sade bir gurur içindedirler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rahman'dan başka size yardımda bulunacak ordunuz kimdir? Kafirler sadece gurur içindedirler.

– İbni Kesir

Yahut Rahmân’dan başka size yardım edecek şu ordunuz (taraftarlarınız) kimlerdir? İnkârcılar ancak bir aldanış içindedirler.

– Diyanet İşleri

Rahmetiâm ve şâmil olan (Allah) a karşı size (kurtarıcı bir) yardımda bulunabilecek olan kimdir? Şu sizin ordunuz mu? Kâfirler gurur dan başkası içinde değildirler.

– Hasan Basri Çantay

Rahman olan Allah'a karşı size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? Kâfirler derin bir gaflet ve aldanma içindedirler.

– Seyyid Kutub

أَمَّنۡ هَٰذَا ٱلَّذِي يَرۡزُقُكُمۡ إِنۡ أَمۡسَكَ رِزۡقَهُۥۚ بَل لَّجُّواْ فِي عُتُوّٖ وَنُفُورٍ ٢١

Yoksa kimdir şu sizlere rızık verecek? O rızkını keserse? Hayır bir ürküntü ve azgınlık içinde inada dalmışlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer O; rızkınızı tutup kesiverecek olursa, size rızık verecek kimdir? Hayır, onlar; azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar.

– İbni Kesir

Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular.

– Diyanet İşleri

O, eğer rızkını tutub kesiverirse şu size rızık verebilecek kim? Hayır, onlar bir azgınlık, (Hakdan) bir nefret içinde mütemadiyen inâd etmişlerdir.

– Hasan Basri Çantay

Allah, rızkını tutacak olursa size rızk verecek kimdir? Doğrusu onlar azgınlık ve nefret içinde direnmektedirler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu