بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَسَآءَلُونَ ٢٧
Ve bazısına dönmüş soruyorlardır:
Bir kısmı bir kısmına dönerek soruştururlar.
Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler).
Onlardan kimi kimine yönelib birbirini mes'ûl tutmıya kalkışırlar.
Onlardan kimi kimine yönelip birbirini mesul tutmaya kalkışırlar.
قَالُوٓاْ إِنَّكُمۡ كُنتُمۡ تَأۡتُونَنَا عَنِ ٱلۡيَمِينِ ٢٨
Siz diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz.
Ve derler ki: Doğrusu siz, bize sağdan gelirdiniz.
Şöyle derler: “Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.”
«Hakıykat siz, derler, biz sağdan (suret-i hakdan) gelirdiniz».
«Doğrusu siz bize sağdan gelirdiniz» derler.
قَالُواْ بَل لَّمۡ تَكُونُواْ مُؤۡمِنِينَ ٢٩
Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız.
Onlar da derler ki: Hayır, siz zaten iman edenler olmamıştınız.
Diğerleri de onlara şöyle derler: “Hayır, siz zaten mü’min kimseler değildiniz.”
(Metbu'ları da:) «Hayır, siz (esasen) îman ediciler değildiniz», derler,
Onlar da şöyle derler: «Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz.»
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيۡكُم مِّن سُلۡطَٰنِۭۖ بَلۡ كُنتُمۡ قَوۡمٗا طَٰغِينَ ٣٠
Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavim idiniz.
Bizim, sizin üstünüzde bir hakimiyetimiz de yoktu. Aksine siz, azgınlar topluluğu oldunuz.
“Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hâkimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz.”
«Ve bizim size karşı bir haakimiyyetimiz de yokdu. Bil'akis siz (de bizim gibi) azgınlar güruhu idiniz».
«Ve bizim size karşı bir hakimiyetimiz de yoktu. Bilakis siz azgınlar güruhu idiniz.»
فَحَقَّ عَلَيۡنَا قَوۡلُ رَبِّنَآۖ إِنَّا لَذَآئِقُونَ ٣١
Onun için üzerimize Rabbimiz’in kavli hakk oldu, her halde hepimiz tadacağız.
Bunu için Rabbımızın sözü, üzerimize hak oldu. Doğrusu biz, tadacak olanlarız.
“Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız.”
«Onun için Rabbimizin sözü (azâbı) üstümüze hak olmuşdur. Şübhesiz (azabımızı) tadıcılarız (tadacağız).
«Bu sebeple, Rabbimizin sözü hepimizin üzerine hak olmuştur. Şüphesiz azabı tadacağız.»
فَأَغۡوَيۡنَٰكُمۡ إِنَّا كُنَّا غَٰوِينَ ٣٢
Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık.
Sizi azdırdık; çünkü biz de azgınlardan olmuştuk.
“Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik.”
«Çünkü biz de sizi (büsbütün) başdan çıkardık. Zîrâ biz de azgın kimselerdik».
«Çünkü biz sizi baştan çıkardık. Zira biz de azgın kimselerdik.»
فَإِنَّهُمۡ يَوۡمَئِذٖ فِي ٱلۡعَذَابِ مُشۡتَرِكُونَ ٣٣
O halde hepsi o gün azâbda müşterektirler.
Artık o gün onlar, muhakkak ki azabda ortaktırlar.
Artık onlar o gün azapta ortaktırlar.
Artık şübhe yok ki bunlar o gün azâbda ortakdırlar.
O gün hepsi azapta birleşirler.
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفۡعَلُ بِٱلۡمُجۡرِمِينَ ٣٤
İşte biz mücrimlere böyle yaparız.
Biz, suçlulara muhakkak böyle yaparız.
İşte biz suçlulara böyle yaparız.
Biz (diğer) günahkârlara (da) muhakkak böyle yapacağız.
İşte biz, suçlulara böyle yaparız.
إِنَّهُمۡ كَانُوٓاْ إِذَا قِيلَ لَهُمۡ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ يَسۡتَكۡبِرُونَ ٣٥
Çünkü onlar "Allah'tan başka ilâh yoktur" denildiği zaman kafa tutuyorlardı.
Çünkü onlara; Allah'tan başka ilah yoktur, denildiğinde, büyüklük taslarlardı.
Çünkü onlar, kendilerine, “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur” denildiği zaman, inanmayıp büyüklük taslıyorlardı.
Çünkü onlar «Allahdan başka hiçbir Tanrı yok» denildiği vakit büyüklük taslarlardı,
Çünkü onlara 'Allah'dan başka ilah yoktur' denildiği zaman büyüklük taslarlardı.
وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوٓاْ ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٖ مَّجۡنُونِۭ ٣٦
Ve "hiç biz mecnun şâır için ilâhlarımızı bırakır mıyız?" diyorlardı.
Ve derlerdi ki: Deli bir şair için mi ilahlarımızı terkedeceğiz?
“Biz, deli bir şair için ilâhlarımızı mı terk edeceğiz?” diyorlardı.
«Biz mecnun bir şâir için ma'budlarımızdan vaz mı geçecekmişiz?» derler (di).
Deli bir şair için tanrılarımızı mı bırakalım? derlerdi.
بَلۡ جَآءَ بِٱلۡحَقِّ وَصَدَّقَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ٣٧
Hayır o hakk ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik eyledi.
Hayır, O; hakkı getirmiş ve peygamberleri tasdik etmişti.
Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de tasdik etmiştir.
Hayır, o, hak (ve hakıykat) ı getirmiş, bütün peygamberleri de tasdıyk etmişdir.
Hayır! O gerçeği getirmiş ve peygamberleri de doğrulamıştı.