بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
نَزَّلَ عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ بِٱلۡحَقِّ مُصَدِّقٗا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيۡهِ وَأَنزَلَ ٱلتَّوۡرَىٰةَ وَٱلۡإِنجِيلَ ٣
O sana kitabı bihakkın indirmekte: önündekileri bir musaddık olmak üzre, ki önceden nasa hidayet için Tevrat’ı ve İncil’i indirmişti.
Sana kitabı hak ile ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. Ve Tevart'ı ve İncil'i indirdi.
(3-4) O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.
(3-4) (Habîbim) O, sana Kitabı hak (ve) kendinden evvelkileri (de) tasdıyk edici olarak (tedricen) indirdi. Bundan evvel de Tevrat ile Incîli indirmişdi (ki onlar) insanlar için birer hidâyetdi. Hak ile baatılı ayırd eden (hüküm) leri de indirdi. Allanın (hak olan, mahz-ı hidâyet olan) âyetlerine küfredenler (yok mu?) onlar için pek çetin bir azâb vardır. Allah cezada amansız bir gaalib-i mutlakdır.
Sana daha önceki semavi kitapları onaylayan hakk içerikli kitabı indirdi. Daha önce de insanlara doğru yolu göstermek için Tevrat'ı ve İncil'i indirmişti.
مِن قَبۡلُ هُدٗى لِّلنَّاسِ وَأَنزَلَ ٱلۡفُرۡقَانَۗ إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ لَهُمۡ عَذَابٞ شَدِيدٞۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٞ ذُو ٱنتِقَامٍ ٤
Bir de ayırt eden Furkan indirdi. Allah’ın âyetlerini tanımayanlar, şüphesiz onlara şiddetli bir azab var, öyleya Allah’ın izzeti var, intikamı var.
Daha önce. İnsanlara yol gösterici olarak. Furkan'ı da indirdi. Muhakkak ki Allah'ın ayetlerini inkar edenler için, gerçekten şiddetli azab vardır. Allah, Aziz'dir, intikam sahibidir.
(3-4) O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.
(3-4) (Habîbim) O, sana Kitabı hak (ve) kendinden evvelkileri (de) tasdıyk edici olarak (tedricen) indirdi. Bundan evvel de Tevrat ile Incîli indirmişdi (ki onlar) insanlar için birer hidâyetdi. Hak ile baatılı ayırd eden (hüküm) leri de indirdi. Allanın (hak olan, mahz-ı hidâyet olan) âyetlerine küfredenler (yok mu?) onlar için pek çetin bir azâb vardır. Allah cezada amansız bir gaalib-i mutlakdır.
Doğru ile eğriyi birbirinden ayıran bu kitabı da aynı amaçla indirdi. Allah'ın ayetlerini inkâr edenleri ağır bir azap beklemektedir. Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve intikam alıcıdır.
إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَخۡفَىٰ عَلَيۡهِ شَيۡءٞ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فِي ٱلسَّمَآءِ ٥
Allah şüphesiz ki ona ne yerde ve ne gökde hiç bir şey gizli kalmaz.
Şüphesiz ki; gökte ve yerde hiç bir şey Allah'a gizli kalmaz.
Şüphesiz yerde ve gökte Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.
Şübhe yok ki ne yerde, ne gökde hiç bir şey Allaha gizli kalmaz.
Hiç şüphesiz, ne yerde ve ne gökteki hiçbir şey Allah için gizli değildir.
هُوَ ٱلَّذِي يُصَوِّرُكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡحَامِ كَيۡفَ يَشَآءُۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ ٦
Rahimlerde sizi dilediği keyfiyette tasvir eden O, başka Tanrı yok ancak O, Aziz O, Hakim O.
Sizi rahimlerde dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka hiç bir ilah yoktur. O, Aziz'dir, Hakim'dir.
O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Döl yataklarında size nasıl dilerse öyle kılık veren Odur. Ondan başka hiç bir Tanrı yokdur. (O), mutlak gaalibdir. Yegâne hüküm ve hikmet saahibidir.
Size döl yataklarında dilediği biçimi veren O'dur. O'ndan başka ilah yoktur. O, üstün iradeli ve hikmet sahibidir.
هُوَ ٱلَّذِيٓ أَنزَلَ عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ مِنۡهُ ءَايَٰتٞ مُّحۡكَمَٰتٌ هُنَّ أُمُّ ٱلۡكِتَٰبِ وَأُخَرُ مُتَشَٰبِهَٰتٞۖ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمۡ زَيۡغٞ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَٰبَهَ مِنۡهُ ٱبۡتِغَآءَ ٱلۡفِتۡنَةِ وَٱبۡتِغَآءَ تَأۡوِيلِهِۦۖ وَمَا يَعۡلَمُ تَأۡوِيلَهُۥٓ إِلَّا ٱللَّهُۗ وَٱلرَّٰسِخُونَ فِي ٱلۡعِلۡمِ يَقُولُونَ ءَامَنَّا بِهِۦ كُلّٞ مِّنۡ عِندِ رَبِّنَاۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّآ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ ٧
Odur indiren sana bu muazzam kitabı. Bunun bir kısım âyatı vardır muhkemat. Onlar Ümmü’l-Kitap" ana kitap, diğer bir takımları da müteşabihattır, amma kalblerinde bir yamukluk bulunanlar sade onun müteşabih olanlarının ardına düşerler. Fitne aramak, te'vilini aramak için, halbuki onun te'vilini ancak Allah bilir, ilimde rüsuhu olanlar da derler ki: Amenna hepsi Rabbimizden, maamafih özü temiz olanlardan başkası düşünemez.
Sana kitabı indiren O'dur. O'nun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar; kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar; fitne çıkarmak ve te'vile yeltenmek için müteşabih olanlara uyarlar. Halbuki onun gerçek te'vilini, ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: Biz ona inandık, hepsi Rabbımızın katındadır, derler. Ancak akıl sahibleri düşünebilirler.
O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.
(Habîbim) sana Kitabı indiren odur. Ondan bir kısım âyetler muhkemdir ki bunlar Kitabın anası (temeli) dir. Diğer bir kısmı da müteşâbihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak (ötekini berikini sapdırmak) ve (kendi arzularına göre) onun te'vîline yeltenmek için onun müteşâbih olanına tâbi olurlar. Halbuki onun te'vilini Allahdan başkası bilmez, ilimde yüksek payeye erenler ise: Biz Ona inandık. Hepsi Rabbimiz katındandır» derler. (Bunları) salim akıllardan başkası iyice düşünmez.
Sana bu Kitab'ı indiren O'dur. Bu Kitab'ın bir kısım ayetleri kesin anlamlı (muhkem)dir, bunlar onun özünü oluştururlar. Diğer kısmı da birden çok anlamlı (müteşabih)dir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve keyfi yorumlar yapmak amacı ile bu kitabın birden çok anlamlı ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onların yorumunu sadece Allah bilir. Köklü bilgiye sahip olanlar ise «Bu Kitab 'a inandık, O bütünü ile Allah katından gelmiştir» derler. Bunu ancak aklı başında olanlar düşünebilirler.
رَبَّنَا لَا تُزِغۡ قُلُوبَنَا بَعۡدَ إِذۡ هَدَيۡتَنَا وَهَبۡ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحۡمَةًۚ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡوَهَّابُ ٨
Ya Rabbena! Bizleri hidayetine erdirdikten sonra kalblerimizi kaydırma da ledünnünden bize bir rahmet ihsan eyle, şüphesiz sensin bütün dilekleri veren vehham sen.
Ey Rabbımız; bizi, hidayetine erdirdikten sonra kalblerimizi eğriltme. Katında bize rehmet lutfet. Şüphesiz en çok lütfeden Sen'sin Sen.
(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”
Ey Rabbimiz, bizi doğru yola iletdikden sonra kalblerimizi (Hakdan) sapdırma. Bize kendi canibinden bir rahmet ver. Şübhesiz bağışı en çok olan Sensin Sen.
(Böyleleri şöyle der): «Ey Rabbimiz, bizleri doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi kaydırma, bize katından rahmet bağışla, kuşkusuz sen bağışı bol olansın.
رَبَّنَآ إِنَّكَ جَامِعُ ٱلنَّاسِ لِيَوۡمٖ لَّا رَيۡبَ فِيهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُخۡلِفُ ٱلۡمِيعَادَ ٩
Ya Rabbena! Muhakkak ki sen insanları geleceğinde hiç şüphe olmayan bir güne toplıyacaksın, şüphesiz ki Allah mi'adını şaşırmaz.
Ey Rabbımız; muhakkak ki geleceğinden şüphe olmayan bir günde insanları toplayacak Sen'sin. Şüphesiz ki Allah vaadinden dönmez.
“Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez.”
Ey Rabbimiz, muhakkak ki Sen, (vukuunda) hiç bir şübhe olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Şübhesiz Allah sözünden caymaz.
Ey Rabbimiz, sen geleceği kuşkusuz olan bir günde insanları kesinlikle biraraya getireceksin. Hiç şüphesiz Allah sözünden caymaz.
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغۡنِيَ عَنۡهُمۡ أَمۡوَٰلُهُمۡ وَلَآ أَوۡلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيۡـٔٗاۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمۡ وَقُودُ ٱلنَّارِ ١٠
O Küfredenler, muhakkak ki onlara ne malları ne evlâdları Allah’dan zerrece faide vermiyecektir, onlar o ateşin çırasıdırlar.
Doğrusu küfredenlerin; malları ve çocukları Allah'a karşı onlara bir şey sağlamaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.
Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar.
O küfredenler (yok mu?), ne malları, ne evlâdları Allah yanında onları hiç bir şeyden asla kurtaramaz, işte onlar, (evet) onlar ateşin yakacağıdır.
Kafirlere gelince onların ne malları ve ne de evlatları Allah'ın karşısında hiç bir işlerine yaramaz. Onlar Cehennem ateşinin yakacağıdırlar.
كَدَأۡبِ ءَالِ فِرۡعَوۡنَ وَٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمۡۗ وَٱللَّهُ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ ١١
Tıpkı Âl-i Firavun’un gidişi gibi, ki ayetlerimizi tekzib ettiler de Allah onları cürümlerile tutup alıverdi, Allah’ın ikabı çok şiddetlidir.
Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin yaptığı gibi. Onlar ayetlerimizi yalanladılar da Allah günahlarından dolayı onları yakalayıverdi. Allah azabı çok şiddetli olandır.
(Bunların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir: Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah, azabı çok şiddetli olandır.
(Onların gidişi) tıbkı Fir'avn haanedânının ve onlardan evvel gelenlerin gidişi gibidir. Onlar bizim âyetlerimizi yalanladılar da Allah da kendilerini günâhları yüzünden yakalayıverdi. Allah, cezası pek çetin olandır.
Tıpkı Firavunoğulları gibi, daha öncekilerin durumu gibi. Onlar ayetlerimizi yalanladılar. Allah da günahları yüzünden onların yakalarına yapıştı. Hiç kuşkusuz Allah'ın azabı ağırdır.
قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ سَتُغۡلَبُونَ وَتُحۡشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمِهَادُ ١٢
O küfredenlere de ki: Siz mutlak yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz, o ise ne fena döşektir.
Küfredenlere: Siz, mutlaka yenileceksiniz. Ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz, orası ne kötü döşektir, de.
İnkâr edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!”
(Habîbim) o küfreden (Yahûdî) lere de ki: «Yakında mağlûb olacaksınız ve (topdan) cehenneme sürüleceksiniz». O, ne kötü yatakdır!
Kafirlere de ki: «Yenilecek ve cehenneme sürüleceksiniz' : Orası ne fena bir barınaktır.
قَدۡ كَانَ لَكُمۡ ءَايَةٞ فِي فِئَتَيۡنِ ٱلۡتَقَتَاۖ فِئَةٞ تُقَٰتِلُ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَأُخۡرَىٰ كَافِرَةٞ يَرَوۡنَهُم مِّثۡلَيۡهِمۡ رَأۡيَ ٱلۡعَيۡنِۚ وَٱللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصۡرِهِۦ مَن يَشَآءُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبۡرَةٗ لِّأُوْلِي ٱلۡأَبۡصَٰرِ ١٣
Muhakkak bir âyet oldu size: Çarpışan iki cemi'yette: Bir cemiyet Allah yolunda vuruşuyordu, diğeri de kâfir: Onları gözgöre kendilerinin iki misli görüyorlardı, Allah da nusratiyle dilediğini te'yid buyuruyordu, görecek gözleri olanlar için elbette bunda şüphesiz bir ibret var.
Karşılaşan iki topluluğun durumlarında sizin için ibret vardır. Biri, Allah yolunda döğüşüyordu. Diğeri ise, kafirdi. Onlar, öbürlerinin kendilerinin iki katı olduklarını gözleriyle görüyorlardı. Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Görebilenler için bunda ibret vardır.
Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.
(Bedir muhaarebesinde) karşılaşan iki cem'iyyet hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir cem'iyyet Allah yolunda döğüşüyordu, diğeri ise kâfirdi. Onlar öbürlerini (müslümanları) dış gözleriyle kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allah, kimi dilerse onu yardımıyle destekler. Şübhesiz bunda kalb gözleri açık olanlar için kat'i bir ibret vardır.
(Bedir savaşında) karşılaşan iki grubun durumunda sizin için ibret dersi vardır. Taraflardan biri Allah yolunda savaşıyordu, öbürü ise kafirdi ve karşı tarafı gözleri ile kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Hiç kuşkusuz Allah dilediğini yardımı ile destekler. Bu olayda basiret sahipleri hesabına ibret dersi vardır.