بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ ٣٩

Bir çok evvelînden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْءَاخِرِينَ ٤٠

Ve bir çok âhirînden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَأَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ ٤١

Ashab-ı şimal ise ne Ashab-ı şimal!

– Elmalılı Hamdi Yazır

فِى سَمُومٍ وَحَمِيمٍ ٤٢

Bir semum ve hamîm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ ٤٣

Ve zifirden bir zılli mağmum içinde.

– Elmalılı Hamdi Yazır

لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ ٤٤

Ne serin ne de kerîm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

إِنَّهُمْ كَانُواْ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ ٤٥

Çünkü onlar bundan evvel mütrefîn: Keyflerine düşkün şımarık müsrifîn idiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَكَانُواْ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلْحِنثِ ٱلْعَظِيمِ ٤٦

Ve büyük cinayete ısrar ediyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

وَكَانُواْ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ٤٧

Ve diyorlardı ki: Öldüğümüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğumuz vakit mi? Cidden biz mi mutlak ba's olunacakmışız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ ٤٨

Ya evvelki atalarımız da mı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

قُلْ إِنَّ ٱلْأَوَّلِينَ وَٱلْءَاخِرِينَ ٤٩

De ki: Muhakkak bütün evvelîn ve âhirîn.

– Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR
Okuyucu