بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَلَمَّا جَآءَ عِيسَىٰ بِٱلْبَيِّنَٰتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُم بِٱلْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعْضَ ٱلَّذِى تَخْتَلِفُونَ فِيهِۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ٦٣

Isâ da o beyyinelerle geldiği vakit şöyle dedi: ben size hikmet ile ve ihtilâf edip durduğunuz şeylerin bazısını size beyan edeyim diye geldim, onun için Allah’dan korkun ve bana itaat edin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İsa huccetlerle gelince; demişti ki: Size hikmetle ve ihtilafa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak için geldim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

– İbni Kesir

İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: “Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

– Diyanet İşleri

İsâ o apaçık delilleri getirdiği zaman (şöyle) demişdi: «Ben size gerçek hikmeti getirdim. Bir de hakkında ihtilâf edegeldiğiniz şeylerden ba'zısını size açıklayayım diye (geldim). Artık Allahdan korkun, bana tâbi' olun».

– Hasan Basri Çantay

İsa açık delilleri getirdiği zaman dedi ki: «Size hikmetle ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim. Allah'a karşı gelmekten sakının, bana itaat edin.»

– Seyyid Kutub

إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ رَبِّى وَرَبُّكُمْ فَٱعْبُدُوهُۚ هَٰذَا صِرَٰطٌ مُّسْتَقِيمٌ ٦٤

Muhakkak ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na ibadet edin. İşte bu yeğane doğru yoldur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Allah, benim de Rabbımdır, sizin de Rabbınızdır. Öyleyse O' na ibadet edin. İşte doğru yol.

– İbni Kesir

Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur.

– Diyanet İşleri

«Şüphesiz Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbiniz. Haydi (hepiniz) Ona kulluk edin. Doğru yol budur».

– Hasan Basri Çantay

Çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na ibadet edin. İşte bu, doğru bir yoldur.

– Seyyid Kutub

فَٱخْتَلَفَ ٱلْأَحْزَابُ مِنۢ بَيْنِهِمْۖ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ ٦٥

Sonra o hizibler kendi aralarında ihtilâf ettiler, onun için elîm bir günün azâbından vay o zulmedenlere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ama aralarında hizibler birbirleriyle ihtilafa düştüler. Acıklı bir günün azabından vay o zulmedenlerin haline.

– İbni Kesir

Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin hâline!

– Diyanet İşleri

Sonra aralarından partiler (çıkıb) ihtilâf etdiler. Artık pek acıklı bir günün azabından vay o zulmedenlere!

– Hasan Basri Çantay

Ama aralarından çıkan gruplar, birbiriyle ihtilafa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!

– Seyyid Kutub

هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا ٱلسَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ٦٦

Hep o saate, hiç farkında değillerken ansızın onun başlarına gelivermesine bakıyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, farkında değillerken kendilerine ansızın o saatın gelmesini mi bekliyorlar?

– İbni Kesir

Onlar (bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini beklemektedirler, hâlbuki bunun farkında değillerdir.

– Diyanet İşleri

Onlar, kendileri farkında olmayarak, (başlarına) gelecek o sâatden başkasını mı gözetliyorlar?

– Hasan Basri Çantay

Onlar illa o saatin kendilerinin hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın başlarına gelmesini mi bekliyorlar?

– Seyyid Kutub

ٱلْأَخِلَّآءُ يَوْمَئِذٍۭ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا ٱلْمُتَّقِينَ ٦٧

Dostlar o gün birbirlerine düşmandırlar, müstesnâ ancak müttekîler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; müttakilerin dışında, dostlar birbirlerine düşman olurlar.

– İbni Kesir

O gün Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar.

– Diyanet İşleri

Dostlar o gün birbirine düşmandır. Takva saahibleri müstesna.

– Hasan Basri Çantay

O gün takva sahipleri dışında, dost olanlar birbirlerine düşman olurlar.

– Seyyid Kutub

يَٰعِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ ٱلْيَوْمَ وَلَآ أَنتُمْ تَحْزَنُونَ ٦٨

Ey benim kullarım! size hiç korku yoktur bu gün ve siz mahzun da olmayacaksınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey kullarım; bugün size korku yoktur. Ve siz, üzülecek de değilsiniz.

– İbni Kesir

(68-69) (Allah, şöyle der:) “Ey âyetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.”

– Diyanet İşleri

(68-69) Ey benim âyetlerime îman edib de müslüman olan kullarım, bugün size hiçbir korku yokdur. Siz mahzun da olmayacaksınız.

– Hasan Basri Çantay

Ey kullarım, bugün size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz.

– Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُواْ مُسْلِمِينَ ٦٩

Benim âyetlerime iman edip de halîs müslüman olan kullarım.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; ayetlerimize iman etmiş ve müslüman olmuşlardır.

– İbni Kesir

(68-69) (Allah, şöyle der:) “Ey âyetlerimize iman eden ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.”

– Diyanet İşleri

(68-69) Ey benim âyetlerime îman edib de müslüman olan kullarım, bugün size hiçbir korku yokdur. Siz mahzun da olmayacaksınız.

– Hasan Basri Çantay

Onlar, ayetlerimize inanmış ve müslüman olmuş kullarımdı.

– Seyyid Kutub

ٱدْخُلُواْ ٱلْجَنَّةَ أَنتُمْ وَأَزْوَٰجُكُمْ تُحْبَرُونَ ٧٠

Girin cennete: siz ve zevceleriniz, sürurlar, neşeler içinde.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete girin.

– İbni Kesir

“Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz.”

– Diyanet İşleri

Sürûr ve ikram a müstağrak olduğunuz halde siz de, (mü'min) zevceleriniz de girin cennete.

– Hasan Basri Çantay

Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz.

– Seyyid Kutub

يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ ٱلْأَنفُسُ وَتَلَذُّ ٱلْأَعْيُنُۖ وَأَنتُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ ٧١

Altından tepsiler ve küplerle üzerlerine dönülür dolaşır, nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep orada ve siz orada muhalledsiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara altın kadehler ve tepsiler dolaştırılır. Canların istediği ve gözlerin hoşlandığı her şey oradadır. Ve siz, orada ebediyyen kalacaksınız.

– İbni Kesir

Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız.

– Diyanet İşleri

Onlar altın tepsiler ve destilerle tavaaf (ve ziyaret) edilecekdir. Canlarının isteyeceği, gözler (in) in hoşlanacağı ne varsa oradadır ve siz içinde ebedî kalıcılarsınız.

– Hasan Basri Çantay

Onların önünde altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canların çektiği, gözlerin hoşlandığı herşey var. Ve siz, orada ebedi kalacaksınız.

– Seyyid Kutub

وَتِلْكَ ٱلْجَنَّةُ ٱلَّتِىٓ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ٧٢

Ve işte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle vâris kılındığınız cennet.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte o cennet, işlediklerinize karşılık size miras kılındı.

– İbni Kesir

İşte bu, yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir.

– Diyanet İşleri

İşte bu, sizin yapageldiğiniz iyi amel (ve hareket) leriniz sayesinde mîrascı kılındığınız cennetdir.

– Hasan Basri Çantay

İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.

– Seyyid Kutub

لَكُمْ فِيهَا فَٰكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِّنْهَا تَأْكُلُونَ ٧٣

Sizin için onda çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada sizin için meyveler vardır. Ve onlardan yersiniz.

– İbni Kesir

Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz.

– Diyanet İşleri

Burada sizin için bir çok meyveler vardır. Onlardan yiyeceksiniz.

– Hasan Basri Çantay

Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu