بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَمْرًا مِّنْ عِندِنَآۚ إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ ﴿٥

Bu katımızdan verilen her emirdir. Çünkü Biz elçi göndericiyiz.

— Seyyid Kutub

رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٦

Bu Rabbinden bir rahmettir. Allah, işitendir, bilendir.

— Seyyid Kutub

رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ ﴿٧

Eğer kesin olarak inanıyorsanız bilin ki Allah, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir.

— Seyyid Kutub

لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْىِۦ وَيُمِيتُۖ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿٨

O'ndan başka ilah yoktur, yaşatır, öldürür. Sizinde Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir.

— Seyyid Kutub

بَلْ هُمْ فِى شَكٍّ يَلْعَبُونَ ﴿٩

Fakat onlar şüphe içinde eğlenip duruyorlar.

— Seyyid Kutub

فَٱرْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى ٱلسَّمَآءُ بِدُخَانٍ مُّبِينٍ ﴿١٠

Göğün gözle görülür bir duman getireceği günü gözetle.

— Seyyid Kutub

يَغْشَى ٱلنَّاسَۖ هَٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿١١

Duman, insanları bürüyecektir. Bu, acı bir azabtır.

— Seyyid Kutub

رَّبَّنَا ٱكْشِفْ عَنَّا ٱلْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ ﴿١٢

«Rabbimiz, bizden azabı kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz» derler.

— Seyyid Kutub

أَنَّىٰ لَهُمُ ٱلذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَآءَهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ ﴿١٣

Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar? Öğüt alma zamanı geçti. Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ تَوَلَّوْاْ عَنْهُ وَقَالُواْ مُعَلَّمٌ مَّجْنُونٌ ﴿١٤

Ondan yüz çevirdiler «Bu, deli görünümünde eğitilmiş biridir» dediler.

— Seyyid Kutub

إِنَّا كَاشِفُواْ ٱلْعَذَابِ قَلِيلًاۚ إِنَّكُمْ عَآئِدُونَ ﴿١٥

Biz sizden azabı birazcık kaldıracağız, fakat siz yine inkara döneceksiniz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR