بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ءَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلْخَٰلِقُونَ ٥٩

Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?

– Diyanet İşleri

نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ ٱلْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ ٦٠

(60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.

– Diyanet İşleri

عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَٰلَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِى مَا لَا تَعْلَمُونَ ٦١

(60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.

– Diyanet İşleri

وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ ٦٢

Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya!

– Diyanet İşleri

أَفَرَءَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ ٦٣

Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!

– Diyanet İşleri

ءَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلزَّٰرِعُونَ ٦٤

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

– Diyanet İşleri

لَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَٰهُ حُطَٰمًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ ٦٥

Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:

– Diyanet İşleri

إِنَّا لَمُغْرَمُونَ ٦٦

“Muhakkak biz çok ziyandayız!”

– Diyanet İşleri

بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ ٦٧

“Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!”

– Diyanet İşleri

أَفَرَءَيْتُمُ ٱلْمَآءَ ٱلَّذِى تَشْرَبُونَ ٦٨

İçtiğiniz suya ne dersiniz?!

– Diyanet İşleri

ءَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ ٱلْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنزِلُونَ ٦٩

Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu