بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَلَمَّآ ءَاسَفُونَا ٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَٰهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٥٥

Böyle vaktâ ki bizi gadaba davet ettiler biz de kendilerinden intikam aldık hepsini birden gark ediverdik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bizi öfkelendirince; onlardan intikam aldık ve hepsini suda boğduk.

— İbni Kesir

Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk.

— Diyanet İşleri

Nihayet, onlar bizi gazablandırınca kendilerinden intikam aldık. Derhal onları topdan (suda) boğduk.

— Hasan Basri Çantay

Bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, böyle hepsini suda boğduk.

— Seyyid Kutub

فَجَعَلْنَٰهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِّلْءَاخِرِينَ ﴿٥٦

Gark ediverdik de onları sonrakiler için hem bir selef hem bir mesel kıldık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onları, sonradan geleceklere bir geçmiş ve örnek kıldık.

— İbni Kesir

Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık.

— Diyanet İşleri

Bu vech ile onları sonra (gelen ümmet) ler için (ibret verici) bir geçmiş ve misâl yapdık.

— Hasan Basri Çantay

Böylece onları, sonrakiler için hem bir örnek, hem de bir ibret yaptık.

— Seyyid Kutub

وَلَمَّا ضُرِبَ ٱبْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ ﴿٥٧

Ve vaktâ ki Meryem’in oğlu bir mesel olarak ortaya atıldı derhal kavmin ondan çığrıştılar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Meryem'in oğlu misal olarak verilince; senin kavmin hemen bağrıştı.

— İbni Kesir

Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin, senin kavmin (seni susturacak bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar.

— Diyanet İşleri

Meryem oğlu bir misâl olarak (öne) atılınca hemen senin kavmin bundan (şımarıb haykıra haykıra) gülüyorlar.

— Hasan Basri Çantay

Meryemoğlu İsa, bir misal olarak anlatılınca hemen kavmin yaygarayı bastı.

— Seyyid Kutub

وَقَالُوٓاْ ءَأَٰلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًۢاۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ ﴿٥٨

Ya! dediler: bizim ilâhlarımız mı hayırlı? Yoksa o mu? Bunu sana sırf bir cidal olarak fırlattılar, doğrusu onlar çok husumetli bir kavimdirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve: Bizim tanrılarımız mı, yoksa o mu daha iyidir? dediler. Sana böyle demeleri, sadece tartışmaya girişmek içindir. Hayır, onlar kavgacı bir kavimdir.

— İbni Kesir

“Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?” dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur.

— Diyanet İşleri

Dediler ki: «Bizim Tanrılarımız mı hayırlı, yoksa O mu»? Bunu sana (Habîbim, baatıl) bir mücâdeleden başka (maksadla) îrâd etmediler. Daha doğrusu onlar çok düşman bir kavmdir.

— Hasan Basri Çantay

Bizim tanrılarımız mı hayırlı yoksa o mu? dediler. Bunu sana ancak tartışmak için söylediler. Öyle ya onlar, kavgacı bir toplumdur.

— Seyyid Kutub

إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَٰهُ مَثَلًا لِّبَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿٥٩

Hayır o ilâh değil, halîs bir kuldur, biz ona inam ettik ve kendisini Ben-î İsraîl için bir mesel yaptık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O; kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.

— İbni Kesir

İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek kıldığımız bir kuldur.

— Diyanet İşleri

O, bizim kendisine ni'met verdiğimiz, İsrâîl oğullarına (ibret verici) bir misâl yapdığımız bir kuldan başkası değildi.

— Hasan Basri Çantay

O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.

— Seyyid Kutub

وَلَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَا مِنكُم مَّلَٰٓئِكَةً فِى ٱلْأَرْضِ يَخْلُفُونَ ﴿٦٠

Ve dilersek sizlerden de melâike yaparız arzda halef olurlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet dileseydik; sizden, yeryüzünde sizin yerinizi tutacak melekler var ederdik.

— İbni Kesir

Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık.

— Diyanet İşleri

Eğer biz dileseydik size bedel elbet yer (yüzün) de, ardınızda kalacak, melekler yaratırdık.

— Hasan Basri Çantay

Eğer biz dileseydik, sizin yerinize, yeryüzünde melekler yaratırdık da sonra yerinize geçerlerdi.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَعِلْمٌ لِّلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَٱتَّبِعُونِۚ هَٰذَا صِرَٰطٌ مُّسْتَقِيمٌ ﴿٦١

Ve hakkikat o, saat için bir ilimdir, onun için sakın o saatin geleceğinde şekk etmeyin de bana tabi olun, işte bu yegâne doğru yoldur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki o, saatın bilgisidir. O'ndan hiç şüphe etmeyin ve Bana tabi olun. İşte doğru yol.

— İbni Kesir

Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur.

— Diyanet İşleri

Şüphesiz ki o, saat (in) ilmi (kendisiyle bilinenlerden) dir. Artık buna karşı sakın şüpheye düşmeyin. (Onlara de ki.) «Bana tâbi' olun. (Sizi da'vet etdiğini) bu (yol) doğru bir yoldur».

— Hasan Basri Çantay

O kıyametin kopacağını gösterir bir ilimdir. O saatin geleceğinden hiç şüphe etmeyin, bana uyun. Doğru yol budur.

— Seyyid Kutub

وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ ٱلشَّيْطَٰنُۖ إِنَّهُۥ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿٦٢

Ve sakın sizi şeytan çelmesin, çünkü o size belli bir düşmandır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sakın şeytan sizi çevirmesin. Şüphesiz ki o, size apaçık bir düşmandır.

— İbni Kesir

Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.

— Diyanet İşleri

Sakın sizi şeytan çevirmesin. Çünkü o, hakıykat sizin aşikâr bir düşmanınızdır.

— Hasan Basri Çantay

Şeytan sizi bundan alıkoymasın. Çünkü o, sizin için açık bir düşmandır.

— Seyyid Kutub

وَلَمَّا جَآءَ عِيسَىٰ بِٱلْبَيِّنَٰتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُم بِٱلْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعْضَ ٱلَّذِى تَخْتَلِفُونَ فِيهِۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿٦٣

Isâ da o beyyinelerle geldiği vakit şöyle dedi: ben size hikmet ile ve ihtilâf edip durduğunuz şeylerin bazısını size beyan edeyim diye geldim, onun için Allah’dan korkun ve bana itaat edin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İsa huccetlerle gelince; demişti ki: Size hikmetle ve ihtilafa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak için geldim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

— İbni Kesir

İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: “Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

— Diyanet İşleri

İsâ o apaçık delilleri getirdiği zaman (şöyle) demişdi: «Ben size gerçek hikmeti getirdim. Bir de hakkında ihtilâf edegeldiğiniz şeylerden ba'zısını size açıklayayım diye (geldim). Artık Allahdan korkun, bana tâbi' olun».

— Hasan Basri Çantay

İsa açık delilleri getirdiği zaman dedi ki: «Size hikmetle ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim. Allah'a karşı gelmekten sakının, bana itaat edin.»

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ رَبِّى وَرَبُّكُمْ فَٱعْبُدُوهُۚ هَٰذَا صِرَٰطٌ مُّسْتَقِيمٌ ﴿٦٤

Muhakkak ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na ibadet edin. İşte bu yeğane doğru yoldur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Allah, benim de Rabbımdır, sizin de Rabbınızdır. Öyleyse O' na ibadet edin. İşte doğru yol.

— İbni Kesir

Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin, işte bu doğru bir yoldur.

— Diyanet İşleri

«Şüphesiz Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbiniz. Haydi (hepiniz) Ona kulluk edin. Doğru yol budur».

— Hasan Basri Çantay

Çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na ibadet edin. İşte bu, doğru bir yoldur.

— Seyyid Kutub

فَٱخْتَلَفَ ٱلْأَحْزَابُ مِنۢ بَيْنِهِمْۖ فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ ﴿٦٥

Sonra o hizibler kendi aralarında ihtilâf ettiler, onun için elîm bir günün azâbından vay o zulmedenlere.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ama aralarında hizibler birbirleriyle ihtilafa düştüler. Acıklı bir günün azabından vay o zulmedenlerin haline.

— İbni Kesir

Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o zulmedenlerin hâline!

— Diyanet İşleri

Sonra aralarından partiler (çıkıb) ihtilâf etdiler. Artık pek acıklı bir günün azabından vay o zulmedenlere!

— Hasan Basri Çantay

Ama aralarından çıkan gruplar, birbiriyle ihtilafa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!

— Seyyid Kutub

AYARLAR