بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مُّهْطِعِينَ إِلَى ٱلدَّاعِۖ يَقُولُ ٱلْكَٰفِرُونَ هَٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ ﴿٨

O çağırana koşarak kafirler: Bu, zorlu bir gündür, derler.

— İbni Kesir

كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُواْ عَبْدَنَا وَقَالُواْ مَجْنُونٌ وَٱزْدُجِرَ ﴿٩

Onlardan önce Nuh kavmi de yalanlamış, kulumuzu tekzib ederek; delidir, demişler ve yolunu kesmişlerdi.

— İbni Kesir

فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَغْلُوبٌ فَٱنتَصِرْ ﴿١٠

O da Rabbına yalvarmış: Ben; yenildim, bana yardım et, demişti.

— İbni Kesir

فَفَتَحْنَآ أَبْوَٰبَ ٱلسَّمَآءِ بِمَآءٍ مُّنْهَمِرٍ ﴿١١

Bunun üzerine Biz de gök kapılarını boşanan sularla açmıştık.

— İbni Kesir

وَفَجَّرْنَا ٱلْأَرْضَ عُيُونًا فَٱلْتَقَى ٱلْمَآءُ عَلَىٰٓ أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ ﴿١٢

Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık da su, takdir edilen bir ölçüye göre birleşiverdi.

— İbni Kesir

وَحَمَلْنَٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَٰحٍ وَدُسُرٍ ﴿١٣

Onu tahtadan yapılmış, mıhla çakılmışa bindirdik.

— İbni Kesir

تَجْرِى بِأَعْيُنِنَا جَزَآءً لِّمَن كَانَ كُفِرَ ﴿١٤

Küfredilmiş olana mükafat olmak üzere Bizim gözetimimizle yüzüyordu.

— İbni Kesir

وَلَقَد تَّرَكْنَٰهَآ ءَايَةً فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿١٥

Andolsun ki Biz, onu bir ayet olarak bıraktık. Düşünüp ibret alan var mı?

— İbni Kesir

فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ ﴿١٦

Benim azabım ve tehditlerim nasılmış?

— İbni Kesir

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا ٱلْقُرْءَانَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِن مُّدَّكِرٍ ﴿١٧

Andolsun ki; Biz, Kur'an'ı düşünmek için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan var mı?

— İbni Kesir

كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ ﴿١٨

Ad kavmi de tekzib etti. Benim azabım ve tehdidim nasılmış?

— İbni Kesir

AYARLAR