بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَٱلْحَٰمِلَٰتِ وِقْرًا ﴿٢

Yükünü yüklenenlere,

— İbni Kesir

فَٱلْجَٰرِيَٰتِ يُسْرًا ﴿٣

Kolayca süzülenlere,

— İbni Kesir

فَٱلْمُقَسِّمَٰتِ أَمْرًا ﴿٤

İşi ayıranlara andolsun ki;

— İbni Kesir

إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ ﴿٥

Muhakkak size vaadolunan elbette doğrudur.

— İbni Kesir

وَإِنَّ ٱلدِّينَ لَوَٰقِعٌ ﴿٦

Muhakkak ceza elbet vuku bulacaktır.

— İbni Kesir

وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلْحُبُكِ ﴿٧

Hareli yollara sahip olan göğe andolsun ki;

— İbni Kesir

إِنَّكُمْ لَفِى قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ ﴿٨

Muhakkak siz, ihtilaflı bir sözdesiniz.

— İbni Kesir

يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ ﴿٩

Ondan döndürülen kimseler döndürülür.

— İbni Kesir

قُتِلَ ٱلْخَرَّٰصُونَ ﴿١٠

Kahrolsun o koyu yalancılar.

— İbni Kesir

ٱلَّذِينَ هُمْ فِى غَمْرَةٍ سَاهُونَ ﴿١١

Ki onlar; koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.

— İbni Kesir

يَسْـَٔلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿١٢

Din günü ne zaman? diye sorarlar.

— İbni Kesir

AYARLAR