بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَشَٰرِبُونَ شُرْبَ ٱلْهِيمِ ٥٥

İçersiniz hüyam illetine tutulmuş kanmak bilmez develer gibi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

– İbni Kesir

Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

– Diyanet İşleri

(O suretle ki) susamış develerin içişi gibi içeceklersiniz.

– Hasan Basri Çantay

Onu, içtikçe susayan develer gibi içeceksiniz.

– Seyyid Kutub

هَٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ ٱلدِّينِ ٥٦

İşte bu onların konuklukları o din günü (ceza günü).

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte ceza günü onlara sunulacak ziyafet budur.

– İbni Kesir

İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir.

– Diyanet İşleri

İşte ceza günü onlara (çekilecek) ziyafet budur!

– Hasan Basri Çantay

Onlar hesap günü işte böyle ağırlanacaklardır.

– Seyyid Kutub

نَحْنُ خَلَقْنَٰكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ ٥٧

Biz, yarattık sizi hâlâ tasdik etmiyecek misiniz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi; Biz, yarattık. Hala tasdik etmez misiniz?

– İbni Kesir

Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?

– Diyanet İşleri

Sizi biz yaratdık. O halde (tekrar dirilmiye de) inanmalı değilmisiniz?

– Hasan Basri Çantay

Sizleri yaratan biziz, bunu onaylasanıza.

– Seyyid Kutub

أَفَرَءَيْتُم مَّا تُمْنُونَ ٥٨

Şimdi gördünüzmü o döktüğünüz menîyi?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Söyleyin öyleyse; dökmekte olduğunuz meni nedir?

– İbni Kesir

Attığınız o meniye ne dersiniz?!

– Diyanet İşleri

(Eğer siz bir meniden yaratıldığınızı iddia ediyorsanız) O halde (rahimlere) dökmekde olduğunuz (o) meni nedir? Bana haber verin.

– Hasan Basri Çantay

Fışkırttığınız meniyi görüyor musunuz?

– Seyyid Kutub

ءَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلْخَٰلِقُونَ ٥٩

Siz mi yaratıyorsunuz onu yoksa bizmiyiz yaratan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratanlar Biz miyiz?

– İbni Kesir

Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?

– Diyanet İşleri

Onu siz mi (düzgün bir insan) suretine getiriyorsunuz, yoksa (o surete getirib) yaratanlar biz miyiz?

– Hasan Basri Çantay

Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa onu yaratan biz miyiz?

– Seyyid Kutub

نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ ٱلْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ ٦٠

Biz takdir ettik aranızda o ölümü ve bizim önümüze geçilmez.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, takdir ettik aranızda ölümü. Ve Biz, önüne geçilecekler de değiliz.

– İbni Kesir

(60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.

– Diyanet İşleri

(60-61) Aranızda ölüm (ün keyfiyyetini, zamaanını, mekânını ve ecellerin mıkdarını) biz (ta'yin ve) takdîr etdik ve biz — (sizi helak ederek) yerinize diğer benzerlerinizi getirmeniz ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışda ve suretlerde tekrar peyda etmemiz hususunda — önüne geçilecekler de değiliz.

– Hasan Basri Çantay

Ölümü aranızda plânlayan biziz. Hiç kimse bizim önümüze geçemez.

– Seyyid Kutub

عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَٰلَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِى مَا لَا تَعْلَمُونَ ٦١

Kılıklarınızı değiştirmek ve sizi bilemiyeceğiniz bir neşette inşa etmek üzereyiz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yerinize benzerlerinizi getirmekte ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışla tekrar var etmekte.

– İbni Kesir

(60-61) Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.

– Diyanet İşleri

(60-61) Aranızda ölüm (ün keyfiyyetini, zamaanını, mekânını ve ecellerin mıkdarını) biz (ta'yin ve) takdîr etdik ve biz — (sizi helak ederek) yerinize diğer benzerlerinizi getirmeniz ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışda ve suretlerde tekrar peyda etmemiz hususunda — önüne geçilecekler de değiliz.

– Hasan Basri Çantay

Amacımız benzerlerinizi yerinize geçirmek ve hepinizi bilmediğiniz bir alemde yeniden diriltmektir.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ ٦٢

Her halde ilk neşeti biliyorsunuz o halde düşünseniz a.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; ilk yaratılışınızı bildiniz. İyice düşünmeli değil misiniz?

– İbni Kesir

Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya!

– Diyanet İşleri

Andolsun ki birinci yaratılışı (nızı) bildiniz. Fakat (tekrar yaratılacağınızı da) düşünmeli değil misiniz?

– Hasan Basri Çantay

İlk yaratılmayı bildiniz. Bunu düşünüp ders alsanıza!

– Seyyid Kutub

أَفَرَءَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ ٦٣

Şimdi gördünüz mü o ekdiğiniz tohumu?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi Bana; ekmekte olduğunuzu haber verin.

– İbni Kesir

Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!

– Diyanet İşleri

Şimdi bana ekmekde olduğunuz (tohum) u haber verin.

– Hasan Basri Çantay

Ektiğiniz tohumu görüyor musunuz?

– Seyyid Kutub

ءَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلزَّٰرِعُونَ ٦٤

Siz mi bitiriyorsunuz onu? Yoksa biz miyiz bitiren?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu, siz mi bitiriyorsunuz, yoksa Biz miyiz, bitirenler?

– İbni Kesir

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

– Diyanet İşleri

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitirenler biz miyiz?

– Hasan Basri Çantay

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa onu bitiren biz miyiz?

– Seyyid Kutub

لَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَٰهُ حُطَٰمًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ ٦٥

Onları elbet bir çöpe çeviriverdik de şöyle geveler dururdunuz:

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dilersek Biz, onu çörçöp yaparız da şaşar kalırsınız.

– İbni Kesir

Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:

– Diyanet İşleri

Eğer dileseydik muhakkak ki onu (tohumsuz) bir ot kırıntısı yapardık da siz de şaşakalırdınız.

– Hasan Basri Çantay

Eğer isteseydik o ekinlerinizi ot kırıntılarına dönüştürürdük de şaşakalırdınız.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu