بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَتَسِيرُ ٱلْجِبَالُ سَيْرًا ﴿١٠

Dağlar bir yürüyüş yürür ki...

— Seyyid Kutub

فَوَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِّلْمُكَذِّبِينَ ﴿١١

O gün, yalanlayanların vay haline.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى خَوْضٍ يَلْعَبُونَ ﴿١٢

Ki onlar o daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا ﴿١٣

O gün şöyle denilerek cehennem ateşine itilirler:

— Seyyid Kutub

هَٰذِهِ ٱلنَّارُ ٱلَّتِى كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ﴿١٤

«İşte yalanlayıp durduğunuz cehennem budur!

— Seyyid Kutub

أَفَسِحْرٌ هَٰذَآ أَمْ أَنتُمْ لَا تُبْصِرُونَ ﴿١٥

Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?

— Seyyid Kutub

ٱصْلَوْهَا فَٱصْبِرُوٓاْ أَوْ لَا تَصْبِرُواْ سَوَآءٌ عَلَيْكُمْۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٦

Girin ona ister dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Anlattıklarımıza göre cezalandırılacaksınız.»

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍ وَنَعِيمٍ ﴿١٧

Allah'a karşı gelmekten sakınanlar da cennetlerde, nimet içindedirler.

— Seyyid Kutub

فَٰكِهِينَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَىٰهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ ﴿١٨

Rabblerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rabbleri onları, cehennem azabından korumuştur.

— Seyyid Kutub

كُلُواْ وَٱشْرَبُواْ هَنِيٓـًٔۢا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿١٩

Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!

— Seyyid Kutub

مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ سُرُرٍ مَّصْفُوفَةٍۖ وَزَوَّجْنَٰهُم بِحُورٍ عِينٍ ﴿٢٠

Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR