بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ءَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةً إِن يُرِدۡنِ ٱلرَّحۡمَٰنُ بِضُرّٖ لَّا تُغۡنِ عَنِّي شَفَٰعَتُهُمۡ شَيۡـٔٗا وَلَا يُنقِذُونِ ٢٣

Hiç, ben ondan başka mabudlar mı tutarım? Eğer o Rahman bana bir keder irâde buyurursa onların şefaati benden yana hiç bir şeye yaramaz ve Ben-î kurtaramazlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ben, O'ndan başka tanrılar mı edinirim? Eğer Rahman bana bir zarar vermek isterse; onların şefaatı bana hiç bir fayda sağlamaz ve beni kurtarmaz da.

– İbni Kesir

“O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”

– Diyanet İşleri

«Ben Ondan başka Tanrılar edinir miyim? Eğer O çok esirgeyici (Allah) bana bir zarar (yapmak) dilerse onların (iddia etdiğiniz) şefaati bana hiçbir şeyle fâide vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar».

– Hasan Basri Çantay

Onu bırakıp da tanrılar edinir miyim? Eğer rahman olan Allah bana bir zarar vermek isterse, o tanrıların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar.

– Seyyid Kutub

إِنِّيٓ إِذٗا لَّفِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٍ ٢٤

Şüphesiz ben o vakit açık bir dalâl içindeyim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O takdirde ben de gerçekten apaçık bir sapıklık içerisinde olurum.

– İbni Kesir

“O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.”

– Diyanet İşleri

«Şübhesiz ben o takdîrde mutlak apaçık bir sapıklık içindeyim (demek) dir».

– Hasan Basri Çantay

O takdirde apaçık bir sapıklık içinde olurum.

– Seyyid Kutub

إِنِّيٓ ءَامَنتُ بِرَبِّكُمۡ فَٱسۡمَعُونِ ٢٥

Haberiniz olsun ki ben Rabb’inize iman getirdim, gelin dinleyin beni.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki ben, Rabbınıza inandım. Artık beni dinleyin.

– İbni Kesir

“Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!”

– Diyanet İşleri

«Gerçek, ben Rabbinize îman etdim. İşte bunu benden duyun».

– Hasan Basri Çantay

Şüphesiz ben Rabb'inize inandım, beni dinleyin.

– Seyyid Kutub

قِيلَ ٱدۡخُلِ ٱلۡجَنَّةَۖ قَالَ يَٰلَيۡتَ قَوۡمِي يَعۡلَمُونَ ٢٦

Denildi ki: haydi gir cennete! Keşke, dedi, nolurdu kavmım bilselerdi?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Cennete gir, denilince, dedi ki: Keşki kavmim bilir olsaydı;

– İbni Kesir

(26-27) (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi.

– Diyanet İşleri

(Ona): «gir cennete denildi. (O da) «Nolurdu, dedi, kavmim bilselerdi»,

– Hasan Basri Çantay

O'na «cennete gir» denilince «Keşke kavmim bilseydi.»

– Seyyid Kutub

بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ ٢٧

Rabbim bana ne mağrifet buyurdu. Beni ikram olunan kullarından kıldı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbımın beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını.

– İbni Kesir

(26-27) (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi.

– Diyanet İşleri

«Rabbimin beni yarlığadığını, beni (cennetle) ikram edilenlerden kıldığını».

– Hasan Basri Çantay

Rabb'imin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını dedi.

– Seyyid Kutub

۞ وَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَىٰ قَوۡمِهِۦ مِنۢ بَعۡدِهِۦ مِن جُندٖ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ ٢٨

Arkasından ise kavminin üzerine Semâ’dan bir ordu indirmedik indirecek de değildik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ondan sonra kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, zaten indirecek de değildik.

– İbni Kesir

Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik.

– Diyanet İşleri

Ondan sonra kavminin üzerine gökden hiçbir ordu indirmedik, indiriciler de değildik.

– Hasan Basri Çantay

Ondan sonra, kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik, zaten indirecek te değildik.

– Seyyid Kutub

إِن كَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةٗ وَٰحِدَةٗ فَإِذَا هُمۡ خَٰمِدُونَ ٢٩

O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sadece, bir tek çığlık oldu. Ve onlar hemen sönüp gittiler.

– İbni Kesir

Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler.

– Diyanet İşleri

(Onların yakalanması, yahud ukuubeti) birtek sayhadan başka (bir şeyle) değildi. Artık hemen sönü (b gidi) verenler (oldular).

– Hasan Basri Çantay

Sadece korkunç bir ses oldu, hemen sönüp gittiler.

– Seyyid Kutub

يَٰحَسۡرَةً عَلَى ٱلۡعِبَادِۚ مَا يَأۡتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ ٣٠

Ey! ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yazıklar olsun o kullara ki; kendilerine bir peygamber gelmeyedursun onu hemen alaya alırlardı.

– İbni Kesir

Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.

– Diyanet İşleri

Ey kulların üzerine (çöken büyük) hasret (ve nedamet, hazır ol! Çünkü) onlar kendilerine herhangi bir peygamber (ve elçi) gelmeye dursun, ille onunla istihza ederlerdi.

– Hasan Basri Çantay

Yazık şu kullara! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı.

– Seyyid Kutub

أَلَمۡ يَرَوۡاْ كَمۡ أَهۡلَكۡنَا قَبۡلَهُم مِّنَ ٱلۡقُرُونِ أَنَّهُمۡ إِلَيۡهِمۡ لَا يَرۡجِعُونَ ٣١

Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karınlar helâk etmişiz, onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Görmüyorlar mı ki; kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik. Ve onlar, bir daha kendilerine dönemezler.

– İbni Kesir

Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi?

– Diyanet İşleri

Kendilerinden evvel nice nesilleri helâk etdiğimiz, bunların birdaha onlara dönmez (ümmet) ler olduklarını (müşrikler) gör (ür gibi bil) mediler mi?

– Hasan Basri Çantay

Görmediler mi kendilerinden önce nice nesilleri yok ettik. Onlar bir daha kendilerine dönüp gelmezler.

– Seyyid Kutub

وَإِن كُلّٞ لَّمَّا جَمِيعٞ لَّدَيۡنَا مُحۡضَرُونَ ٣٢

Ancak hepsi toplanıp bizim kıtımıza ihzar edilmişlerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hepsi de muhakkak toptan huzurumuza getirileceklerdir.

– İbni Kesir

Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.

– Diyanet İşleri

(Onların) hepsi de, muhakkak, toptan bizim karşımıza ihzaaren getirilmişlerdir (getirileceklerdir).

– Hasan Basri Çantay

Hepsi toplandığı zaman huzurumuza getirileceklerdir.

– Seyyid Kutub

وَءَايَةٞ لَّهُمُ ٱلۡأَرۡضُ ٱلۡمَيۡتَةُ أَحۡيَيۡنَٰهَا وَأَخۡرَجۡنَا مِنۡهَا حَبّٗا فَمِنۡهُ يَأۡكُلُونَ ٣٣

Hem bir âyettir onlara ölü arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ölü toprak, onlar için bir ayettir. Biz, onu dirilttik ve ondan taneler çıkardık, ondan yemektedirler.

– İbni Kesir

Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.

– Diyanet İşleri

Ölü toprak — ki biz onu canlandırdık. İçinden dâne (ler) çıkardık da ondan yeyip duruyorlar — onlar için bir ibret (bir delîl) dir.

– Hasan Basri Çantay

Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarırız da ondan yerler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu