بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُّحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِن سُوٓءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُۥٓ أَمَدًۢا بَعِيدًاۗ وَيُحَذِّرُكُمُ ٱللَّهُ نَفْسَهُۥۗ وَٱللَّهُ رَءُوفٌۢ بِٱلْعِبَادِ ﴿٣٠

Her nefis ne hayır işlemiş, ve ne kötülük yapmış ise önüne konmuş bulacağı gün! isterki onlarla arasında uzak bir mesafe bulunsaydı! Yine Allah sizi kendisinden tahzir buyuruyor, ve Allah kullarını çok esirgiyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün ki; herkes ne hayır işledi ise karşısında onu hazırlanmış bulacak. Kötülükten de ne yapmışsa; kendisiyle onun arasında uzun bir mesafe olmasını ister. Allah bizzat korkutuyor. Ve Allah kullarına Rauf'dur.

— İbni Kesir

Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah, sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah, kullarını çok esirgeyicidir.

— Diyanet İşleri

(Hatırlayın) o günü ki herkes (dünyâda) ne hayr işlediyse karşısında (onu) hazırlanmış bulacak, ne de kötülük yapdıysa onunla kendi arasında uzak bir mesafe olmasını arzu edecek. Allah size (asıl) kendinden korkmanızı emreder. Allah kullarını pek çok esirgeyendir.

— Hasan Basri Çantay

O gün herkes yapmış olduğu her iyiliği karşısında bulur, yaptığı her kötülüğü de. Yaptığı kötülükle arasında uzak bir mesafe olsun ister. Allah sizi kendisinden korkmaya çağırır. Allah, kullarına karşı şefkatlidir.

— Seyyid Kutub

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ ٱللَّهَ فَٱتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ ٱللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٣١

De ki: eğer siz Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün, Allah Gafurdur, Rahimdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

— Diyanet İşleri

(Habîbim) de ki: «Eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı örtsün. Çünkü Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir».

— Hasan Basri Çantay

De ki; 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcı ve esirgeyicidir.'

— Seyyid Kutub

قُلْ أَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَۖ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلْكَٰفِرِينَ ﴿٣٢

De ki: Allah’a ve peygambere itaat edin; eğer aksine giderlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'a ve peygamberlere itaat edin, de. Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah, kafirleri sevmez.

— İbni Kesir

De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.

— Diyanet İşleri

De ki: «Allaha ve o peygambere itaat edin». Eğer yüz çevirirlerse şübhesiz ki Allah da o kâfirleri sevmez..

— Hasan Basri Çantay

De ki; :'Allah'a ve peygambere itaat ediniz.' Eğer bu çağrıya sırt çevirirlerse hiç şüphesiz Allah kafirleri sevmez.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱللَّهَ ٱصْطَفَىٰٓ ءَادَمَ وَنُوحًا وَءَالَ إِبْرَٰهِيمَ وَءَالَ عِمْرَٰنَ عَلَى ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٣٣

Gerçek Allah, Adem’i ve Nuh’u ve âli İbrahim’i ve Âl-i İmrânı süzdü; âlemîn üzerine istifa buyurdu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphe yok ki Allah, Ademi, Nuh'u, İbrahim soyunu ve İmran soyunu seçti. Alemlere üstün kıldı.

— İbni Kesir

(33-34) Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

(33-34) Gerçek, Allah Âdemi, Nuhu, İbrahim haanedânını, İmrân ailesini — hepsi de birbirinden (gelme) tek bir zürriyyet olarak — âlemlerin üzerine mümtaz kıldı. Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir.

— Hasan Basri Çantay

Allah Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçerek alemlere üstün kıldı.

— Seyyid Kutub

ذُرِّيَّةًۢ بَعْضُهَا مِنۢ بَعْضٍۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٣٤

Bir zürriyyet olarak; biribirinden (hep tevhid dininden), ve Allah’dır; bilen.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar, birbirlerinden türemiş bir soydur. Allah, Semi'dir, Alim'dir.

— İbni Kesir

(33-34) Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

(33-34) Gerçek, Allah Âdemi, Nuhu, İbrahim haanedânını, Imrân ailesini — hepsi de birbirinden (gelme) tek bir zürriyyet olarak — âlemlerin üzerine mümtaz kıldı. Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir.

— Hasan Basri Çantay

Bunlar birbirinden türemiş tek bir kuşaktır. Hiç şüphesiz Allah işiten ve bilendir.

— Seyyid Kutub

إِذْ قَالَتِ ٱمْرَأَتُ عِمْرَٰنَ رَبِّ إِنِّى نَذَرْتُ لَكَ مَا فِى بَطْنِى مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّىٓۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٣٥

İmran’ın haremi dediği vakit: "Ya Rabbi! ben karnımdakini her kayıddan azade olarak sana adadım, hemen kabul buyur benden, çünkü bir sensin işiten bilen sen".

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani, İmran'ın karısı: Rabbım karnımdakini hür olarak Sana adadım, benden kabul buyur. Doğrusu Sensin Sen, Semi, Alim, demişti.

— İbni Kesir

Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti.

— Diyanet İşleri

Hani İmrân'ın karısı: «Rabbim, karnımdakini azadlı bir kul olarak sana adadım. Benden olan bu (adağ) ı kabul et. Şübhesiz (niyazımı) hakkıyle işiden, (niyyetimi) kemâliyle bilen Sensin Sen» demişdi.

— Hasan Basri Çantay

Hani, İmran'ın karısı 'Rabbim, karnımdaki çocuğu, her türlü endişeden arınmış olarak sırf sana adadım, O'nu benden yana kabul buyur. Hiç , kuşkusuz sen işiten ve bilensin' dedi.

— Seyyid Kutub

فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّى وَضَعْتُهَآ أُنثَىٰ وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ ٱلذَّكَرُ كَٱلْأُنثَىٰۖ وَإِنِّى سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَإِنِّىٓ أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ ٱلشَّيْطَٰنِ ٱلرَّجِيمِ ﴿٣٦

Derken vaktaki hamlini vaz' etti "Ya Rabbi onu dişi vaz' ettim" dedi, Allah daha iyi bilirken ne vaz'ettiğini, halbuki erkek dişi gibi değildi, bununla beraber ben onun adını Meryem kodum ve işte ben onu ve zürriyyetini o recîm şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat onu doğurunca-Allah onu ve doğurduğunu daha iyi bilici iken-Rabbım ben onu kız olarak doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Gerçekten ben adını Meryem koydum. Ben onu da soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım, demişti.

— İbni Kesir

Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”

— Diyanet İşleri

Fakat onu (kız çocuğunu) doğurunca, Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilici iken: «Rabbim, hakıykat, ben onu kız olarak doğurdum. Erkek, kız gibi değildir. Gerçek ben adını Meryem koydum. Ben onu da, zürriyyetini de o taşlanmış (koğulmuş) şeytandan Sana sığınır (Sana ısmarlar) ım» dedi.

— Hasan Basri Çantay

Fakat onu doğurunca Allah ne doğurduğunu gayet iyi bildiği halde şöyle dedi: 'Rabbim, doğurduğum kız çocuğudur, oysa erkek kız gibi değildir. Ona Meryem adını taktım. O'nu ve soyunu lânetlenmiş şeytandan senin himayene havale ederim.

— Seyyid Kutub

فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنۢبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّاۖ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا ٱلْمِحْرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزْقًاۖ قَالَ يَٰمَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَاۖ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِندِ ٱللَّهِۖ إِنَّ ٱللَّهَ يَرْزُقُ مَن يَشَآءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿٣٧

Bunun üzerine Rabbı onu güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve güzel bir surette yetiştirdi, Zekeriya’nın himayesine verdi, Zekeriyya onun üzerine mihraba her girdikçe yanında yeni bir rızk bulur, ya Meryem! bu sana nereden? derdi, o da Allah tarafından, derdi: Şüphe yok ki Allah dilediğini hesapsız merzuk buyurur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine Rabbı onu güzel bir kabul ile karşıladı. Onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya'nın himayesine verdi. Zekeriyya mihraba her girişinde onun yanında bir yiyecek bulurdu. Ey Meryem, bu sana nereden? derdi. O da: Allah tarafından, derdi. Şüphe yok ki Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.

— İbni Kesir

Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

— Diyanet İşleri

Bunun üzerine Rabbi onu iyi bir rızaa ile kabul etdi. Onu güzel bir nebat gibi büyütdü. Zekeriyyâyi de ona (bakmıya) me'mur etdi. Zekeriyyâ ne zaman (kızın bulunduğu) mihraaba girdiyse onun yanında bir yiyecek buldu: «Meryem, bu sana nereden (geliyor?)» dedi. O da: Bu, Allah tarafından. Şübhe yokdur ki Allah kimi dilerse ona sayısız rızık verir» dedi.

— Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Rabbi onu güzelce kabul etti. Onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi, bakımıyla Zekeriyya'yı görevlendirdi. Zekeriyya ne zaman o mabede girse çocuğun yanında yiyecek bulur ve 'Ey Meryem bu sana nereden geldi' diye sorardı. Meryem de: Allah tarafından geldi, hiç kuşkusuz Allah dilediğine hesapsız rızık verir' derdi.

— Seyyid Kutub

هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۥۖ قَالَ رَبِّ هَبْ لِى مِن لَّدُنكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةًۖ إِنَّكَ سَمِيعُ ٱلدُّعَآءِ ﴿٣٨

O aralık Zekeriyya Rabbin’e dua etti: Ya Rab! dedi: Bana ledünnünden bir temiz zürriyyet ihsan eyle şüphesiz ki sen duayı işidensin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada Zekeriyya Rabbına dua etti: Rabbım; bana katından temiz bir şey bahşet. Muhakkak Sen duayı işitensin.

— İbni Kesir

Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” dedi.

— Diyanet İşleri

Orada Zekeriyyâ Rabbine düâ etdi: «Rabbim, bana senin tarafından çok temiz bir zürriyyet ihsan et. Muhakkak Sen düâyı hakkıyla işidensin».

— Hasan Basri Çantay

Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti; 'Ey Rabbim, bana kendi tarafından temiz bir soy bağışla, hiç kuşkusuz sen şu duayı işitensin' dedi.

— Seyyid Kutub

فَنَادَتْهُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَآئِمٌ يُصَلِّى فِى ٱلْمِحْرَابِ أَنَّ ٱللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًۢا بِكَلِمَةٍ مِّنَ ٱللَّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ﴿٣٩

Derken Melâikeler kendisine nida' ettiler, o kalkmış mihrabda namaz kılıyordu: Haberin olsun Allah sana Yahya’yı müjdeliyor: Allah’dan bir kelimeyi tasdik edecek, hem bir efendi, hem gayez zahid, ve bir peygamber, salihînden.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, mihrabda namaz kılarken melekler ona seslendiler: Allah sana, kendisinden bir kelimeyi tasdik edici bir efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya'yı müjdeler.

— İbni Kesir

Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler.

— Diyanet İşleri

O, mihrabda durub namaz kılarken melekler ona (şöyle) nida ettir «Gerçek, Allah sana kendisinden bir kelimeyi tasdıyk edici, bir efendi, nefsine haakim ve saalihlerden bir peygamber olmak üzere Yahyâyi müjdeler».

— Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Zekeriyya, mabette namaz kılarken melekler ona şöyle seslendiler; Allah sana Yahya'yı müjdeliyor. O, Allah'ın dolaysız kelimesini doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir.'

— Seyyid Kutub

قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِى غُلَٰمٌ وَقَدْ بَلَغَنِىَ ٱلْكِبَرُ وَٱمْرَأَتِى عَاقِرٌۖ قَالَ كَذَٰلِكَ ٱللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَآءُ ﴿٤٠

Ya Rab! dedi: benim için bir oğul nasıl olur? kendime ihtiyarlık çatmış haremim de kısırken, buyurdu ki: öyle, Allah ne dilerse yapar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dedi ki: Rabbım; ben artık iyice kocamış, karım da kısırken nasıl oğlum olabilir? Öyle, Allah dilediğini yapar, dedi.

— İbni Kesir

Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi.

— Diyanet İşleri

(Zekeriyyâ) dedi: «Rabbim, kendime hakıykaten ihtiyarlık çatmış iken, karım da bir kısır iken benim nasıl bir oğlum olabilir»? (Allah): «öyle, dedi, (fakat) Allah ne dilerse yapar».

— Hasan Basri Çantay

Zekeriyya 'Ya Rabbi, kendim iyice yaşlanmış ve karım çocuktan kesilmişken nasıl oğlum olabilir?' dedi. O da 'Böyledir, Allah dilediğini yapar' dedi.

— Seyyid Kutub

AYARLAR