بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَمَن يَعۡشُ عَن ذِكۡرِ ٱلرَّحۡمَٰنِ نُقَيِّضۡ لَهُۥ شَيۡطَٰنٗا فَهُوَ لَهُۥ قَرِينٞ ٣٦

Ve her kim Rahman’ın zikrinden teâmî ederse biz ona bir şeytan sardırırız artık o ona arkadaştır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kim, Rahman'ın zikrinigörmezlikten gelirse; Biz, ona şeytanı musallat ederiz.

– İbni Kesir

Kim, Rahmân’ın Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.

– Diyanet İşleri

Kim O çok esirgeyici (Allah) ın zikrinden göz yumarsa biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu, onun (ayrılmaz) bir arkadaşıdır.

– Hasan Basri Çantay

Kim Rahman'ın Kur'an'ından yüz çevirirse ona, bir şeytanı arkadaş veririz ve o şeytan artık onun ayrılmaz dostudur.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّهُمۡ لَيَصُدُّونَهُمۡ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَيَحۡسَبُونَ أَنَّهُم مُّهۡتَدُونَ ٣٧

Ve her halde onlar onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki onlar da bunları yoldan çıkarırlar. Bunlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.

– İbni Kesir

Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar.

– Diyanet İşleri

Şübhesiz ki bunlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin hidâyete erdirilmiş olduklarını sanırlar.

– Hasan Basri Çantay

O şeytanlar bunları doğru yoldan çıkardıkları halde bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar.

– Seyyid Kutub

حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَنَا قَالَ يَٰلَيۡتَ بَيۡنِي وَبَيۡنَكَ بُعۡدَ ٱلۡمَشۡرِقَيۡنِ فَبِئۡسَ ٱلۡقَرِينُ ٣٨

Nihayet bize geldiği vakit ah, der: keşke benimle senin aranda iki maşrık buudu olsa idi! sen ne kötü arkadaşmışın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Nihayet Bize gelince der ki: Keşki benimle senin aranda Doğu ile Batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı. Sen, ne kötü arkadaş imişsin.

– İbni Kesir

Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, “Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!” der.

– Diyanet İşleri

Nihayet o bize geldiği zaman dedi ki (der ki): «Keşki seninle benim aramda gün doğrusu ile gün batısı kadar uzaklık olsaydı! (Sen) ne kötü arkadaş (mışsın)»!

– Hasan Basri Çantay

O şeytanın dostu bize geldiği zaman arkadaşına: «Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı» der. Meğer ne kötü arkadaşmış.

– Seyyid Kutub

وَلَن يَنفَعَكُمُ ٱلۡيَوۡمَ إِذ ظَّلَمۡتُمۡ أَنَّكُمۡ فِي ٱلۡعَذَابِ مُشۡتَرِكُونَ ٣٩

Böyle demek bugün size hiç de faide vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azâbda müştereksinizdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Zulmettiğiniz için, bugün pişmanlığın hiç bir faydası yoktur. Muhakkak ki azabda ortaksınız.

– İbni Kesir

Onlara, “(Bu temenniniz) bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz. Hepiniz azapta ortaksınız” denir.

– Diyanet İşleri

(Bu temenniniz ve peşîmanlığınız bugün size asla fâide vermez. Çünkü (hepiniz) zulmetdiniz. Muhakkak siz de azâbda ortaklarsınız.

– Hasan Basri Çantay

İkiniz de zalim olduğunuz için bugün pişman olmanız size hiçbir fayda vermeyecektir. Çünkü siz azapta ortaksınız.

– Seyyid Kutub

أَفَأَنتَ تُسۡمِعُ ٱلصُّمَّ أَوۡ تَهۡدِي ٱلۡعُمۡيَ وَمَن كَانَ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ ٤٠

O halde sen mi işittireceksin o sağırlara? Yâhud hidâyet edeceksin, o körlere ve açık bir dalâl içinde bulunanlara.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen mi duyuracaksın o sağırlara? Körleri ve apaçık sapıklıkta olanları sen mi hidayete eriştireceksin?

– İbni Kesir

Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin?

– Diyanet İşleri

Artık (Habîbim) o sağırlara sen mi duyuracaksın? yahud o körlere, o apaçık bir sapıklık içinde bulunan kimselere (sen mi) hidâyet edeceksin?

– Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Sen mi sağırlara işittireceksin, yahut kör ve apaçık sapıklıkta olanı doğru yola ileteceksin?

