بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يسٓ ﴿١

Ya, Sin.

— İbni Kesir

وَٱلْقُرْءَانِ ٱلْحَكِيمِ ﴿٢

Kur'an-ı Hakim'e andolsun ki;

— İbni Kesir

إِنَّكَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿٣

Sen, elbette gönderilmiş peygamberlerdensin,

— İbni Kesir

عَلَىٰ صِرَٰطٍ مُّسْتَقِيمٍ ﴿٤

Sırat-ı Müstakim üzere.

— İbni Kesir

تَنزِيلَ ٱلْعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ ﴿٥

Bu; Aziz, Rahim'in indirmesidir.

— İbni Kesir

لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّآ أُنذِرَ ءَابَآؤُهُمْ فَهُمْ غَٰفِلُونَ ﴿٦

Babaları uyarılmadığından gaflet içinde kalmış bir kavmi uyarman için.

— İbni Kesir

لَقَدْ حَقَّ ٱلْقَوْلُ عَلَىٰٓ أَكْثَرِهِمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿٧

Andolsun ki; onların, çoğunun üzerine, söz hak olmuştur. Onlar, artık iman etmezler.

— İbni Kesir

إِنَّا جَعَلْنَا فِىٓ أَعْنَٰقِهِمْ أَغْلَٰلًا فَهِىَ إِلَى ٱلْأَذْقَانِ فَهُم مُّقْمَحُونَ ﴿٨

Doğrusu Biz; onların boyunlarına, çenelerine kadar varan demir halkaları geçirdik. Bunun için artık başları yukarı kalkıktır.

— İbni Kesir

وَجَعَلْنَا مِنۢ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَٰهُمْ فَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ ﴿٩

Önlerinden bir sed ve arkalarından da bir sed çekmişizdir. Gözlerini perdelemişizdir. Bu yüzden artık göremezler.

— İbni Kesir

وَسَوَآءٌ عَلَيْهِمْ ءَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿١٠

Onları ister korkut, ister korkutma; onlar için birdir, iman etmezler.

— İbni Kesir

إِنَّمَا تُنذِرُ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلذِّكْرَ وَخَشِىَ ٱلرَّحْمَٰنَ بِٱلْغَيْبِۖ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ ﴿١١

Sen, ancak zikre ittiba eden ve görmeden Rahman'dan korkanı uyarırsın. Artık ona mağfiret ve yüce mükafatı müjdele.

— İbni Kesir

AYARLAR