بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَفَمَن وَعَدْنَٰهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَٰقِيهِ كَمَن مَّتَّعْنَٰهُ مَتَٰعَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ مِنَ ٱلْمُحْضَرِينَ ٦١

Ya şimdi kendisine güzel bir vaad vaadettiğimiz ve binaenaleyh ona erecek olan kimse hiç o kendisine dünya hayatın geçici zevkına yaşattığımız, sonra Kıyamet günü o ihzar edilenlerden olacak kimse gibi olur mu?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ona kavuşan kimse; dünya hayatında kendisine bir geçimlik verdiğimiz, sonra kıyamet gününde huzurumuza getirilmişlerden olan kimse gibi midir?

– İbni Kesir

Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız, sonra da kıyamet günü (hesaba çekilmek için) huzura getirilecek kimse gibi midir?

– Diyanet İşleri

Şimdi kendisine güzel bir vaîd,ile söz verdiğimiz (cenneti vad etdiğimiz), binâen'aleyh ona kavuşan kişi, dünyâ hayâtının geçici zevki ile fâidelendirdiğimiz, sonra kıyamet gününde huzurumuza getirilmişlerden olan kimse gibi midir?

– Hasan Basri Çantay

Şu halde kendisine güzel bir söz verdiğimiz ve ardından o söze kavuşan kimse; dünya hayatında kendisine bir geçimlik verdiğimiz, sonra kıyamet günü azap içinde getirilen kimse gibi midir?

– Seyyid Kutub

وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَآءِىَ ٱلَّذِينَ كُنتُمْ تَزْعُمُونَ ٦٢

Hele onlara haykırıp da "nerede o zumettiğiniz şeriklerim" diyeceği gün.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün Allah; onlara seslenip: Benim ortağım olduklarını ileri sürdükleriniz nerededirler? der.

– İbni Kesir

Allah’ın onlara seslenerek, “Hani benim, var olduğunu iddia ettiğiniz ortaklarım?” diyeceği günü hatırla!

– Diyanet İşleri

O günde ki (Allah) onlara nida edib: «Hani baatıl zan ile iddia edib durduğunuz ortaklarım nerede?» diyecekdir.

– Hasan Basri Çantay

Allah, o gün onlara seslenir: «Benim ortağım olduğunu iddia ettikleriniz nerededirler?»

– Seyyid Kutub

قَالَ ٱلَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ ٱلْقَوْلُ رَبَّنَا هَٰٓؤُلَآءِ ٱلَّذِينَ أَغْوَيْنَآ أَغْوَيْنَٰهُمْ كَمَا غَوَيْنَاۖ تَبَرَّأْنَآ إِلَيْكَۖ مَا كَانُوٓاْ إِيَّانَا يَعْبُدُونَ ٦٣

Aleyhlerinde söz hakk olmuş olanlar şöyle demektedir: ey bizim yegâne Rabbimiz! daha işte şunlar: o azdırdığımız kimseler, biz onları kendi azdığımız gibi azdırdık sana teberri ettik onlar bizlere tapmıyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Aleyhlerine hüküm gerçekleşen kimseler: Rabbımız; işte bunlar azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz nasıl azmışsak onları da öylece biz azdırdık. Onlardan uzaklaşıp sana geldik, zaten onlar bize tapmıyorlardı, derler.

– İbni Kesir

Haklarında azap hükmü gerçekleşenler, “Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten (gerçekte) onlar bize tapmıyorlardı” diyeceklerdir.

– Diyanet İşleri

(O gün) aleyhlerinde söz hak olanlar (şöyle) demişdir (diyecekdir): «Ey Rabbimiz, işte bunlar bizim azdırdığımız kimselerdir. Kendimiz nasıl azmışsak onları da öylece azdırdık. Uzaklaşdık, sana (döndük. Zâten) onlar bize tapmıyorlardı».

– Hasan Basri Çantay

O gün azab üzerlerine hak olanlar: «Rabb'imiz, azdırdıklarımız şunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaşıp sana geldik, zaten, aslında bize tapmıyorlardı» derler.

– Seyyid Kutub

وَقِيلَ ٱدْعُواْ شُرَكَآءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَجِيبُواْ لَهُمْ وَرَأَوُاْ ٱلْعَذَابَۚ لَوْ أَنَّهُمْ كَانُواْ يَهْتَدُونَ ٦٤

Bir de haydin yalvarın bakalım şeriklerinize denilmiştir, binaenaleyh yalvarmışlardır fakat kendilerine icabet etmemişler ve azâbı görmüşlerdir, vaktiyle Hakk’ı görselerdi ya.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Denir ki: Koştuğunuz ortaklarınızı çağırın. Onlar çağırırlar, ama kendilerine cevap veremezler. Cehennem azabını görünce de doğru yolda olmadıklarına yanarlar.

– İbni Kesir

Onlara, “Haydi ortaklarınızı çağırın!” denir. Onlar da çağırırlar fakat ortakları onlara cevap veremez. Azabı görürler. Keşke onlar (dünyada iken) doğru yola gelselerdi.

– Diyanet İşleri

(O gün onlara): «Çağırın ortaklarınızı» denilmişdir (denilecekdir) de onları çağırmışlardır. Fakat bunlar kendilerine icabet etmemişlerdir ve (onların uğradıkları) azâbı görmüşlerdir. Nolurdu (o müşrikler) hidâyeti kabul etmiş olsalardı.

– Hasan Basri Çantay

Koştuğunuz ortaklarınızı çağırın denir; onlar da çağırırlar. Ancak kendilerine cevap veremezler; cehennem azabını görünce doğru yolda olmadıklarına yanarlar.

– Seyyid Kutub

وَيَوْمَ يُنَادِيهِمْ فَيَقُولُ مَاذَآ أَجَبْتُمُ ٱلْمُرْسَلِينَ ٦٥

Ve hele onlara haykırıb da gönderilen peygambere ne cevap verdiniz diyeceği gün.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün, Allah; onlara seslenip: Peygamberlere ne cevab verdiniz? der.

– İbni Kesir

Allah’ın onlara seslenerek, “Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyeceği günü hatırla.”

– Diyanet İşleri

O gün (Cenâb-ı Hak) onlara nida edib: «(Gönderilen) peygamberlere ne cevab verdiniz?» diyecekdir.

– Hasan Basri Çantay

Allah onlara seslenerek; «Peygamberlere ne cevap verdiniz» der.

– Seyyid Kutub

فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ ٱلْأَنۢبَآءُ يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَآءَلُونَ ٦٦

Artık o gün onlara bütün haberler kör olmuştur, o vakit onlar artık birbirlerine de soruşmazlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ama o gün, onlara karşı bütün haberler kör olmuştur. Birbirlerine de soramazlar.

– İbni Kesir

O gün onlara karşı bütün haberler kapanmıştır. Artık birbirlerine de soramazlar.

– Diyanet İşleri

Artık o gün onlara karşı haberler kör olmuşdur. Artık yekdiğerine de (bir şey) soramazlar.

– Hasan Basri Çantay

O gün haberlere karşı körleşirler, verilecek cevapları kalmaz, birbirlerine de soramazlar.

– Seyyid Kutub

فَأَمَّا مَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحًا فَعَسَىٰٓ أَن يَكُونَ مِنَ ٱلْمُفْلِحِينَ ٦٧

Amma tevbe ve iman edip salâh ile çalışan kimse işte o felâh bulanlardan olmayı umabilir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ama tevbe edip inanan ve salih amel işleyen kimsenin, kurtuluşa erenlerden olması ümid edilir.

– İbni Kesir

Ama tövbe edip iman eden ve salih amel işleyen kimsenin kurtuluşa erenlerden olması umulur.

– Diyanet İşleri

Amma tevbe ve îman edib de iyi amel (ve hareket) de bulunan kimseler muradlarına erenlerden olacaklarını umabilir (ler).

– Hasan Basri Çantay

Fakat tevbe eden, inanıp yararlı iş işleyen kimsenin, kurtuluşa erenlerden olması umulur.

– Seyyid Kutub

وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَآءُ وَيَخْتَارُۗ مَا كَانَ لَهُمُ ٱلْخِيَرَةُۚ سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ ٦٨

Rabbin dilediğini yaratır ve ihtiyar eyler, muhayyerlik onların değil, sübhan o Allah ve çok yüksek onların şirkinden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbın; dilediğini yaratır ve seçer. Onlar için seçim hakkı yoktur. Onların koştukları ortaklardan Allah münezzehtir ve yücedir.

– İbni Kesir

Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir.

– Diyanet İşleri

Rabbin ne dilerse yaratır, (ne dilerse) ihtiyar eder. Onlar için ise (Rablerine karşı böyle) muhayyerlik yokdur. Allah münezzehdir. (Onların) eş tutmakda oldukları (her) şeyden yücedir.

– Hasan Basri Çantay

Rabbin dilediğini yaratır, seçer. Seçim onlara ait değildir. Allah onların ortak koştuğu şeylerden uzaktır, yücedir.

– Seyyid Kutub

وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ ٦٩

Hem Rabbin bilir onların sîneleri ne saklıyor ve de ilân ediyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbın; göğüslerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

– İbni Kesir

Rabbin, onların sinelerinin gizlediğini de açığa vurduklarını da bilir.

– Diyanet İşleri

Göğüsleri neler saklıyorsa, neleri ne açıklıyorsa Rabbin (hepsini) bilir.

– Hasan Basri Çantay

Rabbin, gönüllerinin gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir.

– Seyyid Kutub

وَهُوَ ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ لَهُ ٱلْحَمْدُ فِى ٱلْأُولَىٰ وَٱلْءَاخِرَةِۖ وَلَهُ ٱلْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ٧٠

Allah o, başka tanrı yok ancak O, önünde sonunda hamd onun, hüküm onun, nihayet döndürülüp ona götürüleceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, öyle bir Allah'tır ki; kendinden başka ilah yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nadır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

– İbni Kesir

O, Allah’tır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Dünyada da ahirette de hamd O’na mahsustur. Hüküm yalnızca O’nundur. Kesinlikle O’na döndürüleceksiniz.

– Diyanet İşleri

O, öyle Allahdır ki kendinden başka hiçbir Tanrı yokdur, önünde de, sonunda da hamd Onundur. Hüküm de Onundur. Siz ancak Ona döndürül (üb götürül) eceksinız.

– Hasan Basri Çantay

Allah odur ki; O'ndan başka ilah yoktur. Hamd dünya ve ahirette O'nun içindir. Hüküm de O'nundur. Yalnız O'na döndürüleceksiniz.

– Seyyid Kutub

قُلْ أَرَءَيْتُمْ إِن جَعَلَ ٱللَّهُ عَلَيْكُمُ ٱلَّيْلَ سَرْمَدًا إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ ٱللَّهِ يَأْتِيكُم بِضِيَآءٍۖ أَفَلَا تَسْمَعُونَ ٧١

De ki: söyleyin bakayım eğer Allah üzerinizde geceyi kıyamet gününe kadar sermedî kılarsa size bir ziya getirecek Allah’ın gayri tanrı kim? Halâ dinlemeyecek misiniz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Şayet Allah; geceyi kıyamete kadar üzerinizde sürekli kılsaydı; Allah'tan başka size ışık getirecek tanrı kimdir? Hala dinlemeyecek misiniz?

– İbni Kesir

De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilâh size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?”

– Diyanet İşleri

De ki: «Eğer Allah üzerinizde geceyi tâ kıyamete kadar faasılasız devam etdirirse Allahdan başka size bir ziyaa getirecek Tanrı kimdir? Bana haber verin. Haalâ dinlemeyecek misiniz»?

– Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! De ki; «söyleyin bakalım; Allah, üzerinize geceyi Kıyamet gününe kadar sürekli kılsa, Allah'dan başka size ışık getirecek ilah kimdir. İşitmiyormusunuz?»

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu