بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ءَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلْخَٰلِقُونَ ﴿٥٩

Siz mi yaratıyorsunuz onu yoksa bizmiyiz yaratan.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar Biz miyiz?

— İbni Kesir

Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?

— Diyanet İşleri

Onu siz mi (düzgün bir insan) suretine getiriyorsunuz, yoksa (o surete getirib) yaratanlar biz miyiz?

— Hasan Basri Çantay

Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa onu yaratan biz miyiz?

— Seyyid Kutub

نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ ٱلْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ ﴿٦٠

Biz takdir ettik aranızda o ölümü ve bizim önümüze geçilmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, takdir ettik aranızda ölümü. Ve Biz, önüne geçilecekler de değiliz.

— İbni Kesir

(60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.

— Diyanet İşleri

(60-61) Aranızda ölüm (ün keyfiyyetini, zamaanını, mekânını ve ecellerin mıkdarını) biz (ta'yin ve) takdîr etdik ve biz — (sizi helak ederek) yerinize diğer benzerlerinizi getirmeniz ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışda ve suretlerde tekrar peyda etmemiz hususunda — önüne geçilecekler de değiliz.

— Hasan Basri Çantay

Ölümü aranızda plânlayan biziz. Hiç kimse bizim önümüze geçemez.

— Seyyid Kutub

عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَٰلَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِى مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿٦١

Kılıklarınızı değiştirmek ve sizi bilemiyeceğiniz bir neşette inşa etmek üzereyiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yerinize benzerlerinizi getirmekte ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışla tekrar var etmekte.

— İbni Kesir

(60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.

— Diyanet İşleri

(60-61) Aranızda ölüm (ün keyfiyyetini, zamaanını, mekânını ve ecellerin mıkdarını) biz (ta'yin ve) takdîr etdik ve biz — (sizi helak ederek) yerinize diğer benzerlerinizi getirmeniz ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışda ve suretlerde tekrar peyda etmemiz hususunda — önüne geçilecekler de değiliz.

— Hasan Basri Çantay

Amacımız benzerlerinizi yerinize geçirmek ve hepinizi bilmediğiniz bir alemde yeniden diriltmektir.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ ﴿٦٢

Her halde ilk neşeti biliyorsunuz o halde düşünseniz a.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; ilk yaratılışınızı bildiniz. İyice düşünmeli değil misiniz?

— İbni Kesir

Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya!

— Diyanet İşleri

Andolsun ki birinci yaratılışı (nızı) bildiniz. Fakat (tekrar yaratılacağınızı da) düşünmeli değil misiniz?

— Hasan Basri Çantay

İlk yaratılmayı bildiniz. Bunu düşünüp ders alsanıza!

— Seyyid Kutub

أَفَرَءَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ ﴿٦٣

Şimdi gördünüz mü o ekdiğiniz tohumu?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi Bana; ekmekte olduğunuzu haber verin.

— İbni Kesir

Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!

— Diyanet İşleri

Şimdi bana ekmekde olduğunuz (tohum) u haber verin.

— Hasan Basri Çantay

Ektiğiniz tohumu görüyor musunuz?

— Seyyid Kutub

ءَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلزَّٰرِعُونَ ﴿٦٤

Siz mi bitiriyorsunuz onu? Yoksa biz miyiz bitiren?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu, siz mi bitiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz, bitirenler?

— İbni Kesir

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

— Diyanet İşleri

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?

— Hasan Basri Çantay

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa onu bitiren biz miyiz?

— Seyyid Kutub

لَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَٰهُ حُطَٰمًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ ﴿٦٥

Onları elbet bir çöpe çeviriverdik de şöyle geveler dururdunuz:

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dilersek Biz, onu çörçöp yaparız da şaşar kalırsınız.

— İbni Kesir

Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:

— Diyanet İşleri

Eğer dileseydik muhakkak ki onu (tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz de şaşakalırdınız.

— Hasan Basri Çantay

Eğer isteseydik o ekinlerinizi ot kırıntılarına dönüştürürdük de şaşakalırdınız.

— Seyyid Kutub

إِنَّا لَمُغْرَمُونَ ﴿٦٦

Her halde biz çok ziyandayız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu borç altına girdik,

— İbni Kesir

“Muhakkak biz çok ziyandayız!”

— Diyanet İşleri

(Şöyle derdiniz:) «Biz hakıykaten ağır borca uğratılmışızdır».

— Hasan Basri Çantay

Derdiniz ki; «Biz borca battık.»

— Seyyid Kutub

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ﴿٦٧

Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Daha doğrusu biz mahrumlarız.

— İbni Kesir

“Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!”

— Diyanet İşleri

«Daha doğrusu biz (umduğumuzdan) mahrum kalmışlarız».

— Hasan Basri Çantay

Daha doğrusu her şeyimizi kaybettik.

— Seyyid Kutub

أَفَرَءَيْتُمُ ٱلْمَآءَ ٱلَّذِى تَشْرَبُونَ ﴿٦٨

Şimdi gördünüz mü o içdiğiniz suyu?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Söyleyin Bana şimdi, içmekte olduğunuz suyu;

— İbni Kesir

İçtiğiniz suya ne dersiniz?!

— Diyanet İşleri

Şimdi içmekde olduğunuz suyu söyleyin bana.

— Hasan Basri Çantay

İçtiğiniz suyu görüyor musunuz?

— Seyyid Kutub

ءَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ ٱلْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنزِلُونَ ﴿٦٩

Siz mi indiriyorsunuz onu buluttan yoksa biz miyiz indiren?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa Biz miyiz indirenler?

— İbni Kesir

Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

— Diyanet İşleri

Onu bulutdan siz mi indirdiniz, yoksa indiriciler biz miyiz?

— Hasan Basri Çantay

Onu siz mi buluttan yere indiriyorsunuz, yoksa onu indiren biz miyiz?

— Seyyid Kutub

AYARLAR