بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّا كُنَّا مِن قَبۡلُ نَدۡعُوهُۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡبَرُّ ٱلرَّحِيمُ ٢٨

Evet biz bundan evvel ona duâ ediyor korumasını istiyorduk, hakikat o öyle keremkâr öyle Rahim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten biz, bundan önce de O'na dua ediyorduk. Muhakkak ki O'dur O Berr, Rahim.

– İbni Kesir

“Gerçekten biz bundan önce O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz O, iyilik edendir, çok merhametlidir.”

– Diyanet İşleri

«Gerçek biz bundan evvel (müvahhid olarak) Ona ibâdet ediyorduk. Şübhesiz ki O, (evet) O, (va'dinde saadık) ihsanı bol, çok esirgeyicidir».

– Hasan Basri Çantay

Biz bundan önce yalnız O'na yalvarırdık. Çünkü iyilik eden, esirgeyen O'dur O.

– Seyyid Kutub

فَذَكِّرۡ فَمَآ أَنتَ بِنِعۡمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٖ وَلَا مَجۡنُونٍ ٢٩

O halde vaaz-u tezkire devam et, çünkü sen, Rabbi’nin nimeti hakkı için, ne kâhinsin ne de mecnun.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; öğüt ver. Rabbının nimeti sayesinde sen; ne bir kahinsin, ne de bir deli.

– İbni Kesir

(Ey Muhammed!) O hâlde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.

– Diyanet İşleri

(Habîbim) sen hemen öğüt vermekde devam et. Öyle ya, sen Rabbinin ni'meti sayesinde ne bir kâhin, ne de bir mecnun değilsin.

– Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.

– Seyyid Kutub

أَمۡ يَقُولُونَ شَاعِرٞ نَّتَرَبَّصُ بِهِۦ رَيۡبَ ٱلۡمَنُونِ ٣٠

Yoksa "bir şâir biz ona zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetiyoruz" mu diyorlar?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa derler mi ki: Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz.

– İbni Kesir

Yoksa onlar, “O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz” mu diyorlar?

– Diyanet İşleri

Yoksa «(O), bir şâirdir, biz onun, zamanın felâketli haadiseleri (ne çarpılması) nı gözetliyoruz» mu diyorlar?

– Hasan Basri Çantay

Yoksa onlar: «Muhammed bir şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz» mu diyorlar?

– Seyyid Kutub

قُلۡ تَرَبَّصُواْ فَإِنِّي مَعَكُم مِّنَ ٱلۡمُتَرَبِّصِينَ ٣١

De ki: gözetin çünkü ben de sizinle gözetenlerdenim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.

– İbni Kesir

Onlara de ki: “Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”

– Diyanet İşleri

De ki: «Bekleyin. Çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim».

– Hasan Basri Çantay

De ki: «Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözlemekteyim.»

– Seyyid Kutub

أَمۡ تَأۡمُرُهُمۡ أَحۡلَٰمُهُم بِهَٰذَآۚ أَمۡ هُمۡ قَوۡمٞ طَاغُونَ ٣٢

Yoksa onlara bunu (bu tenakuzu) akılları mı emrediyor? Yoksa azgın bir kavim midirler?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunu kendilerine akılları mı buyuruyor, yoksa onlar, azgın bir kavim midirler?

– İbni Kesir

Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

– Diyanet İşleri

Yahud bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgınlar güruhu mudur?

– Hasan Basri Çantay

Onların akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?

– Seyyid Kutub

أَمۡ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۥۚ بَل لَّا يُؤۡمِنُونَ ٣٣

Yoksa onu (o Kur'an’ı) kendisi uydurmakta mı diyorlar? Hayır kendileri inanmazlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa; onu kendisi uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.

– İbni Kesir

Yoksa “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar.

– Diyanet İşleri

Yahud onu kendisi mi uydurub söyledi diyorlar? Hayır, onlar îman etmezler.

– Hasan Basri Çantay

Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.

– Seyyid Kutub

فَلۡيَأۡتُواْ بِحَدِيثٖ مِّثۡلِهِۦٓ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ ٣٤

Haydi onun gibi bir söz getirsinler, doğru iseler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet sadıklardan iseler, onun benzeri bir söz getirsinler.

– İbni Kesir

Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!

– Diyanet İşleri

Öyleyse onlar da, eğer doğru söyleyenlerse, onun gibi (velev uydurma) bir söz getirsinler!

– Hasan Basri Çantay

İddialarında samimi iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler.

– Seyyid Kutub

أَمۡ خُلِقُواْ مِنۡ غَيۡرِ شَيۡءٍ أَمۡ هُمُ ٱلۡخَٰلِقُونَ ٣٥

Yoksa kendileri hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa yaratan onlar mıdırlar?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratanları?

– İbni Kesir

Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

– Diyanet İşleri

Yoksa onlar bir şeysiz olarak mı yaratdılar? Yahud (kendilerinin) yaratıcıları kendileri midir?!

– Hasan Basri Çantay

Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar. Yoksa yaratanlar kendileri midir?

– Seyyid Kutub

أَمۡ خَلَقُواْ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ ٣٦

Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır iykan ehli değiller.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır onlar, iyi bilmiyorlar.

– İbni Kesir

Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar.

– Diyanet İşleri

Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yaratdılar? Hayır, onlar (Allahın birliğini, kudretini) iyi bilmiyorlar.

– Hasan Basri Çantay

Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp te inanmazlar.

– Seyyid Kutub

أَمۡ عِندَهُمۡ خَزَآئِنُ رَبِّكَ أَمۡ هُمُ ٱلۡمُصَۜيۡطِرُونَ ٣٧

Yoksa Rabbi’nin hazîneleri onların yanında mı? yoksa onlar mı istiylâ etmişler?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, Rabbının hazineleri onların yanında mıdır? Veya işe hakim olanlar onlar mıdır?

– İbni Kesir

Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir?

– Diyanet İşleri

Yahud Rabbinin hazîneleri onların yanında mı? Veya onlar (eşyâyi diledikleri gibi tedbîre) haakim ve gaalib kimseler mi?

– Hasan Basri Çantay

Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da herşeye hakim olan kendileri midir?

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَهُمۡ سُلَّمٞ يَسۡتَمِعُونَ فِيهِۖ فَلۡيَأۡتِ مُسۡتَمِعُهُم بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ ٣٨

Yoksa onlara mahsus bir merdiven var da ondan dinliyorlar mı? Öyle ise dinleyicileri beyan edecek bir bürhan getirsin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, üzerine çıkıp dinlendikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse dinleyicileri açık bir delil getirsinler.

– İbni Kesir

Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilâhî vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!

– Diyanet İşleri

Yoksa onlara haas bir merdiven vardır da onun üstünden mi dinliyorlar Öyleyse dinleyicileri açık bir bürhan getirsin (ler)!

– Hasan Basri Çantay

Yoksa onlar, üzerine çıkıp gizli sırları dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu