بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَنَعْمَةٍ كَانُواْ فِيهَا فَٰكِهِينَ ﴿٢٧

Ve zevkü sefa sürecekleri nice nimetler!

— Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَۖ وَأَوْرَثْنَٰهَا قَوْمًا ءَاخَرِينَ ﴿٢٨

İşte böyle oldu ve biz onları başka bir topluma miras verdik.

— Seyyid Kutub

فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلْأَرْضُ وَمَا كَانُواْ مُنظَرِينَ ﴿٢٩

Onlara gök ve yer ağlamadı ve kendilerine mühlet de verilmedi.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلْعَذَابِ ٱلْمُهِينِ ﴿٣٠

Andolsun biz, İsrailoğullarını o küçültücü azaptan kurtardık

— Seyyid Kutub

مِن فِرْعَوْنَۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيًا مِّنَ ٱلْمُسْرِفِينَ ﴿٣١

Yani Firavun'dan. Çünkü o haddi aşanlardan bir zorba idi.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدِ ٱخْتَرْنَٰهُمْ عَلَىٰ عِلْمٍ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٣٢

Andolsun biz, İsrailoğullarını, bir bilgiye göre alemlere üstün kıldık.

— Seyyid Kutub

وَءَاتَيْنَٰهُم مِّنَ ٱلْءَايَٰتِ مَا فِيهِ بَلَٰٓؤٌاْ مُّبِينٌ ﴿٣٣

Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler verdik.

— Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَيَقُولُونَ ﴿٣٤

Bu inkarcılar da diyorlar ki:

— Seyyid Kutub

إِنْ هِىَ إِلَّا مَوْتَتُنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ ﴿٣٥

Bir kez öleceğiz ve herşey bitecek. Biz dirilecek değiliz.

— Seyyid Kutub

فَأْتُواْ بِـَٔابَآئِنَآ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ ﴿٣٦

Doğru söylüyorsanız, babalarımızı getirin.

— Seyyid Kutub

أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْۚ أَهْلَكْنَٰهُمْۖ إِنَّهُمْ كَانُواْ مُجْرِمِينَ ﴿٣٧

Peki onlar mı hayırlı, yoksa Tubba kavmi ve onlardan önce gelen kavimler mi? Suç işledikleri için biz onların hepsini helak ettik.

— Seyyid Kutub

AYARLAR