بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَيَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ تَرَى ٱلَّذِينَ كَذَبُواْ عَلَى ٱللَّهِ وُجُوهُهُم مُّسۡوَدَّةٌۚ أَلَيۡسَ فِي جَهَنَّمَ مَثۡوٗى لِّلۡمُتَكَبِّرِينَ ٦٠
Hem o kıyamet günü görürsün ki Allah’a karşı o yalan söyleyenlerin yüzleri kararmıştır cehennemde değil mi mevkıi mütekebbirlerin.
Ve kıyamet günü Allah'a karşı yalan uyduranların yüzlerinin simsiyah olduğunu görürsün. Mütekebbir için cehennemde bir karargah olmaz olur mu?
Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmiştir. Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!?
(Allaha karşı) yalan söyleyenlerin kıyamet günü yüzleri, göreceksin ki, kapkaradır. Kibir taslayanlar için cehennemde bir karargâh mı yok?
Allah'a karşı yalan uyduranların yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlere yetecek kadar, cehennemde yer yok mudur?
وَيُنَجِّي ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ بِمَفَازَتِهِمۡ لَا يَمَسُّهُمُ ٱلسُّوٓءُ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُونَ ٦١
Korunan müttekileri ise Allah muradlarınca necata çıkarır, onlara fenalık dokunmaz ve onlar değildir mahzun olacaklar.
Allah muttakileri, kurtuluşlarına sebep olan ile selamete erdirir. Onlara hiç bir kötülük gelmez ve üzülmezler de.
Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları başarıları sebebiyle kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz. Onlar üzülmezler de.
Allah (şirkden) sakınanları, umduklarına nâiliyyetlerine sebeb olan (iyi amel ve hareketleri) ile selâmete erdirir. Onlara (cismen) hiçbir fenalık dokunmaz. Onlar (kalben) mahzun da olmazlar.
Allah, sakınanları, başarılarından ötürü kurtarır. Onlara hiçbir kötülük gelmez, onlar üzülmezler.
ٱللَّهُ خَٰلِقُ كُلِّ شَيۡءٖۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ وَكِيلٞ ٦٢
Allah her şeyin halikıdır, her şey üzerine vekil de O.
Allah; her şeyin yaratanıdır ve O; her şeye vekildir.
Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.
Allah hem herşey'i yaratandır, hem her şey'in üstünde nigehban O.
Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeyin yöneticisidir.
لَّهُۥ مَقَالِيدُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۗ وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ ٦٣
Bütün göklerin ve yerin kilidleri onundur, Allah’ın âyetlerine küfrederler işte onlar kendilerine yazık edenlerdir.
Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerine küfredenler; işte onlar hüsrana uğrayanlardır.
Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
Göklerin ve yerin anahtarları Onundur. Allahın âyetlerine küfredenler (yok mu?) işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrandadırlar.
قُلۡ أَفَغَيۡرَ ٱللَّهِ تَأۡمُرُوٓنِّيٓ أَعۡبُدُ أَيُّهَا ٱلۡجَٰهِلُونَ ٦٤
De ki: böyle iken şimdi o Allah’ın gayrısına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz bana? Ey cahiller!
De ki: Bana, Allah'tan başkasına ibadet etmemi mi emredersiniz ey cahiller?
De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?”
De ki: «(Hal böyle iken) siz, ey câhiller, bana Allahdan başkasına mı tapmamı emr ediyorsunuz»?
De ki: «Ey cahiller! Allah'dan başkasına kulluk etmemi mi bana emrediyorsunuz?»
وَلَقَدۡ أُوحِيَ إِلَيۡكَ وَإِلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِكَ لَئِنۡ أَشۡرَكۡتَ لَيَحۡبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡخَٰسِرِينَ ٦٥
Celâlim Hakk’ı için sana da vahyolundu şu, senden evvelkilere de: "yemin ederim ki eğer şirk koşarsan çalışman bütün boşuna gider ve mutlak kendine yazık eden hasirlerden olursun.
Andolsun; sana da, senden öncekilere de vahyolunmuştur ki: Eğer Allah'a ortak koşarsan, şüphesiz amellerin boşa gider ve muhakkak hüsrana uğrayanlardan olursun.
Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.”
Andolsun ki (Habîbim) sana da, senden evvelki (peygamberlere de (şu) vahyolunmuşdur: «Eğer (bilfarz Allaha) ortak tanırsan, celâlim hakkı için (bütün) amel (ve hareketler) in boşa gider ve muhakkak hüsrana düşenlerden olursun».
Ey Muhammed! Andolsun ki, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahy edildi: «Andolsun, eğer Allah'a ortak koşarsan işlerin boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun.»
بَلِ ٱللَّهَ فَٱعۡبُدۡ وَكُن مِّنَ ٱلشَّٰكِرِينَ ٦٦
Hayır, onun için yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.
Hayır, yalnız Allah'a ibadet et ve şükredenlerden ol.
Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol.
«Hayır. İşte onun için ancak Allaha kulluk et. Şükredenlerden ol».
Hayır, yalnız Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol!
وَمَا قَدَرُواْ ٱللَّهَ حَقَّ قَدۡرِهِۦ وَٱلۡأَرۡضُ جَمِيعٗا قَبۡضَتُهُۥ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَٱلسَّمَٰوَٰتُ مَطۡوِيَّٰتُۢ بِيَمِينِهِۦۚ سُبۡحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ ٦٧
Allah’ı hakkıyla takdir edemediler, halbuki bütün arz kıyamet günü onun bir kabzası göklerde yemînine dürülmüşlerdir, çok münezzeh ve çok yüksektir o sübhan onların şirkinden.
Onlar Allah'ı şanına yaraşır şekilde takdir edemediler. Halbuki kıyamet günü bütün yeryüzü O'nun avucundadır. Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüştür. O; koştukları ortaklardan münezzehtir, yücedir.
Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun elindedir. Gökler de O’nun kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir.
(Müşrikler) Allâhı hak (ve lâyık) olduğu vech ile takdîr etmediler. Halbuki kıyamet günü (küre-i) arz topdan (ancak) Onun kabzasıdır. Gökler de Onun sağ eliyle (toplanıp) dürülmüşlerdir (dürüleceklerdir). O, müşriklerin (kendisine) katmakda oldukları ortaklardan münezzehdir, çok yücedir.
Onlar, Allah'ı gereği gibi bilemediler. Oysa kıyamet günü yeryüzü, bütünü ile O'nun avucu içindedir. Gökler de O'nun sağ elinde dürülmüştür. O, müşriklerin ortak koşmalarından uzak ve yücedir.
وَنُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَصَعِقَ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَّا مَن شَآءَ ٱللَّهُۖ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخۡرَىٰ فَإِذَا هُمۡ قِيَامٞ يَنظُرُونَ ٦٨
Ve sur üflenmiştir de göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yıkılmıştır, ancak Allah’ın dilediği müstesnâ, sonra ona bir daha üflenmiştir, bu kere de hep onlar kalmışlar bakıyorlardır.
Ve Sur'a üflenmiştir. Artık Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar ve yerde olanlar baygın düşmüştür. Sonra ona bir daha üflenmiş ve bir de bakacaksın ki ayakta bakınıp duruyorlar.
Sûr’a üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar.
(Birinci) «Suur» a üfürülmüş (üfürülecek), artık Allahın diledikleri müstesna olmak üzere, göklerde kim varsa, yerde kim varsa düşüb olmuşdur (ölecekdir). Sonra ona bir daha üfürülmüşdür (üfürülecekdir). O anda görürsün ki (ölüler dirilib) ayakda bakınız duruyorlar!
Sur'a üflenince, göklerde ve yerde olanlar korkudan düşüp bayılırlar. Ancak Allah'ın dilediği kalır. Sonra sur'a bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışıp dururlar.
وَأَشۡرَقَتِ ٱلۡأَرۡضُ بِنُورِ رَبِّهَا وَوُضِعَ ٱلۡكِتَٰبُ وَجِاْيٓءَ بِٱلنَّبِيِّـۧنَ وَٱلشُّهَدَآءِ وَقُضِيَ بَيۡنَهُم بِٱلۡحَقِّ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ ٦٩
Ve arz Rabbi’nin nuriyle parlamıştır, kitap konmuş, peygamberler ve şâhidler getirilmiş ve beyinlerinde hak ile hüküm verilmektedir hem hiç zulmolunmazlar.
Yer; Rabbının nuru ile aydınlandı, kitab konuldu, peygamberler ve şahidler getirildi. Onlara haksızlık yapılmadan aralarında hak ile hükmolundu.
Yeryüzü, Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap (amel defterleri) ortaya konur. Peygamberler ve şahitler getirilir ve haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hüküm verilir.
(Haşir) yer (i) Rabbinin nuriyle ziyâlandı. Kitâb konuldu. Peygamberler ve şâhidler getirildi. (Allahın kulları) arasında onlar asla haksızlığa uğratılmayarak, hak (ve adalet) le hükmolundu.
Yeryüzü, Rabb'inin nuruyla aydınlanır. Kitap açılır. Peygamberler ve şahitler getirilir. Ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm verilir.
وَوُفِّيَتۡ كُلُّ نَفۡسٖ مَّا عَمِلَتۡ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِمَا يَفۡعَلُونَ ٧٠
Ve her nefis ne amel yaptı ise temamen ödenmiştir, ve her ne yapıyorlarsa O onu en iyi bilendir.
Her kişiye ne yaptıysa eksiksiz ödendi. Ve Allah; onların yaptıklarını en iyi bilendir.
Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.
Her nefs ne yapdıksa (karşılığı) tamamen ödendi. Ne yapıyorlar idiyse (zâten) O, çok iyi bilendi.
Herkese, yaptığının karşılığı tam verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir.