بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلسَّقْفِ ٱلْمَرْفُوعِ ﴿٥

Ve sakfi merfûa.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yükseltilmiş tavana.

— İbni Kesir

(1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.

— Diyanet İşleri

Yükseltilmiş tavana,

— Hasan Basri Çantay

Yükseltilmiş tavan gibi göğe.

— Seyyid Kutub

وَٱلْبَحْرِ ٱلْمَسْجُورِ ﴿٦

Bahri mescûre ki.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dolan denize.

— İbni Kesir

(1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.

— Diyanet İşleri

Dolan denize,

— Hasan Basri Çantay

Kaynatılmış denize

— Seyyid Kutub

إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَٰقِعٌ ﴿٧

Rabbi’nin azâbı olacak muhakkak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak Rabbının azabı vuku bulacaktır.

— İbni Kesir

(1-7) Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a , yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.

— Diyanet İşleri

Ki Rabbinin azâbı hiç şübhesiz vaaki'dir (inecekdir),

— Hasan Basri Çantay

Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.

— Seyyid Kutub

مَّا لَهُۥ مِن دَافِعٍ ﴿٨

Yoktur onu hiç bir def edecek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu engelleyecek yoktur.

— İbni Kesir

Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur.

— Diyanet İşleri

Onu defedecek (hiçbir şey de) yokdur.

— Hasan Basri Çantay

Ona engel olacak bir şey yoktur.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ تَمُورُ ٱلسَّمَآءُ مَوْرًا ﴿٩

O gün ki Semâ bir çalkanış çalkanır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; gök, sarsıldıkça sarsılır,

— İbni Kesir

O gün gök şiddetle sallanıp çalkalanır.

— Diyanet İşleri

O gün gök sallanıb çalkanır,

— Hasan Basri Çantay

O gün gök, sarsıldıkça çalkalanacak.

— Seyyid Kutub

وَتَسِيرُ ٱلْجِبَالُ سَيْرًا ﴿١٠

Dağlar da bir yürüyüş yürür.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlar, yürüdükçe yürür.

— İbni Kesir

Dağlar yürüdükçe yürür.

— Diyanet İşleri

Dağlar (yerinden kopub) yürür.

— Hasan Basri Çantay

Dağlar bir yürüyüş yürür ki...

— Seyyid Kutub

فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿١١

Vay artık o gün o yalan diyenlere.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte o gün; yalanlayanların vay haline.

— İbni Kesir

(11-12) İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline!

— Diyanet İşleri

Vay artık o gün (peygamberleri önce) tekzib edenlere!

— Hasan Basri Çantay

O gün, yalanlayanların vay haline.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى خَوْضٍ يَلْعَبُونَ ﴿١٢

Ki onlar daldıkları bir batakta oynayıp duruyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; daldıkları batıl içinde oyalanıp durmaktadırlar.

— İbni Kesir

(11-12) İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline!

— Diyanet İşleri

Ki onlar daldıkları baatıl içinde oynayıb duranlardır.

— Hasan Basri Çantay

Ki onlar o daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا ﴿١٣

O gün ki cehenneme bir kakılış kakılacaklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; cehennem ateşine itildikçe itilirler.

— İbni Kesir

(13-14) Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir.

— Diyanet İşleri

O gün onlar cehennem ateşine itilib kakılırlar.

— Hasan Basri Çantay

O gün şöyle denilerek cehennem ateşine itilirler:

— Seyyid Kutub

هَٰذِهِ ٱلنَّارُ ٱلَّتِى كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ﴿١٤

İşte diye: bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yalanlayıp durduğunuz ateş, işte budur.

— İbni Kesir

(13-14) Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir.

— Diyanet İşleri

(Şöyle denilecek:) «İşte sizin yalan saymakda idiğiniz ateş budur».

— Hasan Basri Çantay

«İşte yalanlayıp durduğunuz cehennem budur!

— Seyyid Kutub

أَفَسِحْرٌ هَٰذَآ أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ ﴿١٥

Buda mı sihir? Yoksa siz görmüyorsunuz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu bir büyü müdür, yoksa siz görmüyor musunuz?

— İbni Kesir

“Bu Kur’an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?”

— Diyanet İşleri

«(Peki) bu da mı sihir?! Yoksa siz (yine büyülendiniz de) görmüyor musunuz»?!

— Hasan Basri Çantay

Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?

— Seyyid Kutub

AYARLAR