بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٞ وِزۡرَ أُخۡرَىٰۚ وَإِن تَدۡعُ مُثۡقَلَةٌ إِلَىٰ حِمۡلِهَا لَا يُحۡمَلۡ مِنۡهُ شَيۡءٞ وَلَوۡ كَانَ ذَا قُرۡبَىٰٓۗ إِنَّمَا تُنذِرُ ٱلَّذِينَ يَخۡشَوۡنَ رَبَّهُم بِٱلۡغَيۡبِ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَۚ وَمَن تَزَكَّىٰ فَإِنَّمَا يَتَزَكَّىٰ لِنَفۡسِهِۦۚ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلۡمَصِيرُ ١٨

Hem günah çeken bir nefis, başkasının günahını çekmeyecek, yükü ağır basan onun yükletilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmiyecek, isterse bir yakını olsun, fakat sen ancak o kimseleri sakındırırsın ki gaybde Rab’lerinin haşyetini duyarlar, namazı dürüst kılarlar, temizlenen de sırf kendisi için temizlenir, nihayet gidiş Allah’a’dır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Günah işleyen hiç bir nefis; başkasının günahını çekmez. Yükü ağır bir kişi onun yüklenilmesini istese-yakını bile olsaondan bir şey yüklenmez. Sen, ancak görmedikleri halde Rabblarından korkanları ve namazı kılmış olanları uyarırsın. Kim de arınırsa; ancak kendisi için arınmış olur ve dönüş, Allah'adır.

– İbni Kesir

Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri hâlde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah’adır.

– Diyanet İşleri

Günâh işleyen hiçbir nefs, başkasının günâhını çekmez. Eğer yükü (günâhı) ağır bir kişi (diğer birini) onu taşımıya çağırırsa, bu, hısımı da olsa, kendisine ondan hiçbir şey yükletil (mesine rızaa göstermez. Sen ancak gaaibâne Rabbinden korkmakda olanları, namazı dosdoğru kılanları sakındıracaksın. Kim temizlenirse sırf kendi fâidesine temizlenmiş olur. Nihayet varış Allâhadır.

– Hasan Basri Çantay

Hiç kimse başkasının günahını yüklenmez. Eğer günah yükü ağır bir kimse, yükünün sırtından alınmasını istese, en yakını bile yükünün en küçük bölümünü kendi sırtına almaz. Sen sadece görmeden Rabb'lerinden korkanları ve namaz kılanları uyarabilirsin. Kim kötülüklerden arınırsa kendi yararına arınmış olur. Sonunda Allah'a dönülecektir.

– Seyyid Kutub

وَمَا يَسۡتَوِي ٱلۡأَعۡمَىٰ وَٱلۡبَصِيرُ ١٩

Ne kör ile gören, müsavi olur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kör ile gören eşit olmaz.

– İbni Kesir

Kör ile gören bir olmaz.

– Diyanet İşleri

(19-20-21) Körle gören, karanlıklarla nuur, gölge ile sıcak bir olmaz.

– Hasan Basri Çantay

Kör ile görebilen bir olmaz.

– Seyyid Kutub

وَلَا ٱلظُّلُمَٰتُ وَلَا ٱلنُّورُ ٢٠

Ne zulümat ile nûr.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve karanlıklarla aydınlık da.

– İbni Kesir

Karanlıklar ile aydınlık bir olmaz.

– Diyanet İşleri

(19-20-21) Körle gören, karanlıklarla nuur, gölge ile sıcak bir olmaz.

– Hasan Basri Çantay

Karanlıklar ile ışık da bir olmaz.

– Seyyid Kutub

وَلَا ٱلظِّلُّ وَلَا ٱلۡحَرُورُ ٢١

Ne de zıll ile harûr.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gölgelik ile sıcaklık da.

– İbni Kesir

Gölge ile sıcaklık bir olmaz.

– Diyanet İşleri

(19-20-21) Körle gören, karanlıklarla nuur, gölge ile sıcak bir olmaz.

– Hasan Basri Çantay

Gölge ile aşırı sıcaklık da bir olmaz.

– Seyyid Kutub

وَمَا يَسۡتَوِي ٱلۡأَحۡيَآءُ وَلَا ٱلۡأَمۡوَٰتُۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُسۡمِعُ مَن يَشَآءُۖ وَمَآ أَنتَ بِمُسۡمِعٖ مَّن فِي ٱلۡقُبُورِ ٢٢

Ölüler de müsavi olmaz diriler de, gerçi Allah her dilediğine işittirirse de sen kabirlerdekine işittirecek değilsin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Diriler ile ölüler de bir değildir. Muhakkak ki Allah; dilediğine işittirir. Sen; kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.

– İbni Kesir

Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin.

– Diyanet İşleri

(Hulâsa:) Dirilerle ölüler bir olmaz. Şübhesiz ki Allah kimi dilerse ona (hakıykatları) duyurur. Sen kabirlerde olanlara da işitdirecek değilsin a!..

– Hasan Basri Çantay

Diriler ile ölüler de bir değildir. Allah dilediğine ses işittirir. Fakat sen mezarlıktakilere sesini işittiremezsin.

– Seyyid Kutub

إِنۡ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ ٢٣

Sen sade bir nezîrsin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; ancak bir uyarıcısın.

– İbni Kesir

Sen, ancak bir uyarıcısın.

– Diyanet İşleri

Sen gelecek tehlikeleri haber veren (bir peygamber) den başkası değilsin.

– Hasan Basri Çantay

Sen sadece bir uyarıcısın.

– Seyyid Kutub

إِنَّآ أَرۡسَلۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ بَشِيرٗا وَنَذِيرٗاۚ وَإِن مِّنۡ أُمَّةٍ إِلَّا خَلَا فِيهَا نَذِيرٞ ٢٤

Muhakkak ki seni hakk ile hem bir beşîr hem bir nezîr gönderdik, hiç bir ümmet de yoktur ki içlerinde bir nezîr geçmiş olmasın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Biz; seni, müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiç bir ümmet yoktur ki ona, bir uyarıcı gelmiş olmasın.

– İbni Kesir

Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.

– Diyanet İşleri

Şübhesiz ki biz seni (rahmetimizin) müjdeci (si,) (azabımızın) korkutucu (su) olarak hidâyetle gönderdik. Hiçbir ümmet müstesna olmamak üzere mutlakaa içinde (azâbdan) bir korkutucu (peygamber gelib) geçmişdir.

– Hasan Basri Çantay

Biz seni gerçeğin müjdecisi ve uyarıcısı (korkutucusu) olarak gönderdik. Her millete mutlaka bir uyarıcı gönderilmiştir.

– Seyyid Kutub

وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدۡ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ جَآءَتۡهُمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ وَبِٱلزُّبُرِ وَبِٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُنِيرِ ٢٥

Seni tekzib ediyorlarsa bunlardan evvelkiler de tekzib etmişlerdi, onlara peygamberi beyyinelerle, suhuflarla ve nurlu kitap ile gelmişlerdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet seni yalanlıyorlarsa; onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Peygamberleri, onlara apaçık deliller, sahifeler ve aydınlatıcı kitablarla gelmişlerdi.

– İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Eğer seni yalanlıyorlarsa bil ki, onlardan öncekiler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Oysa peygamberleri onlara apaçık delilleri, sahifeleri ve aydınlatıcı kitabı getirmişlerdi.

– Diyanet İşleri

Eğer (Habîbim) seni tekzîb ediyorlarsa kendilerinden öncekiler de (peygamberlerini) tekzîb etmiş (ler) dir. Halbuki onların peygamberleri kendilerine açık açık mu'cizeler, sahîfeler ve nuur veren kitablar da getirmişlerdi.

– Hasan Basri Çantay

Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa bil ki, daha önceki milletler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Oysa peygamberleri onlara açık kanıtlar, kutsal sayfalar ve ışık saçan kitap getirmişlerdi.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ أَخَذۡتُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۖ فَكَيۡفَ كَانَ نَكِيرِ ٢٦

Sonra ben o küfredenleri tuttum alıverdim, o vakit inkârım nasıl oldu?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra o küfretmiş olanları yakaladım. Beni inkar etmek nasılmış?

– İbni Kesir

Sonra ben inkâr edenleri yakaladım. Beni inkâr etmenin sonucu nasıl oldu!

– Diyanet İşleri

Sonra ben o küfredenleri tutub yakaladım. (Bak) benim inkârım da nice imiş!.

– Hasan Basri Çantay

Sonra ben kâfirlerin yakalarına yapıştım. Benim karşı darbem nasıl oldu?

– Seyyid Kutub

أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَخۡرَجۡنَا بِهِۦ ثَمَرَٰتٖ مُّخۡتَلِفًا أَلۡوَٰنُهَاۚ وَمِنَ ٱلۡجِبَالِ جُدَدُۢ بِيضٞ وَحُمۡرٞ مُّخۡتَلِفٌ أَلۡوَٰنُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٞ ٢٧

Görmedin mi Allah yukardan bir su indirdi de onunla bir çok meyveler çıkardık: renkleri başka başka, dağlardan da yollar var, beyazlı kırmızılı, renkleri muhtelif, hem de kuzgûnî siyahlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Görmez misin ki; Allah, gökten su indirmiştir. Onunla Biz, türlü türlü renkte meyveler çıkarmışızdır. Dağlardan da beyaz, kırmızı, siyah ve türlü renkte yollar yaptık.

– İbni Kesir

Görmüyor musun ki, Allah gökten su indirdi. Biz onunla türlü türlü ürünler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı (birbirinden farklı) çeşitli renklerde yollar (katmanlar) var, simsiyah taşlar da var.

– Diyanet İşleri

Allahın, gökden bir su indirdiğini ve işte onunla nev'ileri başka başka meyveler (bitirib) çıkardığımızı görmedin mi? Dağlardan da beyaz beyaz, kırmızı kırmızı, renkleri çeşidli ve kuzgunî siyah yollar (yapdık).

– Hasan Basri Çantay

Allah'ın gökten su indirdiğini görmüyor musun? O su aracılığı ile türlü türlü renkte meyvalar yetiştirdik. Dağlarda beyaz, kırmızı, koyu siyah değişik renklerde yollar, patikalar açtık.

– Seyyid Kutub

وَمِنَ ٱلنَّاسِ وَٱلدَّوَآبِّ وَٱلۡأَنۡعَٰمِ مُخۡتَلِفٌ أَلۡوَٰنُهُۥ كَذَٰلِكَۗ إِنَّمَا يَخۡشَى ٱللَّهَ مِنۡ عِبَادِهِ ٱلۡعُلَمَٰٓؤُاْۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ ٢٨

İnsanlardan: hayvanlardan, davarlardan da kezâlik türlü renklileri var, ancak Allah saygısını kullarından bilenler duyar, haberiniz olsun ki Allah Aziz bir gafûrdur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanlardan da, yerde yürüyen canlılardan ve davarlardan da böyle renkleri değişik değişik olanlar vardır. Allah'tan ancak bilgin kulları korkar. Muhakkak ki Allah; Aziz'dir, Gafur'dur.

– İbni Kesir

İnsanlardan, (yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle çeşitli renklerde olanlar vardır. Allah’a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.

– Diyanet İşleri

(Gerek) insanlardan, (gerek) yerde yürür hayvanlardan, (gerek) davarlardan da yine böyle renkleri (nevileri) muhtelif olanlar vardır. Allahdan, kulları içinde, ancak âlimler korkar. Şübhe yok ki Allah mutlak gaalibdir, çok yarlığayıcıdır.

– Hasan Basri Çantay

Yine böyle değişik renkte insanlar, hayvanlar ve davarlar yarattık. Allah'dan asıl korkanlar, O'nun bilgin kullarıdır. Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve bağışlayıcıdır.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu