بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لَكُمۡ فِيهَا فَٰكِهَةٞ كَثِيرَةٞ مِّنۡهَا تَأۡكُلُونَ ٧٣

Sizin için onda çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada sizin için meyveler vardır. Ve onlardan yersiniz.

– İbni Kesir

Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz.

– Diyanet İşleri

Burada sizin için bir çok meyveler vardır. Onlardan yiyeceksiniz.

– Hasan Basri Çantay

Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلۡمُجۡرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ ٧٤

Haberiniz olsun ki mücrimler cehennem azâbında muhalleddirler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki mücrimler; ebediyyen kalacakları cehennem azabındadırlar.

– İbni Kesir

Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır.

– Diyanet İşleri

Şübhe yok ki günahkârlar cehennem azabında ebedî kalıcıdırlar.

– Hasan Basri Çantay

Suçlular, cehennem azabında ebedi kalacaklardır.

– Seyyid Kutub

لَا يُفَتَّرُ عَنۡهُمۡ وَهُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ ٧٥

Kendilerinden o azâb gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Azablarına ara verilmeyecek ve orada tamamen ümitsiz kalacaklardır.

– İbni Kesir

Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler.

– Diyanet İşleri

(Bu azâb) onlardan hafifletilmeyecek. Onlar bunun içinde ümidsiz susacaklardır.

– Hasan Basri Çantay

Kendilerinden azab hiç hafiflemeyecektir. Onlar azab içinde ümitsizdirler.

– Seyyid Kutub

وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن كَانُواْ هُمُ ٱلظَّٰلِمِينَ ٧٦

Ve biz onlara zulmetmemişizdir ve lâkin kendileri zalim idiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz onlara zulmetmedik, ama onlar zalimlerin kendileridir.

– İbni Kesir

Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler.

– Diyanet İşleri

Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendileri zaalimdiler.

– Hasan Basri Çantay

Biz onlara zulmetmedik; fakat onlar kendileri zalim idiler

– Seyyid Kutub

وَنَادَوۡاْ يَٰمَٰلِكُ لِيَقۡضِ عَلَيۡنَا رَبُّكَۖ قَالَ إِنَّكُم مَّٰكِثُونَ ٧٧

Ve şöyle çığrışmaktadırlar: ya mâlik! Rabbin işimizi bitiriversin, o demiştir ki: her halde siz duracaksınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey nöbetçi; Rabbın hiç olmazsa bizi ölüme mahkum etsin, diye çağırışırlar. O da: Siz, böyle kalacaksınız, der.

– İbni Kesir

(Görevli meleğe şöyle seslenirler:) “Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.” O da, “Siz hep böyle kalacaksınız” der.

– Diyanet İşleri

(Şöyle) çağrışdılar (çağrışırlar) : «Ey Mâlik Rabbin bizi öldürsün». O da : «Siz behemehal (azâbda) kalıcılarsınız» dedi (ler).

– Hasan Basri Çantay

«Ey Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin!» diye seslenirler. Malik de «Siz böyle kalacaksınız» der.

– Seyyid Kutub

لَقَدۡ جِئۡنَٰكُم بِٱلۡحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَكُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ ٧٨

Celâlim Hakk’ı için biz size Hakk’ı gönderdik ve lâkin ekseriniz Hakk’ı hoşlanmayanlarsınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; size hak ile geldik. Fakat çoğunuz hakkı hoş görmüyordunuz.

– İbni Kesir

Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız.

– Diyanet İşleri

«Andolsun, biz size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz hakkı çirkin görenlerdiniz».

– Hasan Basri Çantay

Andolsun biz size hakkı getirdik; fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.

– Seyyid Kutub

أَمۡ أَبۡرَمُوٓاْ أَمۡرٗا فَإِنَّا مُبۡرِمُونَ ٧٩

İşi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken biziz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de kararlıyız.

– İbni Kesir

Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de (onları cezalandırmakta) kararlıyız.

– Diyanet İşleri

Yoksa onlar işi sağlam mı tutmuşlar?! İşte biz de hakıykaten sağlam tutanlarız!

– Hasan Basri Çantay

Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de kararlıyız.

– Seyyid Kutub

أَمۡ يَحۡسَبُونَ أَنَّا لَا نَسۡمَعُ سِرَّهُمۡ وَنَجۡوَىٰهُمۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيۡهِمۡ يَكۡتُبُونَ ٨٠

Yoksa biz onların sirlerini ve fısıltılarını işitmeyiz mi sanıyorlar? Hayır işitiriz hem de yanlarında elçilerimiz vardır yazarlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmiyoruz mu sanıyorlar? Hayır, öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadır.

– İbni Kesir

Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar.

– Diyanet İşleri

Yahud biz onların içlerinde gizlediklerini ve aralarındaki fısıltılarını işitmiyoruz mu sanıyorlar? Hayır (işidiyoruz). Onların yanında da bizim elçilerimiz de var, yazıyorlar.

– Hasan Basri Çantay

Yoksa bizim, kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Aksine işitiriz ve yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar.

– Seyyid Kutub

قُلۡ إِن كَانَ لِلرَّحۡمَٰنِ وَلَدٞ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلۡعَٰبِدِينَ ٨١

De ki: Rahman’ın bir veledi olsa ben ona tapanların birincisi olurdum.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı; o takdirde ben, kulluk edenlerin ilkiydim.

– İbni Kesir

(Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Rahmân’ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum.”

– Diyanet İşleri

(Habîbim) de ki: «O çok esirgeyen (Allah) ın (bilfarz) bir evlâdı olsaydı ben (ona) tapanların ilki olurdum»!

– Hasan Basri Çantay

De ki: «Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı O'na tapanlardan ilki ben olurdum.»

– Seyyid Kutub

سُبۡحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ رَبِّ ٱلۡعَرۡشِ عَمَّا يَصِفُونَ ٨٢

Tenzih o sübhâna o göklerin ve yerin Rabb’i, Rabb’ül-arşe onların vasıflarından.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerin ve yerin Rabbı, Arş'ın Rabbı onların tavsiflerinden münezzehtir.

– İbni Kesir

Göklerin ve yerin Rabbi, Arş’ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır.

– Diyanet İşleri

Hem göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi, onların vasfedegeldiklerinden münezzehdir.

– Hasan Basri Çantay

Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.

– Seyyid Kutub

فَذَرۡهُمۡ يَخُوضُواْ وَيَلۡعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ ٨٣

Şimdi bırak onları dalsınlar, oynaya dursunlar tâ vadolundukları günlerine çatasıya kadar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bırak onları, kendilerine vaadedilen güne ulaşıncaya kadar dalsınlar, oyalanıp dursunlar.

– İbni Kesir

Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar.

– Diyanet İşleri

(Şimdilik) sen bırak onları, (baatılın içine) dalsınlar, (dünyâlarında) oynaya dursunlar. Nihayet (azâb ile) tehdîd edilmekde oldukları günlerine kavuşdurulacaklardır.

– Hasan Basri Çantay

Bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oyalansınlar!

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu