بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لِّأَصْحَٰبِ ٱلْيَمِينِ ٣٨

sağcılar için.

– Hasan Basri Çantay

ثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ ٣٩

(Bunların) bir çok (u) evvelki (ümmet) lerden,

– Hasan Basri Çantay

وَثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْءَاخِرِينَ ٤٠

bir çok (u) da sonraki (ümmet) lerdendir.

– Hasan Basri Çantay

وَأَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلشِّمَالِ ٤١

Solcular: (Onlar) ne solculardır!

– Hasan Basri Çantay

فِى سَمُومٍ وَحَمِيمٍ ٤٢

(Ateşin mesamatlarına işleyen) sıcaklığı ve kaynar bir su,

– Hasan Basri Çantay

وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ ٤٣

ve bir de kapkara dumandan bir gölge içindedirler.

– Hasan Basri Çantay

لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ ٤٤

Ki (o gölge) ne serin, ne de fâideli değildir.

– Hasan Basri Çantay

إِنَّهُمْ كَانُواْ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ ٤٥

Çünkü onlar bundan evvel şehvetlerine düşkündüler.

– Hasan Basri Çantay

وَكَانُواْ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلْحِنثِ ٱلْعَظِيمِ ٤٦

O büyük günâh üzerinde ısrar ederlerdi.

– Hasan Basri Çantay

وَكَانُواْ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ٤٧

Bir de «Biz öldüğümüz, bir toprak ve bir yığın kemik olduğumuz vakit mı, hakıykaten biz mi diriltilib kaldırılacakmışız?» derlerdi.

– Hasan Basri Çantay

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ ٤٨

«Evvelce geçmiş atalarımız da mı?»

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu