بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَزِنُواْ بِٱلْقِسْطَاسِ ٱلْمُسْتَقِيمِ ﴿١٨٢

Ve doğru terazi ile tartın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğru ölçekle tartın.

— İbni Kesir

“Doğru terazi ile tartın.”

— Diyanet İşleri

«Doğru terazi ile tartın».

— Hasan Basri Çantay

Tartma işlemlerinde doğru ve duyarlı terazi kullanınız.

— Seyyid Kutub

وَلَا تَبْخَسُواْ ٱلنَّاسَ أَشْيَآءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْاْ فِى ٱلْأَرْضِ مُفْسِدِينَ ﴿١٨٣

Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yer yüzünü ihtilâlcılıkla fesada vermeyin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanların eşyasını azaltmayın ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

— İbni Kesir

“İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”

— Diyanet İşleri

«İnsanların hakkından bir şey'i kısmayın. Yer (yüzün) de fesadcılar olarak bozgunculuk etmeyin».

— Hasan Basri Çantay

Halkın mallarına düşük değer biçmeyiniz, yeryüzünde kargaşa çıkarıp dirliği bozmayınız.

— Seyyid Kutub

وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ وَٱلْجِبِلَّةَ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٨٤

O sizi ve sizden evvelki cibileti yaratan hâlıktan korkun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi ve daha önceki nesilleri yaratmış olandan korkun.

— İbni Kesir

“Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının.”

— Diyanet İşleri

«(Gerek) sizi, (gerek sizden) evvelki ümmetleri yaratan (Allah) dan korkun».

— Hasan Basri Çantay

Sizi ve sizden önceki kuşakları yaratan Allah'tan korkunuz.

— Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ ﴿١٨٥

Sen, dediler: muhakkak sihirlilerdensin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Sen, ancak büyülenmişlerdensin.

— İbni Kesir

Onlar şöyle dediler: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”

— Diyanet İşleri

Dediler: «Sen ancak fazla büyülenmişlerdensin»!

— Hasan Basri Çantay

Eykeliler dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.»

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ ﴿١٨٦

Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin, doğrusu biz seni her halde yalancılardan sanıyoruz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu biz, seni yalancılardan sanıyoruz.

— İbni Kesir

“Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.”

— Diyanet İşleri

«Sen bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Biz senin muhakkak yalancılardan olduğunu zannediyoruz».

— Hasan Basri Çantay

Sen de sadece bizler gibi bir insansın. Senin kesinlikle yalan söylediğin kanısındayız.

— Seyyid Kutub

فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿١٨٧

Üzerimize Semâ’dan bir kıtayı düşürüver haydi sâdıklardan isen.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer sadıklardan isen bize, gökten bir parça indir.

— İbni Kesir

“Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.”

— Diyanet İşleri

«Eğer doğruculardan isen gökden üstümüze bir parça düşür».

— Hasan Basri Çantay

Eğer doğru söylüyorsan başımıza gökten parçalar yağdır.

— Seyyid Kutub

قَالَ رَبِّىٓ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٨٨

Rabbim alemdir, dedi: yaptıklarınıza.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Rabbım; yaptıklarınızı en iyi bilendir.

— İbni Kesir

Şu’ayb, “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir” dedi.

— Diyanet İşleri

(Şuayb) dedi: «Ne yapıyorsanız Rabbim daha iyi bilicidir».

— Hasan Basri Çantay

Şuayb «Rabbim neler yaptığınızı herkesten iyi bilir.»

— Seyyid Kutub

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ ٱلظُّلَّةِۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٨٩

Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu da yalanladılar ve onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Doğrusu o, büyük bir günün azabı idi.

— İbni Kesir

Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.

— Diyanet İşleri

Hulâsa: Onu tekzîb etdiler de kendilerini o gölge gününün azâbı yakalayıverdi. Hakıykat bu, o günün büyük azâbı idi.

— Hasan Basri Çantay

Eykeliler, Şuayb'i yalanladılar. Bunun üzerine «Yakar bulut günü» nün azabı yakalarına yapıştı. O gerçekten müthiş bir günün azabı idi.

— Seyyid Kutub

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٩٠

Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı.

— İbni Kesir

Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz bunda mutlak bir âyet vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.

— Hasan Basri Çantay

Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٩١

Ve şüphesiz ki Rabbin O, öyle Azîz öyle Rahîm.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Rabbın, elbette O; Aziz'dir, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, senin Rabbin mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.

— Hasan Basri Çantay

Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٩٢

Ve hakikat bu (kur'an) Rabb-ül’âlemîn’in şüphesiz bir tenkizilidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki o, elbette alemlerin Rabbının indirmesidir.

— İbni Kesir

Şüphesiz bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir.

— Diyanet İşleri

O (Kur'an) muhakkak ve muhakkak aalemlerin Rabbi (canibinden) indirilmedir.

— Hasan Basri Çantay

Hiç kuşkusuz Kur'an, Rabb'in tarafından indirilmiştir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR