بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُواْۖ وَكَانُواْ بِـَٔايَٰتِنَا يُوقِنُونَ ﴿٢٤

Ve içlerinden öncül imamlar yetiştirmiştik ki sabrettiklerinde emrimizle hidayet ediyorlardı ve âyetlerimize yakîn ile sarılmışlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İçlerinden de sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola götürecek kılavuzlar tayin ettik. Ve onlar ayetlerimizi çok iyi biliyorlardı.

— İbni Kesir

Sabredip âyetlerimize kesin olarak inandıkları zaman, içlerinden emrimizle doğru yola ileten önderler çıkardık.

— Diyanet İşleri

İçlerinde de, sabır (ve sebat) etdikleri zaman emrimizle doğru yola sevk edecek rehberler ta'yîn etmişdik ve onlar âyetlerimizi çok iyi biliyorlardı.

— Hasan Basri Çantay

Sabrettikleri ve ayetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola götüren önderler yaptık.

— Seyyid Kutub

إِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُواْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٢٥

Şimdi ihtilâf edip durdukları şeylerde hiç şüphesiz ki Rabbin kıyamet günü beyinlerini fasledecektir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ayrılığa düştükleri şeylerde; Rabbın, muhakkak ki kıyamet günü aralarında hükmedecektir.

— İbni Kesir

Şüphesiz Rabbin kıyamet günü, üzerinde ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda onlar arasında hüküm verecektir.

— Diyanet İşleri

İhtilâf etmekde oldukları şeyler hakkında muhakkak ki Rabbin, (evet) O, kıyamet günü onların aralarında hükmedecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz Rabb'in kıyamet günü, ayrılığa düştükleri konularda onların aralarında hükmedecektir.

— Seyyid Kutub

أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَبْلِهِم مِّنَ ٱلْقُرُونِ يَمْشُونَ فِى مَسَٰكِنِهِمْۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍۖ أَفَلَا يَسْمَعُونَ ﴿٢٦

Daha irşad etmedi mi onları ki kendilerinden evvel nice karınlar helâk etmişiz, meskenlerinde geziyorlar, elbette bunda şüphesiz âyetler var, halâ kulak vermiyecekler mi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi yurtlarında gezip dolaştıkları, kendilerinden önceki nesillerden nicesini yok etmiş olmamız, onları doğru yola sevketmez mi? Şüphesiz bunlarda ayetler vardır. Hala dinlemezler mi?

— İbni Kesir

Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onlar için yol gösterici olmadı mı? Şüphesiz bunda ibretler vardır. Hâlâ duymayacaklar mı?

— Diyanet İşleri

Biz onlardan evvel nice nesiller helak etdik. Yurdlarında kendileri de gezib duruyorlar. (Bu), onları hidâyete sevk etmedi mi? Bunlarda elbette ibretler vardır.. Haalâ dinlemeyecekler mi?

— Hasan Basri Çantay

Bugün yurtlarında dolaştıkları nice kuşakları daha önce helâk etmiş olmamız, halâ onları yola getirmedi mi? Şüphesiz bunda ibretler vardır. Halâ dinlemeyecekler mi?

— Seyyid Kutub

أَوَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّا نَسُوقُ ٱلْمَآءَ إِلَى ٱلْأَرْضِ ٱلْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهِۦ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَٰمُهُمْ وَأَنفُسُهُمْۖ أَفَلَا يُبْصِرُونَ ﴿٢٧

Ya hiç görmediler de mi? Biz kır yere suyu salıveriyoruz de onunla bir ekin çıkarıyoruz, ondan hayvanları da yiyor, kendileri de, hâlâ gözlerini açmıyacaklar mı?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Görmezler mi ki; Biz, kuru yerlere suyu gönderiyor, onunla hayvanlarının ve kendilerinin yedikleri ekinleri çıkarıyoruz. Hala da görmeyecekler mi?

— İbni Kesir

Görmediler mi ki, biz yağmuru kupkuru yere gönderip onunla hayvanlarının ve kendilerinin yiyeceği ekinler çıkarırız. Hâlâ görmeyecekler mi?

— Diyanet İşleri

Suyu kupkuru ve çorak yere sevk etdiğimizi, onunla gerek hayvanlarının, gerek kendilerinin kısmen yiyegeldikleri ekini çıkarmakda olduğumuzu da görmediler mi? Haalâ da görmeyecekler mi?

— Hasan Basri Çantay

Kuru yerlere suyu gönderip, onunla hayvanlarının ve kendilerinin yedikleri ekinleri çıkardığımızı görmezler mi? Görmüyorlar mı?

— Seyyid Kutub

وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْفَتْحُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ ﴿٢٨

Bir de ne vakit o fetih eğer doğru iseniz? Diyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve derler ki: Doğru söylüyorsanız bu fetih ne zamandır?

— İbni Kesir

“Eğer doğru söyleyenler iseniz, şu fetih ne zamanmış?” diyorlar.

— Diyanet İşleri

Diyorlar ki: «Eğer doğru söyleyiciler iseniz o fetih ne zaman»?

— Hasan Basri Çantay

Doğru söylüyorsanız bu fetih ne zaman? diyorlar.

— Seyyid Kutub

قُلْ يَوْمَ ٱلْفَتْحِ لَا يَنفَعُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِيمَٰنُهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَ ﴿٢٩

De ki küfredenlere o fetih günü imanları faide vermez. Ve onlara göz açtırılmaz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Fetih günü o kafirlere imanları fayda vermeyecek ve onlara bakılmayacak.

— İbni Kesir

De ki: “Fetih (Kıyamet) günü, inkâr edenlere iman etmeleri fayda vermeyecektir. Onlara göz de açtırılmayacaktır.”

— Diyanet İşleri

Sen de söyle «Fetih günü, o kâfirlere îmanları fâide vermeyecek, kendileri (nin yüzlerin) e de bakılmayacak».

— Hasan Basri Çantay

De ki; «Fetih günü gelince inkâr edenlere, o zaman inanmaları fayda vermez ve kendilerine mühlet de verilmez.»

— Seyyid Kutub

فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَٱنتَظِرْ إِنَّهُم مُّنتَظِرُونَ ﴿٣٠

Şimdi onlardan yüz çevir de gözet, çünkü onlar gözetiyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bırak onları ve bekle. Zaten onlar da beklemektedir.

— İbni Kesir

Şimdi sen onlardan yüz çevir ve bekle. Şüphesiz onlar da bekliyorlar.

— Diyanet İşleri

Artık onlardan yüz çevir, (inecek azâblarını) bekle. Çünkü onlar bekleyicidirler.

— Hasan Basri Çantay

Sen onlardan yüz çevir ve bekle, zaten onlar da beklemektedirler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR