بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قُلۡ تَرَبَّصُواْ فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ ٱلۡمُتَرَبِّصِينَ ٣١
De ki: gözetin çünkü ben de sizinle gözetenlerdenim.
De ki: Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.
Onlara de ki: “Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
De ki: «Bekleyin. Çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim».
De ki: «Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözlemekteyim.»
أَمۡ تَأۡمُرُهُمۡ أَحۡلَٰمُهُم بِهَٰذَآۚ أَمۡ هُمۡ قَوۡمٞ طَاغُونَ ٣٢
Yoksa onlara bunu (bu tenakuzu) akılları mı emrediyor? Yoksa azgın bir kavim midirler?
Bunu kendilerine akılları mı buyuruyor, yoksa onlar, azgın bir kavim midirler?
Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?
Yahud bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgınlar güruhu mudur?
Onların akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?
أَمۡ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۥۚ بَل لَّا يُؤۡمِنُونَ ٣٣
Yoksa onu (o Kur'an’ı) kendisi uydurmakta mı diyorlar? Hayır kendileri inanmazlar.
Yoksa; onu kendisi uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
Yoksa “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar.
Yahud onu kendisi mi uydurub söyledi diyorlar? Hayır, onlar îman etmezler.
Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.
فَلۡيَأۡتُواْ بِحَدِيثٖ مِّثۡلِهِۦٓ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ ٣٤
Haydi onun gibi bir söz getirsinler, doğru iseler.
Şayet sadıklardan iseler, onun benzeri bir söz getirsinler.
Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!
Öyleyse onlar da, eğer doğru söyleyenlerse, onun gibi (velev uydurma) bir söz getirsinler!
İddialarında samimi iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler.
أَمۡ خُلِقُواْ مِنۡ غَيۡرِ شَيۡءٍ أَمۡ هُمُ ٱلۡخَٰلِقُونَ ٣٥
Yoksa kendileri hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa yaratan onlar mıdırlar?
Onlar; hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratanları?
Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
Yoksa onlar bir şeysiz olarak mı yaratdılar? Yahud (kendilerinin) yaratıcıları kendileri midir?!
Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar. Yoksa yaratanlar kendileri midir?
أَمۡ خَلَقُواْ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ ٣٦
Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır iykan ehli değiller.
Yoksa, gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır onlar, iyi bilmiyorlar.
Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar.
Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yaratdılar? Hayır, onlar (Allahın birliğini, kudretini) iyi bilmiyorlar.
Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp te inanmazlar.
أَمۡ عِندَهُمۡ خَزَآئِنُ رَبِّكَ أَمۡ هُمُ ٱلۡمُصَۜيۡطِرُونَ ٣٧
Yoksa Rabbi’nin hazîneleri onların yanında mı? yoksa onlar mı istiylâ etmişler?
Yoksa, Rabbının hazineleri onların yanında mıdır? Veya işe hakim olanlar onlar mıdır?
Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir?
Yahud Rabbinin hazîneleri onların yanında mı? Veya onlar (eşyâyi diledikleri gibi tedbîre) haakim ve gaalib kimseler mi?
Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da herşeye hakim olan kendileri midir?
أَمۡ لَهُمۡ سُلَّمٞ يَسۡتَمِعُونَ فِيهِۖ فَلۡيَأۡتِ مُسۡتَمِعُهُم بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ ٣٨
Yoksa onlara mahsus bir merdiven var da ondan dinliyorlar mı? Öyle ise dinleyicileri beyan edecek bir bürhan getirsin.
Yoksa, üzerine çıkıp dinlendikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyicileri açık bir delil getirsinler.
Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilâhî vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!
Yoksa onlara haas bir merdiven vardır da onun üstünden mi dinliyorlar Öyleyse dinleyicileri açık bir bürhan getirsin (ler)!
Yoksa onlar, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.
أَمۡ لَهُ ٱلۡبَنَٰتُ وَلَكُمُ ٱلۡبَنُونَ ٣٩
Yoksa kızlar ona oğullar size öyle mi?
Yoksa, kızlar O'nundur da, oğullar sizin öyle mi?
Yoksa, kızlar O’na (Allah’a) da oğullar size mi?
Yahud kızlar Onun, oğullar sizin mi?
Yoksa kızlar Allah'a, oğullar size mi?
أَمۡ تَسۡـَٔلُهُمۡ أَجۡرٗا فَهُم مِّن مَّغۡرَمٖ مُّثۡقَلُونَ ٤٠
Yoksa kendilerinden bir ücret istiyorsun da cereme vermekten ezilmekteler mi?
Yoksa, sen, kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır?
Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da onlar (bundan mütevellid) borcdan dolayı ağır bir yük altına mı girmişlerdir?
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?
أَمۡ عِندَهُمُ ٱلۡغَيۡبُ فَهُمۡ يَكۡتُبُونَ ٤١
Yoksa gayb onların yanında da onlar mı yazıyorlar?
Yahut, gaybı bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?
Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar?
Yahud gayb (ın ilmi) kendilerinin yanındadır da (bunu) onlar mı yazıyorlar?
Yoksa gayb kendilerinin yanındadır da kendileri mi istediklerini yapıyorlar?