بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَفَرَءَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ ﴿٦٣

Şimdi gördünüz mü o ekdiğiniz tohumu?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi Bana; ekmekte olduğunuzu haber verin.

— İbni Kesir

Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!

— Diyanet İşleri

Şimdi bana ekmekde olduğunuz (tohum) u haber verin.

— Hasan Basri Çantay

Ektiğiniz tohumu görüyor musunuz?

— Seyyid Kutub

ءَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلزَّٰرِعُونَ ﴿٦٤

Siz mi bitiriyorsunuz onu? Yoksa biz miyiz bitiren?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu, siz mi bitiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz, bitirenler?

— İbni Kesir

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

— Diyanet İşleri

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?

— Hasan Basri Çantay

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa onu bitiren biz miyiz?

— Seyyid Kutub

لَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَٰهُ حُطَٰمًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ ﴿٦٥

Onları elbet bir çöpe çeviriverdik de şöyle geveler dururdunuz:

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dilersek Biz, onu çörçöp yaparız da şaşar kalırsınız.

— İbni Kesir

Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:

— Diyanet İşleri

Eğer dileseydik muhakkak ki onu (tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz de şaşakalırdınız.

— Hasan Basri Çantay

Eğer isteseydik o ekinlerinizi ot kırıntılarına dönüştürürdük de şaşakalırdınız.

— Seyyid Kutub

إِنَّا لَمُغْرَمُونَ ﴿٦٦

Her halde biz çok ziyandayız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu borç altına girdik,

— İbni Kesir

“Muhakkak biz çok ziyandayız!”

— Diyanet İşleri

(Şöyle derdiniz:) «Biz hakıykaten ağır borca uğratılmışızdır».

— Hasan Basri Çantay

Derdiniz ki; «Biz borca battık.»

— Seyyid Kutub

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ﴿٦٧

Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Daha doğrusu biz mahrumlarız.

— İbni Kesir

“Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!”

— Diyanet İşleri

«Daha doğrusu biz (umduğumuzdan) mahrum kalmışlarız».

— Hasan Basri Çantay

Daha doğrusu her şeyimizi kaybettik.

— Seyyid Kutub

أَفَرَءَيْتُمُ ٱلْمَآءَ ٱلَّذِى تَشْرَبُونَ ﴿٦٨

Şimdi gördünüz mü o içdiğiniz suyu?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Söyleyin Bana şimdi, içmekte olduğunuz suyu;

— İbni Kesir

İçtiğiniz suya ne dersiniz?!

— Diyanet İşleri

Şimdi içmekde olduğunuz suyu söyleyin bana.

— Hasan Basri Çantay

İçtiğiniz suyu görüyor musunuz?

— Seyyid Kutub

ءَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ ٱلْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنزِلُونَ ﴿٦٩

Siz mi indiriyorsunuz onu buluttan yoksa biz miyiz indiren?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa Biz miyiz indirenler?

— İbni Kesir

Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

— Diyanet İşleri

Onu bulutdan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler biz miyiz?

— Hasan Basri Çantay

Onu siz mi buluttan yere indiriyorsunuz, yoksa onu indiren biz miyiz?

— Seyyid Kutub

لَوْ نَشَآءُ جَعَلْنَٰهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ ﴿٧٠

Dilesek onu acı bir çorak ediverirdik o halde şükretsenize.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İsteseydik onu tuzlu bir su kılardık. Öyleyse şükretmeli değil misiniz?

— İbni Kesir

Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!.

— Diyanet İşleri

Eğer dileseydik onu (içilmeyecek) tuzlu bir su yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz?

— Hasan Basri Çantay

Eğer isteseydik onu acı yapardık. Şükretsenize!

— Seyyid Kutub

أَفَرَءَيْتُمُ ٱلنَّارَ ٱلَّتِى تُورُونَ ﴿٧١

Bir de gördünüz mü o çakdığınız ateşi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Söyleyin bana, şimdi çakmakta olduğunuz ateşi,

— İbni Kesir

Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!

— Diyanet İşleri

Şimdi bana (yeşil bir ağacdan) çakmakda olduğunuz ateşi söyleyin.

— Hasan Basri Çantay

Tutuşturduğunuz ateşi görüyor musunuz?

— Seyyid Kutub

ءَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَآ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنشِـُٔونَ ﴿٧٢

Siz mi inşa ettiniz onun ağacını? Yoksa biz miyiz inşa eden?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa Biz miyiz yaratanlar?

— İbni Kesir

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

— Diyanet İşleri

Onun ağacını siz mi yarardınız, yoksa yaratanlar biz miyiz?

— Hasan Basri Çantay

Onun ağacını siz mi yaratıyorsunuz, yoksa onu yaratan biz miyiz?

— Seyyid Kutub

نَحْنُ جَعَلْنَٰهَا تَذْكِرَةً وَمَتَٰعًا لِّلْمُقْوِينَ ﴿٧٣

Biz onu hem bir muhtıra kıldık hem de bir istifade: alandaki muhtaclar için.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, onu bir ibret ve konaklayanlar için faydalı kıldık.

— İbni Kesir

Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık.

— Diyanet İşleri

Biz onu hem bir ibret, hem çöl yolcularına bir fâide kıldık.

— Hasan Basri Çantay

Biz onu hem düşündürücü, ibret verici bir uyarıcı, hem de ihtiyacı olanlar için bir yararlanma kaynağı olarak yarattık.

— Seyyid Kutub

AYARLAR