بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِى ٱلْمِلَّةِ ٱلْءَاخِرَةِ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا ٱخْتِلَٰقٌ ﴿٧

Biz bunu diğer millette işitmedik, bu bir uydurmadır mutlak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, bunu diğer dinde de işitmedik. Bu, ancak bir uydurmadır.

— İbni Kesir

(6-8) İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar.

— Diyanet İşleri

«Biz bunu diğer dînde işitmedik. Bu, uydurmadan başkası değildir».

— Hasan Basri Çantay

Biz bunun söylediğini babalarımızın bağlı olduğu son dinde de işitmedik. Bu uydurmadan başka bir şey değildir.

— Seyyid Kutub

أَءُنزِلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ مِنۢ بَيْنِنَاۚ بَلْ هُمْ فِى شَكٍّ مِّن ذِكْرِىۖ بَل لَّمَّا يَذُوقُواْ عَذَابِ ﴿٨

O zikr aramızdan ona mı indirilmiş? doğrusu onlar benim zikrimden bir kuşkulu şekk içindeler, doğrusu henüz azâbımı tatmadılar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Aramızdan zikir ona mı indirilmiştir? Hayır, onlar zikrimden şüphededirler. Hayır, onlar henüz azabımı tatmamışlardı.

— İbni Kesir

(6-8) İçlerinden ileri gelenler, “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir (Kur’an) içimizden ona mı indirildi?” diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden (Kur’an’dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar.

— Diyanet İşleri

«O Kur'an, aramızdan ona mı indirilmiş»?! Hayır, onlar benim vahyimden şübhededirler. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar.

— Hasan Basri Çantay

Kur'an, aramızda O'na mı indirilmeliydi?» dediler. Doğrusu bunlar Kur'an hakkında şüphe içindedirler. Hayır, onlar azabımı henüz tadmadılar.»

— Seyyid Kutub

أَمْ عِندَهُمْ خَزَآئِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ ٱلْعَزِيزِ ٱلْوَهَّابِ ﴿٩

Yoksa sana onu veren Aziz vehhab Rabbi’nin rahmeti hazîneleri onların yanında mı?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa O Aziz, Vehhab Rabbının rahmet hazineleri onların yanında mıdır?

— İbni Kesir

Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır?

— Diyanet İşleri

Onların nezdinde O yegâne gaalib, (peygamberliği ve her şey'i dilediğine) ihsâneden Rabbinin rahmet hazîneleri mi var yoksa?

— Hasan Basri Çantay

Yoksa, güçlü ve çok ihsan sahibi olan Rabb'inin rahmet hazineleri, onların yanında mıdır?

— Seyyid Kutub

أَمْ لَهُم مُّلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۖ فَلْيَرْتَقُواْ فِى ٱلْأَسْبَٰبِ ﴿١٠

Yoksa onların mı bütün o göklerin, yerin ve aralarındakilerin mülkü? Öyle ise haydi esbab içinde üstüne çıksınlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların mülkü onların mıdır? Öyleyse sebeblere tevessül etsinler de yükselsinler bakalım.

— İbni Kesir

Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı onların mıdır? Öyle ise sebeplere yapışarak yükselsinler (bakalım!)

— Diyanet İşleri

Yahud o göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan şeylerin mülk (-ü tasarruf) u onların mı? Öyle ise sebeblerine yapışarak göğe yükselsinler!

— Hasan Basri Çantay

Yahut, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı, onların elinde midir? Öyle ise sebeplere sarılıp ta göğe yükselsinler (de hükümranlığı ele geçirsinler bakalım).

— Seyyid Kutub

جُندٌ مَّا هُنَالِكَ مَهْزُومٌ مِّنَ ٱلْأَحْزَابِ ﴿١١

Onlar burada Ahzab döküntüsünden (muhtelif partilerden) bozuk bir ordu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, burada derme çatma gruplardan olma bozguna uğratılmış bir ordudur.

— İbni Kesir

Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur.

— Diyanet İşleri

(Onlar) derme çatma partilerden (mürekkeb) öyle bir ordudur ki işte şurada hezimete uğratılmış (lar) dır.

— Hasan Basri Çantay

Onlar derme çatma hiziplerden meydana gelmiş ordudur ki, işte şurada bozguna uğratılmışlardır.

— Seyyid Kutub

كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ ذُو ٱلْأَوْتَادِ ﴿١٢

Onlardan evvel tekzib etmişti Nuh kavmi ve Âd ve o kazıkların sahibi Firavun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlardan önce, Nuh kavmi, Ad ve kazıklar sahibi Firavun da yalanlamıştı.

— İbni Kesir

(12-13) Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı.

— Diyanet İşleri

(12-13) Onlardan evvel Nuuh kavmi, Aad ve kazıklar saahibi Fir'avn, Semud, Lût kavim (ler) i ile Eyke yârânı da (peygamberlerini) tekzîb etmiş (ler) di. İşte o partiler (in akıbeti)!

— Hasan Basri Çantay

Onlardan önce de Nuh kavmi, Ad kavmi ve sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'da yalanlamıştı.

— Seyyid Kutub

وَثَمُودُ وَقَوْمُ لُوطٍ وَأَصْحَٰبُ لْـَٔيْكَةِۚ أُوْلَٰٓئِكَ ٱلْأَحْزَابُ ﴿١٣

Ve Semûd ve kavmi Lût ve eykeliler, bunlar işte o ahzab.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Semud, Lut kavmi ve Eyke halkı da. İşte onlar, ayrı topluluklardı.

— İbni Kesir

(12-13) Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı.

— Diyanet İşleri

(12-13) Onlardan evvel Nuuh kavmi, Aad ve kazıklar saahibi Fir'avn, Semud, Lût kavim (ler) i ile Eyke yârânı da (peygamberlerini) tekzîb etmiş (ler) di. İşte o partiler (in akıbeti)!

— Hasan Basri Çantay

Semud kavmi, Lut kavmi ve Eyke halkı da yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen kabilelerdir.

— Seyyid Kutub

إِن كُلٌّ إِلَّا كَذَّبَ ٱلرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ ﴿١٤

Başka değil, hepsi gönderilen elçileri (Resulleri) tekzib etti de öyle hak oldu azâbım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hepsi de peygamberleri yalanladılar. Ve bu yüzden azabı hak ettiler.

— İbni Kesir

(O grupların) her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu.

— Diyanet İşleri

Onların herbiri, başka değil, gönderilen (o peygamber) leri tekzîb etdi (ler) de (bu yüzden onlara) azabım hak oldu.

— Hasan Basri Çantay

Hepsi peygamberleri yalanladılar da azabımı hak ettiler.

— Seyyid Kutub

وَمَا يَنظُرُ هَٰٓؤُلَآءِ إِلَّا صَيْحَةً وَٰحِدَةً مَّا لَهَا مِن فَوَاقٍ ﴿١٥

Onlar da başka değil, bir tek sayhaya bakıyorlar öyle ki ona hık yok.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunlar, bir tek çığlık beklemektedirler ki, onun bir an bile gecikmesi yoktur.

— İbni Kesir

Bunlar da (müşrikler de) ancak (vakti gelince) asla geri kalmayacak korkunç bir ses bekliyorlar.

— Diyanet İşleri

Bunlar da iki sağım aralığı kadar bile gecikmeyecek bir tek korkunç sesden başkasını gözetmiyor (lar).

— Hasan Basri Çantay

Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan tek bir çığlık beklemektedirler.

— Seyyid Kutub

وَقَالُواْ رَبَّنَا عَجِّل لَّنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ ٱلْحِسَابِ ﴿١٦

Bir de Ya Rabbenâ bizim pusulamızı hesap gününden evvel acele verdediler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dediler ki: Rabbımız; hesab gününden önce bizim payımızı çabuklaştırıver.

— İbni Kesir

Müşrikler (alay ederek) şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!”

— Diyanet İşleri

(Şöyle) dediler: «Ey Rabbimiz, hesâb gününden evvel bizim amel defterimizi acele ver (de görelim)».

— Hasan Basri Çantay

İnkârcılar ise dediler ki; «Rabb'imiz! Bizim azab payımızı hesap gününden önce ver.»

— Seyyid Kutub

ٱصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُۥدَ ذَا ٱلْأَيْدِۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ ﴿١٧

Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davud’u an, çünkü o çok tecri yapar (evvab) idi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onların söylediklerine sabret... Ve güçlü kulunuz Davud'u hatırla. Muhakkak ki o, hep Allah'a yönelirdi.

— İbni Kesir

Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla. O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) onlar ne derlerse sabret. Kulumuzu, o kuvvet saahibi Dâvudu hatırla. Çünkü o, dâima (Allahın rızaasına) dönen bir (zât) di.

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Onların söylediklerine sabret, kulumuz, Davut'u an. Çünkü o daima Allah'a yönelirdi.

— Seyyid Kutub

AYARLAR