بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَوَمَن يُنَشَّؤُاْ فِى ٱلْحِلْيَةِ وَهُوَ فِى ٱلْخِصَامِ غَيْرُ مُبِينٍ ﴿١٨

Ya o zînet içinde yetiştirilecek de muhasamaya gelince beceremiyecek olanı öyle mi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa süs içinde yetiştirilip de mücadelede açık olmayanı mı?

— İbni Kesir

Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiştirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) açıklayamayanı mı Allah’a isnad ediyorlar?

— Diyanet İşleri

(Onlar) süs içinde yetişdirilmekde olub da kendisi mücâdele (hüccetini) açıklamayan kişiyi mi (Allaha nisbet ediyorlar)?

— Hasan Basri Çantay

Demek süs içinde yetiştirilerek mücadele gücü olmayanı mı Allah'a isnad ediyorsunuz?

— Seyyid Kutub

وَجَعَلُواْ ٱلْمَلَٰٓئِكَةَ ٱلَّذِينَ هُمْ عِبَٰدُ ٱلرَّحْمَٰنِ إِنَٰثًاۚ أَشَهِدُواْ خَلْقَهُمْۚ سَتُكْتَبُ شَهَٰدَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ ﴿١٩

Rahmanın kulları olan melâikeyi de dişi yaptılar, yaradılışlarına şâhid mi idiler? Şehadetleri yazılacak ve sorguya çekilecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Yaratılışlarını mı görmüşler. Onların şehadetleri yazılacak ve onlar sorguya çekileceklerdir.

— İbni Kesir

Onlar, Rahmân’ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır.

— Diyanet İşleri

Onlar, O çok esirgeyici (Allah) ın bizzat kulları olan melekleri de dişiler yapdılar! Onların yaratılışlarında hazır mı idiler?! Onların (bu yalan) sahicilikleri yazılacak, onlar sorguya çekileceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Onlar Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Acaba meleklerin yaratılışını mı gördüler? Onların bu şahidlikleri yazılacak ve sorguya çekilecekler.

— Seyyid Kutub

وَقَالُواْ لَوْ شَآءَ ٱلرَّحْمَٰنُ مَا عَبَدْنَٰهُمۗ مَّا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنْ عِلْمٍۖ إِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ ﴿٢٠

Bir de dediler ki Rahman dilese idi biz onlara tapmazdık, bu babda onların bir ilimleri yoktur sâde atıyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve derler ki: Eğer Rahman dilemiş olsaydı; biz, onlara ibadet etmezdik. Onların bu konuda bir bilgileri yoktur. Onlar, yalnız yalan söyleyip dururlar.

— İbni Kesir

“Eğer Rahmân dileseydi, biz onlara kulluk etmezdik” dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.

— Diyanet İşleri

Dediler ki: «Eğer o çok esirgeyici (Allah) dileseydi biz bunlara tapmazdık». Onların buna dâir hiçbir bilgisi yokdur. Onlar yalandan başka bir şey söylemiyorlar.

— Hasan Basri Çantay

Ve derler ki: “Eğer Rahman dilemiş olsaydı biz onlara kulluk etmezdik.” Buna dair bir bilgileri yoktur onların. Onlar sadece vehimde bulunuyorlar.

— Seyyid Kutub

أَمْ ءَاتَيْنَٰهُمْ كِتَٰبًا مِّن قَبْلِهِۦ فَهُم بِهِۦ مُسْتَمْسِكُونَ ﴿٢١

Yoksa biz onlara bundan evvel bir kitap vermişiz de ona mı tutunuyorlar?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa; daha önce onlara bir kitab verdik de ona mı tutunuyorlar?

— İbni Kesir

Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı sarılıyorlar?

— Diyanet İşleri

Yoksa biz kendilerine bu (Kur'an) dan evvel (iddialarına yer veren) bir kitab verdik de şimdi onlar buna mı tutunuculardır?

— Hasan Basri Çantay

Yoksa bundan önce onlara bir kitab verdik de ona mı sarılıyorlar?

— Seyyid Kutub

بَلْ قَالُوٓاْ إِنَّا وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّهْتَدُونَ ﴿٢٢

Hayır, şöyle dediler: bizler, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk, biz de onların izlerince giderek murada ereriz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, dediler ki: Doğrusu biz, atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve biz de onların izlerinden gitmekteyiz.

— İbni Kesir

Hayır! Onlar sadece, “Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk ve biz onların izlerinden gitmekteyiz” dediler.

— Diyanet İşleri

Bil'akis (şöyle) dediler: «Gerçek biz atalarımızı bir ümmet (bir dîn) üzerinde bulduk. Biz de hakîkaten onların izleri üstünden doğruya erdirilmişleriz».

— Hasan Basri Çantay

Hayır! Sadece «Biz babalarımızı bu din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz» dediler.

