بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أُوْلَٰٓئِكَ مَأْوَىٰهُمْ جَهَنَّمُ وَلَا يَجِدُونَ عَنْهَا مَحِيصًا ﴿١٢١

İşte onların varacakları yer cehennemdir, ve ondan halâsa hiç bir çare bulamıyacaklardır, iman edip de iyi iyi işler yapan kimselere gelince yarın onları altından ırmaklar akar cennetlere koyacağız, ebediyyen onlar da kalacaklar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onların varacağı yer, cehennemdir. Oradan kaçacak yer de bulamayacaklardır.

— İbni Kesir

İşte onların barınağı cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu bulamazlar.

— Diyanet İşleri

İşte onlar (böyle). Onların yurdları cehennemdir. Oradan kaçacak bir yer de bulamayacaklardır onlar.

— Hasan Basri Çantay

İşte bunların varacakları yer cehennemdir. Ondan kurtulma imkanı bulamazlar.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًاۖ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقًّاۚ وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ ٱللَّهِ قِيلًا ﴿١٢٢

Hakka Allah va'di, Allah’dan daha doğru sözlü kim olabilir?

— Elmalılı Hamdi Yazır

İman edip salih ameller işleyenlere gelince; Biz, onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. İşte Allah'ın gerçek vaadi. Allah'dan daha doğru sözlü kim olabilir?

— İbni Kesir

İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan?

— Diyanet İşleri

Îman edib de iyi iyi işler yapanlar (a gelince:) Biz onları altlarından ırmaklar akan cennetlere — içlerinde temelli temelli kalıcı oldukları halde — sokacağız, İşte Allahın dosdoğru bir va'di! Allahdan daha doğru sözlü kim olabilir?

— Hasan Basri Çantay

İman edip iyi ameller işleyenleri ise altından ırmaklar akan, içinde ebedi olarak kalacakları cennetlere yerleştireceğiz. Bu Allah'ın vaadidir. Kim Allah'tan daha doğru sözlü olabilir.

— Seyyid Kutub

لَّيْسَ بِأَمَانِيِّكُمْ وَلَآ أَمَانِىِّ أَهْلِ ٱلْكِتَٰبِۗ مَن يَعْمَلْ سُوٓءًا يُجْزَ بِهِۦ وَلَا يَجِدْ لَهُۥ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا ﴿١٢٣

O, sizin kuruntularınızla da değil, Ehl-i Kitâb’ın kuruntulariyle de değil, kim bir kötülük yaparsa onunla cezalanır ve Allah’dan beride ne bir veliy bulabilir ne de bir nasîr.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ne sizin kuruntunuzla, ne de kitab ehli olanların kuruntularıyladır. Kim, kötü iş yaparsa; cezasını görür. Ve kendisine Allah'tan başka ne bir dost bulabilir, ne de bir yardımcı.

— İbni Kesir

İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır. O, kendisine Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir.

— Diyanet İşleri

(İş) ne sizin kuruntularınızla, ne de kitablıların kuruntularıyle (olub bitmiş) değildir. Kim bir kötülük yaparsa onunla cezalanır ve o, kendisine Allahdan başka ne bir yâr, ne bir mededkâr da bulamaz.

— Hasan Basri Çantay

Allah'ın vereceği mükafatı elde etmek ne sizin ne Kitap Ehli'nin kuruntularına göre olmaz. Kim kötülük işlerse cezasına çarpılır ve Allah'tan başka hiçbir dost, hiçbir yardım edici bulamaz.

— Seyyid Kutub

وَمَن يَعْمَلْ مِنَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ مِن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ ٱلْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَقِيرًا ﴿١٢٤

Gerek erkeklerden gerek dişi her hangi bir gişi de mü'min olarak iyi işlerden bir iş tutarsa işte böyleler cennete girerler ve zerrece hakları yenmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Erkek veya kadın her kim ki; mü'min olarak salih amel işlerse cennete girer. Ve kendilerine zerre kadar zulmedilmez.

— İbni Kesir

Mü’min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.

