بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَزُرُوعٖ وَمَقَامٖ كَرِيمٖ ٢٦

Ne kaynaklar, ne çiftlikler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ekinleri, muhteşem konakları da.

– İbni Kesir

Nice ekinler, nice güzel konaklar!

– Diyanet İşleri

(25-26-27) Onlar bağlardan, pınarlardan, ekinlerden (süslü mahfellerden, güzel konaklardan, içinde nâz ve naıym ile yaşadıkları ihtişam (lar) dan neler, (nice şeyler) bırakdılar.

– Hasan Basri Çantay

Ekinler, güzel makamlar!

– Seyyid Kutub

وَنَعۡمَةٖ كَانُواْ فِيهَا فَٰكِهِينَ ٢٧

Ve içinde zevk sürdükleri ne nimet ve refah.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Zevk ve safa sürdükleri nimetleri de.

– İbni Kesir

Zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler!

– Diyanet İşleri

(25-26-27) Onlar bağlardan, pınarlardan, ekinlerden (süslü mahfellerden, güzel konaklardan, içinde nâz ve naıym ile yaşadıkları ihtişam (lar) dan neler, (nice şeyler) bırakdılar.

– Hasan Basri Çantay

Ve zevkü sefa sürecekleri nice nimetler!

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَۖ وَأَوۡرَثۡنَٰهَا قَوۡمًا ءَاخَرِينَ ٢٨

Evet öyle ve hep onları başka bir kavme miras kıldık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böyle. Onlara başka kavimleri mirasçı kıldık.

– İbni Kesir

İşte böyle! Onları başka bir topluma miras bıraktık.

– Diyanet İşleri

İşte (emir) böyledir. Biz (bütün) bunları başka başka kavmler) e mîras verdik.

– Hasan Basri Çantay

İşte böyle oldu ve biz onları başka bir topluma miras verdik.

– Seyyid Kutub

فَمَا بَكَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلۡأَرۡضُ وَمَا كَانُواْ مُنظَرِينَ ٢٩

Binnetice ne gök ağladı üzerlerine ne yer ne de imhal olundular.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gök ve yer onların helakine ağlamadı. Ve onlar, mühlet verilenler de olmadı.

– İbni Kesir

Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.

– Diyanet İşleri

Ne gök, ne yer onların üstüne ağlamadı. Onlara (aman ve) mühlet verilmedi.

– Hasan Basri Çantay

Onlara gök ve yer ağlamadı ve kendilerine mühlet de verilmedi.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ نَجَّيۡنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلۡعَذَابِ ٱلۡمُهِينِ ٣٠

Celâlim Hakk’ı için, Ben-î İsraîl’i kurtarmıştık: o ihanetli azâbdan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; İsrailoğullarını horlayıcı azabdan kurtardık,

– İbni Kesir

(30-31) Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun’dan kurtardık. Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.

– Diyanet İşleri

(30-31) Andolsun ki biz İsrâîl oğullarını o zillet verici azâbdan, Fir'avndan kurtardık. Hakıykat o, haddi aşanlardan bir mütekebbirdi.

– Hasan Basri Çantay

Andolsun biz, İsrailoğullarını o küçültücü azaptan kurtardık

– Seyyid Kutub

مِن فِرۡعَوۡنَۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيٗا مِّنَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ ٣١

Firavun’dan, çünkü o üstün müsriflerden idi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun'dan. Doğrusu o, azgın bir zorba idi.

– İbni Kesir

(30-31) Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun’dan kurtardık. Çünkü o, haddi aşanlardan bir zorba idi.

– Diyanet İşleri

(30-31) Andolsun ki biz İsrâîl oğullarını o zillet verici azâbdan, Fir'avndan kurtardık. Hakıykat o, haddi aşanlardan bir mütekebbirdi.

– Hasan Basri Çantay

Yani Firavun'dan. Çünkü o haddi aşanlardan bir zorba idi.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدِ ٱخۡتَرۡنَٰهُمۡ عَلَىٰ عِلۡمٍ عَلَى ٱلۡعَٰلَمِينَ ٣٢

Ve şanım hakkı için: biz onları bir ilim üzere âlemîne karşı ihtiyar eylemiştik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve andolsun ki; Biz, onları bile bile alemler üzerinde seçkin kıldık.

– İbni Kesir

Andolsun, onları, bir bilgi üzerine (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz onlara — (hallerini) bilerek — (zamanlarındaki) âlemlerin üstünde bir imtiyaz vermişdik.

– Hasan Basri Çantay

Andolsun biz, İsrailoğullarını, bir bilgiye göre alemlere üstün kıldık.

– Seyyid Kutub

وَءَاتَيۡنَٰهُم مِّنَ ٱلۡأٓيَٰتِ مَا فِيهِ بَلَٰٓؤٞاْ مُّبِينٌ ٣٣

Ve onlara âyetlerden öylesini vermiştik ki onda açık bir nimet ile imtihan vardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara ayetlerden öylelerini verdik ki; her birinde açıkça bir imtihan vardı.

– İbni Kesir

Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan mûcizeler verdik.

– Diyanet İşleri

Bir de onlara âyetlerden, her birinde açık birer imtihan (gizlenmiş) bulunan, şeyler verdik.

– Hasan Basri Çantay

Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler verdik.

– Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَيَقُولُونَ ٣٤

Fakat şu berikiler diyorlar ki:

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunlar gerçekten derler ki:

– İbni Kesir

(34-35) Bunlar (müşrikler) diyorlar ki: “İlk ölümümüzden başka bir ölüm yoktur. Biz diriltilecek değiliz.”

– Diyanet İşleri

(34-35) Hakıykat, şunlar mutlakaa: «O (ölüm), derler, ilk ölümümüzden başka (bir şey) değildir. Biz yeniden diriltilib kaldırılacak değiliz».

– Hasan Basri Çantay

Bu inkarcılar da diyorlar ki:

– Seyyid Kutub

إِنۡ هِيَ إِلَّا مَوۡتَتُنَا ٱلۡأُولَىٰ وَمَا نَحۡنُ بِمُنشَرِينَ ٣٥

İlk ölümümüzden ilerisi yok ve biz yeniden neşrolunacak değiliz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, ilk ölümümüzden başkası değildir. Ve biz, diriltilip kaldırılacaklar da değiliz.

– İbni Kesir

(34-35) Bunlar (müşrikler) diyorlar ki: “İlk ölümümüzden başka bir ölüm yoktur. Biz diriltilecek değiliz.”

– Diyanet İşleri

(34-35) Hakıykat, şunlar mutlakaa: «O (ölüm), derler, ilk ölümümüzden başka (bir şey) değildir. Biz yeniden diriltilib kaldırılacak değiliz».

– Hasan Basri Çantay

Bir kez öleceğiz ve herşey bitecek. Biz dirilecek değiliz.

– Seyyid Kutub

فَأۡتُواْ بِـَٔابَآئِنَآ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ ٣٦

Haydi getirin babalarımızı doğru iseniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğru sözlüler iseniz; bize babalarımıza getirsenize.

– İbni Kesir

“Eğer doğru söyleyenler iseniz atalarımızı getirin.”

– Diyanet İşleri

«Eğer (da'vaanızda) doğrucular iseniz şimdi atalarımızı (dirilterek) getirin».

– Hasan Basri Çantay

Doğru söylüyorsanız, babalarımızı getirin.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu