بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِذَا رَأَوْاْ ءَايَةً يَسْتَسْخِرُونَ ﴿١٤

Bir mucize görseler onunla alay ederler.

— Seyyid Kutub

وَقَالُوٓاْ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ ﴿١٥

«Bu apaçık büyüdür» derler.

— Seyyid Kutub

أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ﴿١٦

Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?

— Seyyid Kutub

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ ﴿١٧

Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?

— Seyyid Kutub

قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَٰخِرُونَ ﴿١٨

De ki; «Evet, hem de hor ve hakir olarak dirileceksiniz.»

— Seyyid Kutub

فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌ وَٰحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ ﴿١٩

O dirilme sahnesi korkunç bir çığlıktan ibarettir. Hemen o anda gözlerini birdenbire açıp etrafa bakacaklar.

— Seyyid Kutub

وَقَالُواْ يَٰوَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿٢٠

«Vah bize, bu ceza günüdür» derler.

— Seyyid Kutub

هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ ﴿٢١

Onlara «İşte bu yalanladığınız hüküm günüdür» denir.

— Seyyid Kutub

ٱحْشُرُواْ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ وَأَزْوَٰجَهُمْ وَمَا كَانُواْ يَعْبُدُونَ ﴿٢٢

Yüce Allah meleklerine emreder: «Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve taptıklarını

— Seyyid Kutub

مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْجَحِيمِ ﴿٢٣

Allah'dan başka (taptıklarına) onlara cehennemin yolunu gösterin.

— Seyyid Kutub

وَقِفُوهُمْۖ إِنَّهُم مَّسْـُٔولُونَ ﴿٢٤

Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR