بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
تَنزِيلٞ مِّن رَّبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ٨٠
Rabb’ül-âlemîn’den indirilmedir.
Alemlerin Rabbından indirilmedir.
Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir.
(O) âlemlerin Rabbinden indirilmedir.
O, Allah tarafından indirilmiştir.
أَفَبِهَٰذَا ٱلۡحَدِيثِ أَنتُم مُّدۡهِنُونَ ٨١
Şimdi bu kelâma siz yağ mı süreceksiniz?
Siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
(81-82) Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah’ın verdiği rızka O’nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz?
Şimdi siz bu kelâmı mı hor görücülersiniz?
Şimdi siz bu sözü bu mesajı hafife mi alıyorsunuz?
وَتَجۡعَلُونَ رِزۡقَكُمۡ أَنَّكُمۡ تُكَذِّبُونَ ٨٢
Ve rızkınızı tekzibiniz mi kılacaksınız?
Rızkınızı yalanlamakla mı çıkarıyorsunuz?
(81-82) Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah’ın verdiği rızka O’nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz?
Rızkınıza (şükür edeceğinize) siz behemehal tekzibe mi kalkışırsınız?
Yalanlamayı kendinize rızık ve ileriye dönük birikim mi yapıyorsunuz?
فَلَوۡلَآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلۡحُلۡقُومَ ٨٣
O halde hadisenize can hulkuma geldiği vakit.
Hele can boğaza gelince;
Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize!
Hele (can) boğaza gelince,
Canın boğaza dayandığı an var ya,
وَأَنتُمۡ حِينَئِذٖ تَنظُرُونَ ٨٤
Ki siz o vakit bakar durursunuz.
O vakit görürsünüz siz.
Oysa siz o zaman bakıp durursunuz.
o vakit siz görürsünüz!
O sırada sizler gözlerinizi o can çekişen adama dikersiniz.
وَنَحۡنُ أَقۡرَبُ إِلَيۡهِ مِنكُمۡ وَلَٰكِن لَّا تُبۡصِرُونَ ٨٥
Biz ise ona sizden yakınizdir ve lâkin görmezsiniz.
Biz ona sizden daha yakınız, ama görmezsiniz.
Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz.
Biz ona sizden yakınız. Fakat görmezsiniz.
Biz ona sizden daha yakınız, ama siz göremezsiniz.
فَلَوۡلَآ إِن كُنتُمۡ غَيۡرَ مَدِينِينَ ٨٦
Evet hadisenize dîne boyun eğmiyecek.
Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz,
(86-87) Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize!
İşte madem ki (tekrar dirilerek) ceza görmeyecekmişsiniz,
Eğer yeniden diriltilip hesaba çekilmeyecekseniz,
تَرۡجِعُونَهَآ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ ٨٧
Ceza çekmiyecekseniz, onu geri çevirsenize! davanızda doğru iseniz.
Onu geri çevirsenize. Şayet sadıklar iseniz.
(86-87) Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize!
Onu (tâ boğazınıza gelince cesedinize) geri çevirseniz a! Eğer (iddianızda) saadıklarsanız...
Eğer söylediğiniz doğru ise o çıkmak üzere olan canı geriye döndürsenize!
فَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلۡمُقَرَّبِينَ ٨٨
Amma o mukarrebînden ise artık.
Eğer o kişi gözdelerden ise;
(88-89) Fakat (ölen kişi) Allah’a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.
Şimdi, (ölene gelince) eğer o, mukarreblerden ise,
Eğer ölmek üzere olan kişi Allah'a yakın olanlardan ise;
فَرَوۡحٞ وَرَيۡحَانٞ وَجَنَّتُ نَعِيمٖ ٨٩
Bir revh-u reyhan ve bir cenneti ne'îm.
Rahatlık, güzel rızık ve Naim cenneti.
(88-89) Fakat (ölen kişi) Allah’a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.
artık rahatlık, güzel rızık ve Naıym cenneti (onundur).
Esenlik, hoş kokulu çiçekler ve bol nimetli cennet onu bekliyor
وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلۡيَمِينِ ٩٠
Ve amma Ashab-ı yemîn’den ise.
Şayet sağcılardan ise;
(90-91) Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, “Selâm sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!” denir.
Eğer sağcılardan ise,
Eğer adam defteri sağdan verileceklerden ise,