بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَتَسِيرُ ٱلۡجِبَالُ سَيۡرٗا ١٠

Dağlar, yürüdükçe yürür.

– İbni Kesir

فَوَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ١١

İşte o gün; yalanlayanların vay haline.

– İbni Kesir

ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي خَوۡضٖ يَلۡعَبُونَ ١٢

Onlar ki; daldıkları batıl içinde oyalanıp durmaktadırlar.

– İbni Kesir

يَوۡمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا ١٣

O gün; cehennem ateşine itildikçe itilirler.

– İbni Kesir

هَٰذِهِ ٱلنَّارُ ٱلَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ١٤

Yalanlayıp durduğunuz ateş, işte budur.

– İbni Kesir

أَفَسِحۡرٌ هَٰذَآ أَمۡ أَنتُمۡ لَا تُبۡصِرُونَ ١٥

Bu bir büyü müdür, yoksa siz görmüyor musunuz?

– İbni Kesir

ٱصۡلَوۡهَا فَٱصۡبِرُوٓاْ أَوۡ لَا تَصۡبِرُواْ سَوَآءٌ عَلَيۡكُمۡۖ إِنَّمَا تُجۡزَوۡنَ مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٦

Girin oraya. Sabretseniz de, sabretmeseniz de artık birdir. Çünkü siz; ancak yapmakta olduklarınızla cezalandırılıyorsunuz.

– İbni Kesir

إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي جَنَّٰتٖ وَنَعِيمٖ ١٧

Muhakkak ki muttakiler; cennetler ve nimetlerdedirler.

– İbni Kesir

فَٰكِهِينَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡ وَوَقَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡ عَذَابَ ٱلۡجَحِيمِ ١٨

Rabblarının kendilerine verdikleriyle mutlu olarak. Rabbları onları cehennem azabından da korumuştur.

– İbni Kesir

كُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ هَنِيٓـَٔۢا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٩

İşlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.

– İbni Kesir

مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ سُرُرٖ مَّصۡفُوفَةٖۖ وَزَوَّجۡنَٰهُم بِحُورٍ عِينٖ ٢٠

Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak. Ve onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirdik.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu