بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

كَذَٰلِكَ مَآ أَتَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُواْ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ ﴿٥٢

Böyle, bunlardan evvelkiler bir Resul gelince behemehal ya sahir dediler ya mecnun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böyle. Onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde sadece; büyücüdür veya delidir, dediler.

— İbni Kesir

İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki, “O bir büyücüdür” yahut “bir delidir” demiş olmasınlar.

— Diyanet İşleri

Onlardan evvelkilere de herhangi bir peygamber gelmedi ki (onun hakkında da) mutlakaa böylece sihirbaz, yahud mecnun dediler.

— Hasan Basri Çantay

İşte böyle, onlardan önce de ne kadar elçi geldiyse mutlaka: «Büyücü veya cinlenmiş» dediler.

— Seyyid Kutub

أَتَوَاصَوْاْ بِهِۦۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ ﴿٥٣

Hep buna vasiyyetleştiler mi? Hayır hep onlar azgın kavımlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler? Hayır, onlar; azgın birer topluluktu.

— İbni Kesir

Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar azgın bir topluluktur.

— Diyanet İşleri

Hepsi de bunu birbirine tavsiye mi etdiler?! Hayır, onlar (umumiyyetle) azgınlar güruhunun ta kendileridir.

— Hasan Basri Çantay

Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır onlar azgın bir topluluktur.

— Seyyid Kutub

فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَآ أَنتَ بِمَلُومٍ ﴿٥٤

Onun için onlardan yüz çevir, artık sen levm olunacak değilsin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlardan yüz çevir. Artık sen, kınanacak değilsin.

— İbni Kesir

Onun için, onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin.

— Diyanet İşleri

O halde (Habîbim) onlardan yüz çevir. Artık sen, kınanacak (mes'ûl olacak) değilsin.

— Hasan Basri Çantay

Onlardan yüz çevir, sen kınanacak değilsin.

— Seyyid Kutub

وَذَكِّرْ فَإِنَّ ٱلذِّكْرَىٰ تَنفَعُ ٱلْمُؤْمِنِينَ ﴿٥٥

Onunla beraber vaaz-u nasıhate devam et, çünkü vaaz, mü'minlere fayda verir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen, öğüt ver. Çünkü öğüt mü'minlere fayda verir.

— İbni Kesir

Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.

— Diyanet İşleri

Sen (sâde Kur'an ile) va'z et. Çünkü şübhesiz öğüt mü'minlere fâide verir.

— Hasan Basri Çantay

Ancak yine de hatırlat, çünkü hatırlatmak, mü'minlere fayda verir.

— Seyyid Kutub

وَمَا خَلَقْتُ ٱلْجِنَّ وَٱلْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ ﴿٥٦

Ve ben, Cinn-ü İnsi ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ben, cinnleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.

— İbni Kesir

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

— Diyanet İşleri

Ben cinleri de, insanları da (başka bir hikmete değil) ancak bana kulluk etsinler diye yaratdım.

— Hasan Basri Çantay

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

— Seyyid Kutub

مَآ أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَآ أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ ﴿٥٧

Ben onlardan bir rızk istemiyorum, bana yemek yedirmelerini de istemiyorum.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.

— İbni Kesir

Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.

— Diyanet İşleri

Ben onlardan bir rızık istemiyorum. Bana (yemek) yedirmelerini de istemiyorum!

— Hasan Basri Çantay

Ben onlardan rızık istemiyorum, beni beslemelerini de istemiyorum.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلرَّزَّاقُ ذُو ٱلْقُوَّةِ ٱلْمَتِينُ ﴿٥٨

Şüphe yok ki Allah, rezzak, kuvvet sahibi metîn o.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki rızıklandıran, güç ve kuvvet sahibi olan Allah'tır.

— İbni Kesir

Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz rızkı veren, O pek çetin kuvvet saahibi Allahın kendisidir.

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.

— Seyyid Kutub

فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذَنُوبًا مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَٰبِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ ﴿٥٩

Onun için muhakkak ki o zulm edenlere arkadaşlarının payı gibi dolgun bir pay vardır, şimdi onu acele etmesinler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki zulmedenlerin, arkadaşlarının suçlarına benzer suçları vardır. Acele etmesinler.

— İbni Kesir

Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler.

— Diyanet İşleri

Artık muhakkak ki o zulmedenler için (geçmiş) arkadaşlarının (azâb) hissesi gibi bir nasıyb (-i hüsran) vardır. Şimdi (onu) acele istemesinler.

— Hasan Basri Çantay

Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmiş arkadaşlarının payı gibi bir azab payı vardır. Acele etmesinler.

— Seyyid Kutub

فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن يَوْمِهِمُ ٱلَّذِى يُوعَدُونَ ﴿٦٠

Artık o vaadolundukları günlerinden vay o küfredenlere!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine vaadedilen günlerinden dolayı vay kafirlere.

— İbni Kesir

Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkâr edenlerin hâline!

— Diyanet İşleri

İşte kendilerine va'd (ve tehdîd) edilegelen günlerinden (dolayı) vay o küfredenlere!

— Hasan Basri Çantay

Söz verilen günün azabından vay o kafirlerin haline!

— Seyyid Kutub

AYARLAR