بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَمَا يَنۢبَغِي لَهُمۡ وَمَا يَسۡتَطِيعُونَ ٢١١
Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez?
Bu, onlara düşmez de, buna güçleri de yetmez.
Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.
Bu, onlara hem yakışmaz, hem onlar (buna esasen) güc yetiremezler.
Bu onların sıfatları ile bağdaşmaz. Zaten onlar bunu yapamazlar da.
إِنَّهُمۡ عَنِ ٱلسَّمۡعِ لَمَعۡزُولُونَ ٢١٢
Onlar işitmekten sureti katiyyede azledilmişlerdir.
Onlar, gerçekten işitmekten uzak tutuldular.
Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.
Şübhe yok ki onlar (meleklerin sözünü) işitmekden kat'î surerde azledilmişlerdir.
Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir.
فَلَا تَدۡعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُعَذَّبِينَ ٢١٣
Binaenaleyh sakın Allah ile beraber diğer bir ilâha çağırma ki o tazib edileceklerden olmayasın.
O halde Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarma. Yoksa azablandırılanlardan olursun.
Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!
Sakın Allah ile beraber diğer bir Tanrı daha çağırma. (Sonra) azâblandırılanlardan olursun.
Sakın Allah'ın yanısıra başka bir ilaha yalvarma; yoksa azaba çarpılanlardan olursun.
وَأَنذِرۡ عَشِيرَتَكَ ٱلۡأَقۡرَبِينَ ٢١٤
Hem en yakın hısımlarını inzar et.
Ve yakın akrabalarını uyar.
(Önce) en yakın akrabanı uyar.
Sen (ilkin) en yakın hısımlarını inzâr et.
Öncelikle en yakın akrabalarını uyar.
وَٱخۡفِضۡ جَنَاحَكَ لِمَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ٢١٥
Ve sana ittiba eden mü'minlere kanadını indir.
Mü'minlerden sana uyanlara kanatlarını ger.
Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir.
Mü'minlerden sana tâbi' olanlara kanadını indir.
Sana uyan mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir.
فَإِنۡ عَصَوۡكَ فَقُلۡ إِنِّي بَرِيٓءٞ مِّمَّا تَعۡمَلُونَ ٢١٦
Bunun üzerine sana isyan ederlerse ben sizin amellerinizden beriim de.
Şayet sana isyan ederlerse, de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.
Eğer sana karşı gelirlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım” de.
Bunun üzerine eğer sana isyan ederlerse de ki: «Ben sizin yapageldiklerinizden hakikaten uzağım».
Eğer hemşehrilerin sana karşı gelirlerse onlara «Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım» de.
وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱلۡعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ ٢١٧
Ve O, Azîz Rahime mütevekkil ol.
Aziz, Rahim'e tevekkül et.
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.
Sen O mutlak gaalib, O çok esirgeyici (Allaha) güvenib dayan.
Üstün iradeli ve merhametli olan Allah'a dayan.
ٱلَّذِي يَرَىٰكَ حِينَ تَقُومُ ٢١٨
O ki görüyor kıyam ettiğin vakit seni.
Görür O seni, kalktığında.
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.
(218-219) (Öyle mutlak gaalib, öyle çok esirgeyici) ki O, (namaza) kıyam etdiğin vakit seni ve secde edenler içinde dolaşmanı (dâima) görendir.
O seni namaza durduğunda görür.
وَتَقَلُّبَكَ فِي ٱلسَّٰجِدِينَ ٢١٩
Ve secdekârlar içinde dolaşmanı.
Secde edenler arasında bulunduğunda.
(217-219) Namaza kalktığında, seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok merhametli olan Allah’a tevekkül et.
(218-219) (Öyle mutlak gaalib, öyle çok esirgeyici) ki O, (namaza) kıyam etdiğin vakit seni ve secde edenler içinde dolaşmanı (dâima) görendir.
Secde edenler ile birlikte eğilip dikildiğini de görür.
إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ ٢٢٠
Çünkü O öyle Semi öyle Alîmdir.
Muhakkak ki O'dur O; Semi, Alim.
Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Çünkü hakkıyle işiden, hakkıyle bilen bizzat Odur.
Hiç kuşkusuz O, herşeyi işitir ve herşeyi görür.
هَلۡ أُنَبِّئُكُمۡ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ ٱلشَّيَٰطِينُ ٢٢١
Haber vereyim mi size şeytanlar kimin üzerine inerler?
Şeytanların kime indiğini size bildireyim mi?
Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
(Ey müşrikler) şeytanların kimlerin üzerine indiğini size haber vereyim mi ben?
Şeytânların kime ineceğini size söyleyeyim mi?