— Diyanet İşleri

Erkekden veya kadından kim de mü'min olarak güzel güzel işlerden (bir şey) yaparsa işte onlar cennete girerler. Bir çekirdeğin çukurcuğu kadar bile haksızlığa uğratılmazlar.

— Hasan Basri Çantay

Buna karşılık erkek yada kadın kim inanarak iyi bir amel işlerse, böyleleri de zerre kadar haksızlığa uğramaksızın cennete girerler.

— Seyyid Kutub

وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُۥ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَٱتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَٰهِيمَ حَنِيفًاۗ وَٱتَّخَذَ ٱللَّهُ إِبْرَٰهِيمَ خَلِيلًا ﴿١٢٥

Hem kimdir o kimseden daha güzel dinli ki özü muhsin olarak yüzünü tertemiz İslâm ile Allah’a tutmuş ve hanîf (sâde hakka boyun eğer muvahhid müslim) olarak İbrahim milletine uymuştur, Allah ki İbrahimi halil edindi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İhsan ederek kendini Allah'a teslim eden ve İbrahim'in dinine uymuş olandan daha güzel din sahibi kim olabilir? Allah İbrahim'i dost edinmiştir.

— İbni Kesir

Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim’in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah, İbrahim’i dost edindi.

— Diyanet İşleri

İyilik yapan (bir insan) olarak, (tam bir hulus ile) kendisini Allaha teslim eden, İbrahim'in Allâhı bir tanıyıcı dînine tâbi' olan kimseden daha güzel dinli kimdir? Allah İbrahim'i bir dost edinmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Hem iyi ameller yapıp hem de tüm varlığı ile Allah'a teslim olandan ve İbrahim'den tek ilahlı dine uyandan daha iyi bir dindar kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti.

— Seyyid Kutub

وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِۚ وَكَانَ ٱللَّهُ بِكُلِّ شَىْءٍ مُّحِيطًا ﴿١٢٦

Halbukî göklerdeki ve yerdeki hep Allah’ın’dır ve Allah her şeyi muhît bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Allah; her şeyi kuşatıcı olandır.

— İbni Kesir

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır.

— Diyanet İşleri

Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allahındır. Allah (ın ilm-ü kudreti çepçevre) her şey'i kuşatıcıdır.

— Hasan Basri Çantay

Gerek göklerde ve gerekse yeryüzünde bulunan tüm varlıklar Allah'a aittir. Allah herşeyi kuşatmıştır.

— Seyyid Kutub

وَيَسْتَفْتُونَكَ فِى ٱلنِّسَآءِۖ قُلِ ٱللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ وَمَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فِى ٱلْكِتَٰبِ فِى يَتَٰمَى ٱلنِّسَآءِ ٱلَّٰتِى لَا تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ أَن تَنكِحُوهُنَّ وَٱلْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ ٱلْوِلْدَٰنِ وَأَن تَقُومُواْ لِلْيَتَٰمَىٰ بِٱلْقِسْطِۚ وَمَا تَفْعَلُواْ مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَانَ بِهِۦ عَلِيمًا ﴿١٢٧

Bir de senden kadınlar hakkında fetvâ istiyorlar, de ki onlar hakkındaki fetvâyi size Allah veriyor: Yazılmış hakları olan mirası kendilerine vermediğiniz ve nikâhlamayı istemediğiniz öksüz kızlar hakkında,ve mağdur çocuklar hakkında, ve etimlere insaf ile bakmanız hakkında kitabda yüzünüze karşı okunup duran âyetler var, daha da hayra dâir ne yaparsanız şüphe yok ki Allah ona da Alim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: Onlara dair fetvayı size Allah veriyor. Kendilerine yazılmış olanı vermediğiniz ve nikahlamayı istemediğiniz yetim kızlar hakkında, mağdur çocuklar hakkında ve yetimlere insafla bakmanız hakkında kitabda sizlere okunan ayetler var. Hayır olarak ne yaparsanız, şüphesiz Allah, onu bilicidir.

— İbni Kesir

Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.” Kitapta, kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere âdil davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir.

— Diyanet İşleri

Senden kadınlar hakkında fetva isterler. De ki: «Onlara dâir fetvayı size Allah veriyor: Kendileri için yazılmış (farz edilmiş) olan (mîras) ı onlara vermediğiniz ve nikahlamalarını da beğenib istemediğiniz yetîm kızlar ve (henüz ergin olmayan) küçük çocuklar hakkında, bir de yetimlere karşı adaleti ayakda tutmanız (onlara iyi bakmanız) hususunda (işte) kitabda okunub duran (âyet) ler! Hayırdan daha ne yaparsanız şübhesiz Allah onu da hakkıyle bilicidir.

— Hasan Basri Çantay

onlar senden kadınlara ilişkin fetva isterler. De ki; Allah onlar hakkında size şu fetvayı veriyor: Bu fetva, paylarına düşen mirası vermediğiniz, yada nikahlamak istemediğiniz yetim kadınlar, mağdur çocuklar ve yetimlere karşı adil davranmanız konusunda, size okunan Kur'an ayetleridir. Ne iyilik yaparsanız, kuşkusuz Allah onu bilir.

— Seyyid Kutub

وَإِنِ ٱمْرَأَةٌ خَافَتْ مِنۢ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَآ أَن يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًاۚ وَٱلصُّلْحُ خَيْرٌۗ وَأُحْضِرَتِ ٱلْأَنفُسُ ٱلشُّحَّۚ وَإِن تُحْسِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا ﴿١٢٨

Ve eğer bir kadın kocasının serkeşliğinden veya yüz çevirmesinden endişe ediyorsa bir sulh ile aralarını düzeltmelerinde kendilerine bir günâh yoktur, sulh hep hayırdır, nefislerse kıskançlığa hazırlana gelmiştir, eğer arayı düzeltir ve geçimsizlikten sakınırsanız şüphe yok ki Allah her ne yaparsanız habîr bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer kadın; kocasının serkeşliğinden veya yüz çevirmesinden endişe ederse; anlaşma yoluyla aralarını bulmalarında kendileri için bir günah yoktur. Anlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler kıskançlığa meyyaldir. Eğer iyi davranır ve sakınırsanız; Allah işlediklerinizden haberdardır.

— İbni Kesir

Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

— Diyanet İşleri

Eğer bir kadın, kocasının uzaklaşmasından (yatağını terk etmesinden, nafakasında ihmâl göstermesinden), yahud (her hangi bir suretle kendisinden) yüz çevirmesinden endişe ederse sulh ile aralarını düzeltmekde ikisine de vebal yokdur. Sulh daha hayırlıdır. Zâten nefislerde kıskançlık hazırlanmışdır. Eğer iyi geçinir, (kadınlara cefâdan) sakınırsanız şübhesiz ki Allah, yapacağınız her şeyden tamamen haberdârdır.

— Hasan Basri Çantay

Eğer kadın, kocasının geçimsizlik çıkaracağından veya kendisini ihmal edeceğinden endişe ederse bu çiftin anlaşma yolu ile ilişkilerini yeniden düzene koymalarının bir sakıncası yoktur. Anlaşma her zaman hayırlıdır. Nefisler cimriliğe, bencilliğe eğilimlidirler. Eğer iyi davranır, Allah'tan korkarsanız, hiç şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

— Seyyid Kutub

وَلَن تَسْتَطِيعُوٓاْ أَن تَعْدِلُواْ بَيْنَ ٱلنِّسَآءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْۖ فَلَا تَمِيلُواْ كُلَّ ٱلْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَٱلْمُعَلَّقَةِۚ وَإِن تُصْلِحُواْ وَتَتَّقُواْ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿١٢٩

Kadınlarınız arasında her veçhile âdil davranmaya ne kadar hırs besleseniz yine muktedir olamazsınız, bâri büsbütün meyledip de ötekini askıda kalmış gibi bırakmayın, ve eğer arayi düzeltir ve haksızlıktan korunursanız şüphe yokki Allah Gafur, Rahim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ne kadar isteseniz; yine de kadınlar arasında adalet yapamazsınız. Bari bir tarafa tamamen meyletmeyin ki; öbürünü askıdaymış gibi bırakmayasınız. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız; şüphesiz ki Allah; Gafur, Rahim olandır.

— İbni Kesir

Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.

— Diyanet İşleri

Kadınlar arasında adalet (ve müsavatı tatbik) etmenize ne kadar hırs gösterseniz, asla güc yetiremezsiniz. Bari (birine) büsbütün meyledib de ötekini (ne dul, ne kocalı bir durumda) askılı gibi bırakmayın. Eğer (nefsinizi) İslah eder, (haksızlıkdan) sakınırsanız şübhe yok ki Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Ne kadar özen gösterseniz de eşleriniz arasında adaleti sağlayamayacaksınız. O halde birine iyice tutulup öbürünü ortada bırakmayınız. Eğer barışır Allah'tan korkarsanız, hiç kuşkusuz Allah affedicidir ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

وَإِن يَتَفَرَّقَا يُغْنِ ٱللَّهُ كُلًّا مِّن سَعَتِهِۦۚ وَكَانَ ٱللَّهُ وَٰسِعًا حَكِيمًا ﴿١٣٠

Yok eğer ayrılırlarsa Allah kudretiyle her birini diğerinden müstağni kılar, Allah kudreti geniş bir Hakim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer ayrılırlarsa; Allah, her birinin nimetinin genişliği ile zengin kılar. Allah; Vasi', Hakim olandır.

— İbni Kesir

Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar (başkalarına muhtaç bırakmaz). Allah, lütfu geniş olandır. O, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

Eğer (karı koca) birbirinden (boşanıb) ayrılacak olurlarsa Allah her birini fazl-ü keremiyle ihtiyacdan vareste kılar. Allah (ın) lutf-ü inayeti genişdir, (O) tam bir hüküm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Eğer eşler birbirinden ayrılırlarsa Allah bol nimetleri ile her ikisini de muhtaç duruma düşmekten korur. Allah'ın nimetleri boldur ve O hikmet sahibidir.

— Seyyid Kutub

وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِۗ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ مِن قَبْلِكُمْ وَإِيَّاكُمْ أَنِ ٱتَّقُواْ ٱللَّهَۚ وَإِن تَكْفُرُواْ فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِۚ وَكَانَ ٱللَّهُ غَنِيًّا حَمِيدًا ﴿١٣١

Allah’ın’dır bütün göklerdeki, yerdeki, Celalim Hakkı için sizden evvel kitap verilenlere de tavsiye ettik size de ki Allah’dan korkun, ve eğer tanımamazlık ederseniz haberiniz olsun ki Allah’ın’dır bütün Göklerdeki ve Yerdeki, ve Allah bir ganiy, hamîd bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Andolsun ki; senden önce kendilerine kitab verilenlere de size de hep; Allah'dan korkun, diye tavsiye ettik. Küfür ederseniz; muhakkak ki göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ındır. Allah; Gani ve Hamid olandır.

— İbni Kesir

Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de “Allah’a karşı gelmekten sakının” diye tavsiye ettik. Eğer inkâr ederseniz, (bilin ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, zengindir, övülmeye lâyıktır.

— Diyanet İşleri

Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allahındır. Andolsun ki biz sizden evvel kendilerine kitâb verilenlere de, size de, «Allahdan korkun» diye tavsiye etmişizdir. Eğer tanımayıb küfrederseniz şübhesiz ki göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allahındır. Allah, her şeyden müstağnidir, asıl hamd-ü sena da Onadır.

— Hasan Basri Çantay

Gerek göklerde gerekse yeryüzünde ne varsa hepsi Allah'a aittir. Size ve sizden önce kendilerine kitap verilmişlere Allah'tan korkmayı emrettik. Eğer kafir olursanız, biliniz ki, göklerde ve yeryüzünde bulunan herşey Allah'ındır. Onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve övgüye layıktır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR