بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱلۡعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ ٢١٧
Ve O, Azîz Rahime mütevekkil ol.
Aziz, Rahim'e tevekkül et.
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.
Sen O mutlak gaalib, O çok esirgeyici (Allaha) güvenib dayan.
Üstün iradeli ve merhametli olan Allah'a dayan.
ٱلَّذِي يَرَىٰكَ حِينَ تَقُومُ ٢١٨
O ki görüyor kıyam ettiğin vakit seni.
Görür O seni, kalktığında.
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.
(218-219) (Öyle mutlak gaalib, öyle çok esirgeyici) ki O, (namaza) kıyam etdiğin vakit seni ve secde edenler içinde dolaşmanı (dâima) görendir.
O seni namaza durduğunda görür.
وَتَقَلُّبَكَ فِي ٱلسَّٰجِدِينَ ٢١٩
Ve secdekârlar içinde dolaşmanı.
Secde edenler arasında bulunduğunda.
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.
(218-219) (Öyle mutlak gaalib, öyle çok esirgeyici) ki O, (namaza) kıyam etdiğin vakit seni ve secde edenler içinde dolaşmanı (dâima) görendir.
Secde edenler ile birlikte eğilip dikildiğini de görür.
إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ ٢٢٠
Çünkü O öyle Semi öyle Alîmdir.
Muhakkak ki O'dur O; Semi, Alim.
Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Çünkü hakkıyle işiden, hakkıyle bilen bizzat Odur.
Hiç kuşkusuz O, herşeyi işitir ve herşeyi görür.
هَلۡ أُنَبِّئُكُمۡ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ ٱلشَّيَٰطِينُ ٢٢١
Haber vereyim mi size şeytanlar kimin üzerine inerler?
Şeytanların kime indiğini size bildireyim mi?
Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
(Ey müşrikler) şeytanların kimlerin üzerine indiğini size haber vereyim mi ben?
Şeytânların kime ineceğini size söyleyeyim mi?
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٖ ٢٢٢
Vebal yüklenici her bir sahtekâr üzerine inerler.
Onlar her günahkar, her müfteriye inerler.
Onlar, her günahkâr yalancıya inerler.
Onlar her günahkâr yalancının tepesine iner (ler).
Onlar ne kadar aşırı yalancı ve günah düşkünü varsa onlara inerler.
يُلۡقُونَ ٱلسَّمۡعَ وَأَكۡثَرُهُمۡ كَٰذِبُونَ ٢٢٣
Onlar kulak verirler ve ekseri yalan söylerler.
Bunlar ona kulak verirler ve çoğu yalancılardır.
Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır.
Onlar dır ki (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
Onlar, çoğunluğu yalancı olan şeytanların söylediklerine kulak verirler.
وَٱلشُّعَرَآءُ يَتَّبِعُهُمُ ٱلۡغَاوُۥنَ ٢٢٤
Şairler, bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer.
Şairlere gelince; onlara da azgınlar uyar.
Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar.
Şâirler (e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.
Şairlere gelince ancak amaçsız, havai insanlar onların peşinden gider.
أَلَمۡ تَرَ أَنَّهُمۡ فِي كُلِّ وَادٖ يَهِيمُونَ ٢٢٥
Görmez misin bunlar her vâdide hayran olurlar.
Görmedin mi; onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar.
(225-226) Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.
(225-226) Onların her vâdîde hakıykaten ifrata (mübalağaya) düşegeldiklerini ve hakıykaten yapmayacakları şeyleri söyler (insanlar) olduklarını görmedin mi?
Görmüyormusun ki, onlar her vadiye dalarlar.
وَأَنَّهُمۡ يَقُولُونَ مَا لَا يَفۡعَلُونَ ٢٢٦
Onlar yapmayacakları şeyleri söylerler.
Ve onlar, gerçekten yapmadıklarını söylerler.
(225-226) Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri söylerler.
(225-226) Onların her vâdîde hakıykaten ifrata (mübalağaya) düşegeldiklerini ve hakıykaten yapmayacakları şeyleri söyler (insanlar) olduklarını görmedin mi?
Ve yapmadıklarını söylerler.
إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَذَكَرُواْ ٱللَّهَ كَثِيرٗا وَٱنتَصَرُواْ مِنۢ بَعۡدِ مَا ظُلِمُواْۗ وَسَيَعۡلَمُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ أَيَّ مُنقَلَبٖ يَنقَلِبُونَ ٢٢٧
Ancak iman edip iyi ameller işleyenler ve Allah’ı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öclerini alanlar müstesna, yarın bilecek o zulmedenler hangi ınkılâba münkalib olacaklar.
Ancak iman etmiş, salih amel işlemiş, Allah'ı çokça zikretmiş ve zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar müstesnadır. Zulmedenler göreceklerdir nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını.
Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir.
Ancak îman edib de iyi iyi amel (ve hareket) de bulunanlar, Allâhı çok zikredenler ve zulme uğratıldıklarından sonra öçlerini alanlar böyle değildir. O zulmedenler yakında hangi inkılâb ile sarsılacaklarını bileceklerdir.
Yalnız iman edip iyi ameller işleyenler, sık sık Allah'ı ananlar ve zulme uğradıklarında zalimlere karşı koyanlar böyle değildirler. Zalimler ne acı bir akıbetle yüzyüze geleceklerini yakında anlayacaklardır.