بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِنَّ ٱلدِّينَ لَوَٰقِعٌ ﴿٦

Ve muhakkak ki ceza şüphesiz vakidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ceza elbet vuku bulacaktır.

— İbni Kesir

(1-6) Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz ki (amellere göre) ceza (ya'nî mukaabele) de elbette vaaki'dir.

— Hasan Basri Çantay

Ceza muhakkak olacaktır.

— Seyyid Kutub

وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلْحُبُكِ ﴿٧

O düzgün hâreli Semâ’ya kasem ederim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hareli yollara sahip olan göğe andolsun ki;

— İbni Kesir

(7-8) Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.

— Diyanet İşleri

O haareli yollara saahib gök hakkı için,

— Hasan Basri Çantay

Yolları bulunan göğe andolsun ki.

— Seyyid Kutub

إِنَّكُمْ لَفِى قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ ﴿٨

Ki siz pek muhtelif bir kavl içinde bulunuyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak siz, ihtilaflı bir sözdesiniz.

— İbni Kesir

(7-8) Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, (peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.

— Diyanet İşleri

hakıykat, siz kat'î ihtilâfa düşen bir söz içindesinizdir.

— Hasan Basri Çantay

Ey inkarcılar, siz, şüphesiz çeşitli görüştesiniz.

— Seyyid Kutub

يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ ﴿٩

Ondan çevirilen çevrilir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ondan döndürülen kimseler döndürülür.

— İbni Kesir

Ondan (Peygamber’den) çevrilen çevrilir.

— Diyanet İşleri

Ondan döndürülen kimseler döndürülür.

— Hasan Basri Çantay

Çevrilen, ondan çevriliyor.

— Seyyid Kutub

قُتِلَ ٱلْخَرَّٰصُونَ ﴿١٠

O kahrolası yalancılar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kahrolsun o koyu yalancılar.

— İbni Kesir

(10-11) Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun!

— Diyanet İşleri

Kahr olsun o koyu yalancılar!

— Hasan Basri Çantay

O çeşitli görüşleri atan yalancılar kahrolsun.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى غَمْرَةٍ سَاهُونَ ﴿١١

O sarhoşluk içinde yaptığını bilmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki onlar; koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.

— İbni Kesir

(10-11) Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun!

— Diyanet İşleri

ki onlar koyu bir cehalet içinde kalmış gaafil kimselerdir.

— Hasan Basri Çantay

Onlar aptallık içinde ne yaptıklarını bilmezler.

— Seyyid Kutub

يَسْـَٔلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٢

Soruyorlar: ne zaman o ceza günü? (yevmi dîn).

— Elmalılı Hamdi Yazır

Din günü ne zaman? diye sorarlar.

— İbni Kesir

“Ceza günü ne zaman?” diye sorarlar.

— Diyanet İşleri

Onlar, o ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar.

— Hasan Basri Çantay

Ceza günü ne zaman? diye sorarlar.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ هُمْ عَلَى ٱلنَّارِ يُفْتَنُونَ ﴿١٣

Ateş üzerinde kıvranacakları gün.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, kendilerinin ateşe sokulacakları gündür.

— İbni Kesir

(13-14) Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.”

— Diyanet İşleri

(O gün) kendilerinin ateş üzerinde azaba uğratılacakları gündür.

— Hasan Basri Çantay

O gün onların ateşe sokulacakları gündür.

— Seyyid Kutub

ذُوقُواْ فِتْنَتَكُمْ هَٰذَا ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٤

Tadın diye fitnenizi: bu, işte o sizin acele istediğiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tadın azabınızı, işte acele istediğiniz bu idi.

— İbni Kesir

(13-14) Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.”

— Diyanet İşleri

(Onlara) «Tadın azabınızı. İşte (dünyâda) çarçabuk (gelmesini) isteyegeldiğiniz bu idi» (denilir).

— Hasan Basri Çantay

Azabımızı tadın! Acele gelmesini beklediğiniz şey budur işte denir.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٥

Şüphesiz ki müttekiler cennetlerde pınar başlarındadır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki muttakiler; cennetlerde ve çeşmelerdedirler.

— İbni Kesir

(15-16) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.

— Diyanet İşleri

(15-16) Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği (sevabı) ahz (-ü kabul) etmiş (ve bundan raazî olmuş) olarak, cennetlerde, pınarlar (ın başların) dadırlar. Çünkü onlar bundan evvel iyi amel (ve hareket) edenlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, cennetlerde, pınar başlarındadırlar.

— Seyyid Kutub

ءَاخِذِينَ مَآ ءَاتَىٰهُمْ رَبُّهُمْۚ إِنَّهُمْ كَانُواْ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُحْسِنِينَ ﴿١٦

Alarak Rableri’nin kendilerine verdiğini, çünkü onlar bundan evvel güzellik yapmayı âdet edinmişlerdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabblarının kendilerine verdiğini almış olarak. Zira onlar bundan önce de ihsan edenlerdendi.

— İbni Kesir

(15-16) Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi.

— Diyanet İşleri

(15-16) Şübhesiz ki (fenâlıkdan) sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği (sevabı) ahz (-ü kabul) etmiş (ve bundan raazî olmuş) olarak, cennetlerde, pınarlar (ın başların) dadırlar. Çünkü onlar bundan evvel iyi amel (ve hareket) edenlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Rab'lerinin, kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce de güzel davranırlardı.

— Seyyid Kutub

AYARLAR