– Seyyid Kutub

فَإِمَّا نَذۡهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنۡهُم مُّنتَقِمُونَ ٤١

Şu halde şayed biz seni alır götürür isek elbette onlardan intikam alacağız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Seni onlardan uzaklaştırsak da; muhakkak ki Biz, onlardan intikam alırız.

– İbni Kesir

Ya biz seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız.

– Diyanet İşleri

Eğer seni herhalde (alır) götürürsek şübhe yok ki onlardan biz intikaam alıcılarızdır.

– Hasan Basri Çantay

Eğer biz seni alıp götürürsek (vefat ettirirsek) onlardan intikam alacağız.

– Seyyid Kutub

أَوۡ نُرِيَنَّكَ ٱلَّذِي وَعَدۡنَٰهُمۡ فَإِنَّا عَلَيۡهِم مُّقۡتَدِرُونَ ٤٢

Yâhud onlara yaptığımız vaîdi sana gösterirsek şüphe yok ki biz ona da muktediriz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut da onlara vaadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü Biz, onlara karşı gücü yetenleriz.

– İbni Kesir

Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter.

– Diyanet İşleri

Yahud onlara va'd (ve tehdîd) etdiğimiz (azâb) ı (senin hayâtında) behemehal kendine göstereceğiz. Çünkü biz onların üstünde iktidar saahibleriyiz.

– Hasan Basri Çantay

Yahut onları tehdit ettiğimiz şeyi sana gösteririz. Bizim onlara gücümüz yeter.

– Seyyid Kutub

فَٱسۡتَمۡسِكۡ بِٱلَّذِيٓ أُوحِيَ إِلَيۡكَۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ ٤٣

Sen hemen o sana vahyolunana tutun muhakkak ki sen doğru bir yol üzerindesin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; sana vahyolunana sarıl. Muhakkak ki sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.

– İbni Kesir

Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.

– Diyanet İşleri

Binâen'aleyh sen, sana vahyolunan (Kur'an) a kuvvetle sarıl. Muhakkak ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin.

– Hasan Basri Çantay

Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Zira sen, dosdoğru yoldasın.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَذِكۡرٞ لَّكَ وَلِقَوۡمِكَۖ وَسَوۡفَ تُسۡـَٔلُونَ ٤٤

Ve muhakkak ki o, hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride ondan mesul olacaksınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu bu; sana ve kavmine bir öğüttür. Ondan sorguya çekileceksiniz.

– İbni Kesir

Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.

– Diyanet İşleri

Şübhe yok ki o (Kur'an) senin için de, kavmin için de kat'î bir şerefdir. Siz (ondan) mes'ûl olacaksınız.

– Hasan Basri Çantay

Doğrusu bu Kur'an sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız.

– Seyyid Kutub

وَسۡـَٔلۡ مَنۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ مِن رُّسُلِنَآ أَجَعَلۡنَا مِن دُونِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ءَالِهَةٗ يُعۡبَدُونَ ٤٥

Senden evvel gönderdiklerimize sor Resullerimiz’den! biz Rahman’dan başka ibadet olunacak ilâhlar yapmış mıyız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor: Biz, Rahman'dan başka ibadet edecek tanrılar kılmış mıyız?

– İbni Kesir

Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân’dan başka kulluk edilecek ilâhlar var etmiş miyiz?

– Diyanet İşleri

Senden evvel gönderdiğimiz peygamberlerimize sor: Biz o çok esirgeyici (Allah) dan başka tapılacak Tanrılar yapmış mıyız?

– Hasan Basri Çantay

Senden önce gönderdiğimiz peygamberlere sor. Biz Rahman olan Allah'tan başka tapılacak tanrılar mı yapmışız?

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ٤٦

Celâlim Hakk’ı için Musâ’yı âyetlerimizle Firavun’a ve cemiyyetine gönderdik, vardı haberiniz olsun, dedi: ben bütün âlemlerin Rabbi’nin Resulüyüm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, Musa'yı da ayetlerimizle Firavun'a ve erkanına göndermiştik. Ve demişti ki: Şüphesiz ben, alemlerin Rabbının elçisiyim.

– İbni Kesir

Andolsun, biz Mûsâ’yı mucizelerimizle Firavun’a ve ileri gelen adamlarına göndermiştik de o, “Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim” demişti.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz Musâyı da âyetlerimizle Fir'avne ve cemâatine peygamber olarak gönderdik de o, «Ben gerçek âlemlerin Rabbinin elçisiyim» dedi.

– Hasan Basri Çantay

Andolsun biz Musa'yı da ayetlerimizle Firavun'a ve ileri gelen adamlarına gönderdik: «Ben alemlerin Rabbinin elçisiyim» demişti.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu