بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَتَسِيرُ ٱلۡجِبَالُ سَيۡرٗا ١٠

Dağlar da bir yürüyüş yürür.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlar, yürüdükçe yürür.

– İbni Kesir

Dağlar yürüdükçe yürür.

– Diyanet İşleri

Dağlar (yerinden kopub) yürür.

– Hasan Basri Çantay

Dağlar bir yürüyüş yürür ki...

– Seyyid Kutub

فَوَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ ١١

Vay artık o gün o yalan diyenlere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte o gün; yalanlayanların vay haline.

– İbni Kesir

(11-12) İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline!

– Diyanet İşleri

Vay artık o gün (peygamberleri önce) tekzib edenlere!

– Hasan Basri Çantay

O gün, yalanlayanların vay haline.

– Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي خَوۡضٖ يَلۡعَبُونَ ١٢

Ki onlar daldıkları bir batakta oynayıp duruyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; daldıkları batıl içinde oyalanıp durmaktadırlar.

– İbni Kesir

(11-12) İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline!

– Diyanet İşleri

Ki onlar daldıkları baatıl içinde oynayıb duranlardır.

– Hasan Basri Çantay

Ki onlar o daldıkları batıl içinde oyalanıp duranlardır.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ يُدَعُّونَ إِلَىٰ نَارِ جَهَنَّمَ دَعًّا ١٣

O gün ki cehenneme bir kakılış kakılacaklar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; cehennem ateşine itildikçe itilirler.

– İbni Kesir

(13-14) Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir.

– Diyanet İşleri

O gün onlar cehennem ateşine itilib kakılırlar.

– Hasan Basri Çantay

O gün şöyle denilerek cehennem ateşine itilirler:

– Seyyid Kutub

هَٰذِهِ ٱلنَّارُ ٱلَّتِي كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ١٤

İşte diye: bu sizin o yalan deyip durduğunuz ateş.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yalanlayıp durduğunuz ateş, işte budur.

– İbni Kesir

(13-14) Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir.

– Diyanet İşleri

(Şöyle denilecek:) «İşte sizin yalan saymakda idiğiniz ateş budur».

– Hasan Basri Çantay

«İşte yalanlayıp durduğunuz cehennem budur!

– Seyyid Kutub

أَفَسِحۡرٌ هَٰذَآ أَمۡ أَنتُمۡ لَا تُبۡصِرُونَ ١٥

Buda mı sihir? Yoksa siz görmüyorsunuz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bu bir büyü müdür, yoksa siz görmüyor musunuz?

– İbni Kesir

“Bu Kur’an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?”

– Diyanet İşleri

«(Peki) bu da mı sihir?! Yoksa siz (yine büyülendiniz de) görmüyor musunuz»?!

– Hasan Basri Çantay

Bir büyü müdür bu, yoksa görmüyor musunuz?

– Seyyid Kutub

ٱصۡلَوۡهَا فَٱصۡبِرُوٓاْ أَوۡ لَا تَصۡبِرُواْ سَوَآءٌ عَلَيۡكُمۡۖ إِنَّمَا تُجۡزَوۡنَ مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٦

Yaslanın ona bakalım, ister sabredin, ister etmeyin, artık hepsi bir, hep yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Girin oraya. Sabretseniz de, sabretmeseniz de artık birdir. Çünkü siz; ancak yapmakta olduklarınızla cezalandırılıyorsunuz.

– İbni Kesir

“Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor.”

– Diyanet İşleri

Girin oraya! İster dayanın, ister dayanmayın, sizce birdir. Siz ancak yapageldiklerinizin cezasına çarpılıyorsunuz».

– Hasan Basri Çantay

Girin ona ister dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Anlattıklarımıza göre cezalandırılacaksınız.»

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي جَنَّٰتٖ وَنَعِيمٖ ١٧

Fakat korunan müttakıler cennetler, nimetler içinde.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki muttakiler; cennetler ve nimetlerdedirler.

– İbni Kesir

(17-18) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

– Diyanet İşleri

Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar cennetler, ni'met (ler) içindedirler,

– Hasan Basri Çantay

Allah'a karşı gelmekten sakınanlar da cennetlerde, nimet içindedirler.

– Seyyid Kutub

فَٰكِهِينَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡ وَوَقَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡ عَذَابَ ٱلۡجَحِيمِ ١٨

Rab’lerinin kendilerine verdiği ile zevkyab olmaktadırlar, Rab’leri korumuştur da onları o Cahim azâbından.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabblarının kendilerine verdikleriyle mutlu olarak. Rabbları onları cehennem azabından da korumuştur.

– İbni Kesir

(17-18) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

– Diyanet İşleri

Rablerinin kendilerine verdiği ile zevkyâb olarak. Rableri onları o çılgın cehennemin azabından korumuşdur.

– Hasan Basri Çantay

Rabblerinin kendilerine verdikleriyle sefa sürerler. Rabbleri onları, cehennem azabından korumuştur.

– Seyyid Kutub

كُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ هَنِيٓـَٔۢا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ١٩

Yeyin için, afiyetler olsun çalıştığınız için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.

– İbni Kesir

(19-20) Onlara, “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için” denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.

– Diyanet İşleri

(Şöyle denilir:) «(İyi) amel (ve hareket) etmiş olduğunuz için aafiyetle yeyin, için».

– Hasan Basri Çantay

Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yeyin, için!

– Seyyid Kutub

مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ سُرُرٖ مَّصۡفُوفَةٖۖ وَزَوَّجۡنَٰهُم بِحُورٍ عِينٖ ٢٠

Dayanarak, sıra sıra dizilmiş âlâ koltuklara, eş etmişizdir de kendilerine güzel iri gözlü hurîleri.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslanarak. Ve onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirdik.

– İbni Kesir

(19-20) Onlara, “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için” denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.

– Diyanet İşleri

«Sıra sıra dizilmiş tahtlara yaslananlar olarak». Biz onlara şahin gözlü huurîleri eş yapdık.

– Hasan Basri Çantay

Sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak. Onları, iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu