بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلْبَيْتِ ٱلْمَعْمُورِ ﴿٤

Ma'mur bir ev olan Ka'be'ye.

— Seyyid Kutub

وَٱلسَّقْفِ ٱلْمَرْفُوعِ ﴿٥

Yükseltilmiş tavan gibi göğe.

— Seyyid Kutub

وَٱلْبَحْرِ ٱلْمَسْجُورِ ﴿٦

Kaynatılmış denize

— Seyyid Kutub

إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَٰقِعٌ ﴿٧

Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir.

— Seyyid Kutub

مَّا لَهُۥ مِن دَافِعٍ ﴿٨

Ona engel olacak bir şey yoktur.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ تَمُورُ ٱلسَّمَآءُ مَوْرًا ﴿٩

O gün gök, sarsıldıkça çalkalanacak.

— Seyyid Kutub

وَتَسِيرُ ٱلْجِبَالُ سَيْرًا ﴿١٠

Dağlar bir yürüyüş yürür ki...

— Seyyid Kutub

فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿١١

O gün, yalanlayanların vay haline.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى خَوْضٍ يَلْعَبُونَ ﴿١٢

Ki onlar o daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا ﴿١٣

O gün şöyle denilerek cehennem ateşine itilirler:

— Seyyid Kutub

هَٰذِهِ ٱلنَّارُ ٱلَّتِى كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ﴿١٤

«İşte yalanlayıp durduğunuz cehennem budur!

— Seyyid Kutub

AYARLAR