بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَالُوٓاْ إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِىٓ أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ ﴿٢٦

Demektedirler: evet biz bundan evvel ilimizde korkular içinde idik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Derler ki: Gerçekten biz, bundan önce ailelerimiz arasında korku içindeydik.

— İbni Kesir

Derler ki: “Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah’a isyandan) korkardık.”

— Diyanet İşleri

(Şöyle) diyerek: «Biz hakıykat bundan evvel (dünyâda) ailelerimiz içinde (aakıbetimizden) korkanlardık».

— Hasan Basri Çantay

Derler ki: «Daha önce biz, ailemiz içinde korkardık.»

— Seyyid Kutub

فَمَنَّ ٱللَّهُ عَلَيْنَا وَوَقَىٰنَا عَذَابَ ٱلسَّمُومِ ﴿٢٧

Bakınız Allah bize lûtf etti ve bizleri o semûm azâbından korudu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah; bize, lutfetti de bizi gözeneklere işleyen o Semum azabından korudu.

— İbni Kesir

“Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu.”

— Diyanet İşleri

«İşte Allah bize (mağfiret ve rahmetini) lûtfetdi. Bizi sâm yeli azabından korudu».

— Hasan Basri Çantay

Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azabtan korudu.

— Seyyid Kutub

إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلُ نَدْعُوهُۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْبَرُّ ٱلرَّحِيمُ ﴿٢٨

Evet biz bundan evvel ona duâ ediyor korumasını istiyorduk, hakikat o öyle keremkâr öyle Rahim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten biz, bundan önce de O'na dua ediyorduk. Muhakkak ki O'dur O Berr, Rahim.

— İbni Kesir

“Gerçekten biz bundan önce O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz O, iyilik edendir, çok merhametlidir.”

— Diyanet İşleri

«Gerçek biz bundan evvel (müvahhid olarak) Ona ibâdet ediyorduk. Şübhesiz ki O, (evet) O, (va'dinde saadık) ihsanı bol, çok esirgeyicidir».

— Hasan Basri Çantay

Biz bundan önce yalnız O'na yalvarırdık. Çünkü iyilik eden, esirgeyen O'dur O.

— Seyyid Kutub

فَذَكِّرْ فَمَآ أَنتَ بِنِعْمَتِ رَبِّكَ بِكَاهِنٍ وَلَا مَجْنُونٍ ﴿٢٩

O halde vaaz-u tezkire devam et, çünkü sen, Rabbi’nin nimeti hakkı için, ne kâhinsin ne de mecnun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; öğüt ver. Rabbının nimeti sayesinde sen; ne bir kahinsin, ne de bir deli.

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) O hâlde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) sen hemen öğüt vermekde devam et. Öyle ya, sen Rabbinin ni'meti sayesinde ne bir kâhin, ne de bir mecnun değilsin.

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Sen hatırlat, öğüt ver. Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.

— Seyyid Kutub

أَمْ يَقُولُونَ شَاعِرٌ نَّتَرَبَّصُ بِهِۦ رَيْبَ ٱلْمَنُونِ ﴿٣٠

Yoksa "bir şâir biz ona zamanın felaketlerine çarpılmasını gözetiyoruz" mu diyorlar?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa derler mi ki: Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz.

— İbni Kesir

Yoksa onlar, “O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz” mu diyorlar?

— Diyanet İşleri

Yoksa «(O), bir şâirdir, biz onun, zamanın felâketli haadiseleri (ne çarpılması) nı gözetliyoruz» mu diyorlar?

— Hasan Basri Çantay

Yoksa onlar: «Muhammed bir şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz» mu diyorlar?

— Seyyid Kutub

قُلْ تَرَبَّصُواْ فَإِنِّى مَعَكُم مِّنَ ٱلْمُتَرَبِّصِينَ ﴿٣١

De ki: gözetin çünkü ben de sizinle gözetenlerdenim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözleyenlerdenim.

— İbni Kesir

Onlara de ki: “Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Bekleyin. Çünkü ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim».

— Hasan Basri Çantay

De ki: «Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözlemekteyim.»

— Seyyid Kutub

أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَٰمُهُم بِهَٰذَآۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ ﴿٣٢

Yoksa onlara bunu (bu tenakuzu) akılları mı emrediyor? Yoksa azgın bir kavim midirler?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunu kendilerine akılları mı buyuruyor, yoksa onlar, azgın bir kavim midirler?

— İbni Kesir

Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

— Diyanet İşleri

Yahud bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgınlar güruhu mudur?

— Hasan Basri Çantay

Onların akılları mı bunu emreder, yoksa onlar, azgın bir topluluk mudur?

— Seyyid Kutub

أَمْ يَقُولُونَ تَقَوَّلَهُۥۚ بَل لَّا يُؤْمِنُونَ ﴿٣٣

Yoksa onu (o Kur'an’ı) kendisi uydurmakta mı diyorlar? Hayır kendileri inanmazlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa; onu kendisi uydurdu mu diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.

— İbni Kesir

Yoksa “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar.

— Diyanet İşleri

Yahud onu kendisi mi uydurub söyledi diyorlar? Hayır, onlar îman etmezler.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa «Onu uydurdu» mu diyorlar? Hayır, onlar inanmıyorlar.

— Seyyid Kutub

فَلْيَأْتُواْ بِحَدِيثٍ مِّثْلِهِۦٓ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ ﴿٣٤

Haydi onun gibi bir söz getirsinler, doğru iseler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet sadıklardan iseler, onun benzeri bir söz getirsinler.

— İbni Kesir

Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!

— Diyanet İşleri

Öyleyse onlar da, eğer doğru söyleyenlerse, onun gibi (velev uydurma) bir söz getirsinler!

— Hasan Basri Çantay

İddialarında samimi iseler haydi onun gibi bir söz getirsinler.

— Seyyid Kutub

أَمْ خُلِقُواْ مِنْ غَيْرِ شَىْءٍ أَمْ هُمُ ٱلْخَٰلِقُونَ ﴿٣٥

Yoksa kendileri hiçbir şey olmadan (yani yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa yaratan onlar mıdırlar?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa kendileri midir yaratanları?

— İbni Kesir

Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

— Diyanet İşleri

Yoksa onlar bir şeysiz olarak mı yaratdılar? Yahud (kendilerinin) yaratıcıları kendileri midir?!

— Hasan Basri Çantay

Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar. Yoksa yaratanlar kendileri midir?

— Seyyid Kutub

أَمْ خَلَقُواْ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَۚ بَل لَّا يُوقِنُونَ ﴿٣٦

Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır iykan ehli değiller.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa, gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır onlar, iyi bilmiyorlar.

— İbni Kesir

Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar.

— Diyanet İşleri

Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yaratdılar? Hayır, onlar (Allahın birliğini, kudretini) iyi bilmiyorlar.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa gökleri ve yeri mi yarattılar? Hayır, onlar düşünüp te inanmazlar.

— Seyyid Kutub

AYARLAR