— Seyyid Kutub

وَكَذَٰلِكَ مَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى قَرْيَةٍ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَآ إِنَّا وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّقْتَدُونَ ﴿٢٣

Yine böyle senden evvel hangi memlekette bir nezîr gönderdikse onun refahlı takımı demişti ki: bizler atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk biz de onların izlerine uyarız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Senden önce de hangi kasabaya bir uyarıcı gönderdiysek; o kasabanın varlıklıları sadece dediler ki: Doğrusu biz, babalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve biz de onların izlerine uymaktayız.

— İbni Kesir

İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz” demiş olmasınlar.

— Diyanet İşleri

Senden evvel her hangi bir memlekete fena akıbetleri haber verici hiçbir peygamber göndermedik ki ille oranın refah erbabı da böylece «Gerçek biz atalarımızı bir ümmet (bir dîn) üzerinde bulduk. Biz de hakîkaten onların izlerine uymuşlarız» demiş (ler) dir.

— Hasan Basri Çantay

İşte böyle senden önce hangi memlekete uyarıcı gönderdiysek, mutlaka oranın ileri gelen zenginleri: «Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız» dediler.

— Seyyid Kutub

قَٰلَ أَوَلَوْ جِئْتُكُم بِأَهْدَىٰ مِمَّا وَجَدتُّمْ عَلَيْهِ ءَابَآءَكُمْۖ قَالُوٓاْ إِنَّا بِمَآ أُرْسِلْتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ ﴿٢٤

Ya, dedi: size atalarınızı üzerinde bulunduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi? Ha! dediler: biz o sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet size atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmişsem; yine mi bana uymazsınız? deyince, dediler ki: Doğrusu sizin gönderildiğiniz şeyi, biz inkar ediyoruz.

— İbni Kesir

(Gönderilen uyarıcı,) “Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi. Onlar, “Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz” dediler.

— Diyanet İşleri

(O peygamberlerden her biri şöyle) dedi: «Ben, atalarınızı üstünde bulunduğunuzdan daha doğrusunu size getirdimse de mi»? Onlar da «Biz, dediler, o sizin gönderildiğiniz şeylere (doğru da olsa) küfr edicileriz».

— Hasan Basri Çantay

Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da yine babalarınızın yolunu mu tutacaksınız? deyince, dediler ki: «Doğrusu biz seninle gönderileni inkar ediyoruz.»

— Seyyid Kutub

فَٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْۖ فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُكَذِّبِينَ ﴿٢٥

Onun üzerine biz de onlardan intikamını aldık da bak o tekzib edenlerin akıbeti nasıl oldu?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bak.

— İbni Kesir

Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu!

— Diyanet İşleri

Bunun üzerine biz de onlardan intikaam aldık. İşte bak, tekzîb edenlerin akıbeti nice oldu!

— Hasan Basri Çantay

Biz de onlardan intikam aldık. Bak, yalanlayanların sonu nasıl oldu?

— Seyyid Kutub

وَإِذْ قَالَ إِبْرَٰهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦٓ إِنَّنِى بَرَآءٌ مِّمَّا تَعْبُدُونَ ﴿٢٦

Bir vakit de İbrahim babasına ve kavmine dedi: haberiniz olsun ben o sizin taptıklarınızdan beriyim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani İbrahim; babasına ve kavmine demişti ki: Şüphesiz ben, sizin taptığınız şeylerden uzağım.

— İbni Kesir

Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”

— Diyanet İşleri

Bir zaman da İbrâhîm, babasına ve kavmine «Ben, demişdi, hakikat, sizin tapmakda olduklarınızdan uzağım».

— Hasan Basri Çantay

Bir zaman İbrahim babasına ve kavmine demişti ki; «Ben sizin taptıklarınızdan uzağım.»

— Seyyid Kutub

إِلَّا ٱلَّذِى فَطَرَنِى فَإِنَّهُۥ سَيَهْدِينِ ﴿٢٧

O beni yaratandan başka, zira odur ki beni erdirecektir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Beni yaratan müstesna. Şüphesiz ki O; beni hidayete iletecektir.

— İbni Kesir

“Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.”

— Diyanet İşleri

«(Fakat) beni yaratan (Allah) müstesna. Şübhe yok ki O, beni doğru yolda muvaffak edecekdir».

— Hasan Basri Çantay

Ben yalnız beni yaratana taparım. Çünkü O, bana doğru yolu gösterecektir.

— Seyyid Kutub

وَجَعَلَهَا كَلِمَةًۢ بَاقِيَةً فِى عَقِبِهِۦ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿٢٨

Ve onu ardında (zürriyyetinde) kalan bir kelime yaptı gerek ki rücu edeler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve onu; belki dönerler diye ardından gelenler için kalıcı bir kelime kıldı.

— İbni Kesir

İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı.

— Diyanet İşleri

(İbrâhîm) bunu (bu tevhîd kelimesini, ileride Mekkeliler de dînine) dönsünler diye, zürriyeti arasında baakıy bir kelime yapdı.

— Hasan Basri Çantay

ve bu tevhid sözünün ardından kalıcı bir söz yaptı ki, insanlar Allah'a dönsünler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR