بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

ٱللَّهُ خَٰلِقُ كُلِّ شَىْءٍۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ ﴿٦٢

Allah her şeyin halikıdır, her şey üzerine vekil de O.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah; her şeyin yaratanıdır ve O; her şeye vekildir.

— İbni Kesir

Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.

— Diyanet İşleri

Allah hem herşey'i yaratandır, hem her şey'in üstünde nigehban O.

— Hasan Basri Çantay

Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeyin yöneticisidir.

— Seyyid Kutub

لَّهُۥ مَقَالِيدُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۗ وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ ﴿٦٣

Bütün göklerin ve yerin kilidleri onundur, Allah’ın âyetlerine küfrederler işte onlar kendilerine yazık edenlerdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerine küfredenler; işte onlar hüsrana uğrayanlardır.

— İbni Kesir

Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

— Diyanet İşleri

Göklerin ve yerin anahtarları Onundur. Allahın âyetlerine küfredenler (yok mu?) işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

— Hasan Basri Çantay

Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrandadırlar.

— Seyyid Kutub

قُلْ أَفَغَيْرَ ٱللَّهِ تَأْمُرُوٓنِّىٓ أَعْبُدُ أَيُّهَا ٱلْجَٰهِلُونَ ﴿٦٤

De ki: böyle iken şimdi o Allah’ın gayrısına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz bana? Ey cahiller!

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Bana, Allah'tan başkasına ibadet etmemi mi emredersiniz ey cahiller?

— İbni Kesir

De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?”

— Diyanet İşleri

De ki: «(Hal böyle iken) siz, ey câhiller, bana Allahdan başkasına mı tapmamı emr ediyorsunuz»?

— Hasan Basri Çantay

De ki: «Ey cahiller! Allah'dan başkasına kulluk etmemi mi bana emrediyorsunuz?»

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ أُوحِىَ إِلَيْكَ وَإِلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِكَ لَئِنْ أَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْخَٰسِرِينَ ﴿٦٥

Celâlim Hakk’ı için sana da vahyolundu şu, senden evvelkilere de: "yemin ederim ki eğer şirk koşarsan çalışman bütün boşuna gider ve mutlak kendine yazık eden hasirlerden olursun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun; sana da, senden öncekilere de vahyolunmuştur ki: Eğer Allah'a ortak koşarsan, şüphesiz amellerin boşa gider ve muhakkak hüsrana uğrayanlardan olursun.

— İbni Kesir

Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.”

— Diyanet İşleri

Andolsun ki (Habîbim) sana da, senden evvelki (peygamberlere de (şu) vahyolunmuşdur: «Eğer (bilfarz Allaha) ortak tanırsan, celâlim hakkı için (bütün) amel (ve hareketler) in boşa gider ve muhakkak hüsrana düşenlerden olursun».

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Andolsun ki, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahy edildi: «Andolsun, eğer Allah'a ortak koşarsan işlerin boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun.»

— Seyyid Kutub

بَلِ ٱللَّهَ فَٱعْبُدْ وَكُن مِّنَ ٱلشَّٰكِرِينَ ﴿٦٦

Hayır, onun için yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, yalnız Allah'a ibadet et ve şükredenlerden ol.

— İbni Kesir

Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol.

— Diyanet İşleri

«Hayır. İşte onun için ancak Allaha kulluk et. Şükredenlerden ol».

— Hasan Basri Çantay

Hayır, yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol!

— Seyyid Kutub

وَمَا قَدَرُواْ ٱللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِۦ وَٱلْأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُۥ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ وَٱلسَّمَٰوَٰتُ مَطْوِيَّٰتٌۢ بِيَمِينِهِۦۚ سُبْحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٦٧

Allah’ı hakkıyla takdir edemediler, halbuki bütün arz kıyamet günü onun bir kabzası göklerde yemînine dürülmüşlerdir, çok münezzeh ve çok yüksektir o sübhan onların şirkinden.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar Allah'ı şanına yaraşır şekilde takdir edemediler. Halbuki kıyamet günü bütün yeryüzü O'nun avucundadır. Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüştür. O; koştukları ortaklardan münezzehtir, yücedir.

— İbni Kesir

Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun elindedir. Gökler de O’nun kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir.

— Diyanet İşleri

(Müşrikler) Allâhı hak (ve lâyık) olduğu vech ile takdîr etmediler. Halbuki kıyamet günü (küre-i) arz topdan (ancak) Onun kabzasıdır. Gökler de Onun sağ eliyle (toplanıp) dürülmüşlerdir (dürüleceklerdir). O, müşriklerin (kendisine) katmakda oldukları ortaklardan münezzehdir, çok yücedir.

— Hasan Basri Çantay

Onlar, Allah'ı gereği gibi bilemediler. Oysa kıyamet günü yeryüzü, bütünü ile O'nun avucu içindedir. Gökler de O'nun sağ elinde dürülmüştür. O, müşriklerin ortak koşmalarından uzak ve yücedir.

— Seyyid Kutub

وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِى ٱلْأَرْضِ إِلَّا مَن شَآءَ ٱللَّهُۖ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَىٰ فَإِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنظُرُونَ ﴿٦٨

Ve sur üflenmiştir de göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır, ancak Allah’ın dilediği müstesnâ, sonra ona bir daha üflenmiştir, bu kere de hep onlar kalmışlar bakıyorlardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve Sur'a üflenmiştir. Artık Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar ve yerde olanlar baygın düşmüştür. Sonra ona bir daha üflenmiş ve bir de bakacaksın ki ayakta bakınıp duruyorlar.

— İbni Kesir

Sûr’a üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar.

— Diyanet İşleri

(Birinci) «Suur» a üfürülmüş (üfürülecek), artık Allahın diledikleri müstesna olmak üzere, göklerde kim varsa, yerde kim varsa düşüb olmuşdur (ölecekdir). Sonra ona bir daha üfürülmüşdür (üfürülecekdir). O anda görürsün ki (ölüler dirilib) ayakda bakınız duruyorlar!

— Hasan Basri Çantay

Sur'a üflenince, göklerde ve yerde olanlar korkudan düşüp bayılırlar. Ancak Allah'ın dilediği kalır. Sonra sur'a bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışıp dururlar.

— Seyyid Kutub

وَأَشْرَقَتِ ٱلْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ ٱلْكِتَٰبُ وَجِاْىٓءَ بِٱلنَّبِيِّۦنَ وَٱلشُّهَدَآءِ وَقُضِىَ بَيْنَهُم بِٱلْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿٦٩

Ve arz Rabbi’nin nuriyle parlamıştır, kitap konmuş, peygamberler ve şâhidler getirilmiş ve beyinlerinde hak ile hüküm verilmektedir hem hiç zulmolunmazlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yer; Rabbının nuru ile aydınlandı, kitab konuldu, peygamberler ve şahidler getirildi. Onlara haksızlık yapılmadan aralarında hak ile hükmolundu.

— İbni Kesir

Yeryüzü, Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap (amel defterleri) ortaya konur. Peygamberler ve şahitler getirilir ve haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hüküm verilir.

— Diyanet İşleri

(Haşir) yer (i) Rabbinin nuriyle ziyâlandı. Kitâb konuldu. Peygamberler ve şâhidler getirildi. (Allahın kulları) arasında onlar asla haksızlığa uğratılmayarak, hak (ve adalet) le hükmolundu.

— Hasan Basri Çantay

Yeryüzü, Rabb'inin nuruyla aydınlanır. Kitap açılır. Peygamberler ve şahitler getirilir. Ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm verilir.

— Seyyid Kutub

وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ ﴿٧٠

Ve her nefis ne amel yaptı ise temamen ödenmiştir, ve her ne yapıyorlarsa O onu en iyi bilendir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Her kişiye ne yaptıysa eksiksiz ödendi. Ve Allah; onların yaptıklarını en iyi bilendir.

— İbni Kesir

Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.

— Diyanet İşleri

Her nefs ne yapdıksa (karşılığı) tamamen ödendi. Ne yapıyorlar idiyse (zâten) O, çok iyi bilendi.

— Hasan Basri Çantay

Herkese, yaptığının karşılığı tam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.

— Seyyid Kutub

وَسِيقَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِلَىٰ جَهَنَّمَ زُمَرًاۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَآ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ ءَايَٰتِ رَبِّكُمْ وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَآءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَاۚ قَالُواْ بَلَىٰ وَلَٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ ٱلْعَذَابِ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ ﴿٧١

Ve küfredenler zümre zümre cehenneme sevkedilmektedir, nihayet ona vardıklarında kapıları açılır ve bekçileri onlara şöyle der: size Rabbiniz’in âyetlerini okur ve sizi bu günün» likasından korkutur Resuller gelmedi mi içinizden sizlere? Evet derler: geldi velâkin kâfirler üzerine "kelimei azâb"hakk oldu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenler bölük bölük cehenneme sürüldü. Oraya vardıklarında kapıları açıldı ve bekçileri onlara dediler ki: İçinizden, size Rabbınızın ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden elçiler gelmedi mi? Onlar da: Evet, dediler. Fakat azab sözü küfredenlerin üzerine hak oldu.

— İbni Kesir

İnkâr edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar da, “Evet geldi” derler. Fakat inkârcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir.

— Diyanet İşleri

O küfredenler ayrı ayrı zümreler haalinde cehenneme sürüldü. Nihayet oraya geldikleri zaman onun kapıları açıldı. (Cehennemin) bekçileri onlara (şöyle) dedi: «Size içinizden Rabbinizin âyetlerini karşınızda okuyacak, sizi bu gününüze kavuşmakla tehdîd eedcek peygamberler gelmedi mi? Onlar «Evet (geldi)», dedi (ler), fakat azâb kelimesi (biz) kâfirlerin üzerine hak oldu».

— Hasan Basri Çantay

O küfredenler ayrı ayrı bölükler halinde cehenneme sürülür. Oraya vardıklarında kapıları açılır; bekçileri onlara: “Size içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi?” derler. “Evet geldi” derler. Lakin azap sözü kafirlerin üzerine gerçekleşir.

— Seyyid Kutub

قِيلَ ٱدْخُلُوٓاْ أَبْوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَاۖ فَبِئْسَ مَثْوَى ٱلْمُتَكَبِّرِينَ ﴿٧٢

Denilir: girin cehennemin kapılarına; ebediyyen içinde kalmak üzere, bak ne fenadır mevkıi mütekebbirlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara denildi ki: İçinde temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür.

— İbni Kesir

Onlara şöyle denir: “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!”

— Diyanet İşleri

Denildi: «İçinizde ebedî olduğunuz halde girin cehennemin kapılarından. Kibir taslayanların karargâhı ne kötü»!

— Hasan Basri Çantay

«O halde içinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin durağı ne kötüdür,» denir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR