بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

أَتُتْرَكُونَ فِى مَا هَٰهُنَآ ءَامِنِينَ ﴿١٤٦

Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Burada emniyet içinde bırakılır mısınız?

— İbni Kesir

(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”

— Diyanet İşleri

«Siz burada (ki nimetlerin içinde) emîn emîn bırakılacak mısınız»?

— Hasan Basri Çantay

Siz bu dünyada hep güven içinde yaşatılacağınızı mı sanıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

فِى جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٤٧

O cennetler, pınarlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bahçelerde, çeşmelerde.

— İbni Kesir

(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”

— Diyanet İşleri

«Bağların, pınarların içinde»,

— Hasan Basri Çantay

Bahçeler ve pınarlar arasında

— Seyyid Kutub

وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ ﴿١٤٨

Lâtıf tal'ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında.

— İbni Kesir

(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”

— Diyanet İşleri

«Ekinlerin ve tomurcukları nâzik, yumuşak hurma ağaçlarının içinde».

— Hasan Basri Çantay

Ekinler ve olgun tomurcuklar hurmalar arasında

— Seyyid Kutub

وَتَنْحِتُونَ مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًا فَٰرِهِينَ ﴿١٤٩

Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız?

— İbni Kesir

“Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.”

— Diyanet İşleri

«Dağlardan şımarık şımarık evler yontuyorsunuz».

— Hasan Basri Çantay

Dağları maharetle oyup alımlı köşkler yapıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٥٠

Gelin Allah’dan korkun da bana itaat eyleyin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O halde Allah'tan korkun da bana itaat edin.

— İbni Kesir

“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

— Diyanet İşleri

«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».

— Hasan Basri Çantay

Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.

— Seyyid Kutub

وَلَا تُطِيعُوٓاْ أَمْرَ ٱلْمُسْرِفِينَ ﴿١٥١

İtaat etmeyin o kimselere ki.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Müsriflerin emrine itaat etmeyin.

— İbni Kesir

(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

— Diyanet İşleri

«Müfritlerin emrine boyun eğmeyin».

— Hasan Basri Çantay

Aranızdaki azıtmışların emirlerine uymayınız.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ ﴿١٥٢

Yer yüzünü fesada verirler de islâh etmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar da ıslah etmezler.

— İbni Kesir

(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

— Diyanet İşleri

«Ki onlar yer (yüzün) de fesâd yapar, ıslah etmez kimselerdir».

— Hasan Basri Çantay

Onlar yeryüzünde kargaşa çıkarırlar, hiçbir bozukluğu düzeltmezler.

— Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ ﴿١٥٣

Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Şüphesiz sen, ancak büyülenmişlerdensin.

— İbni Kesir

Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”

— Diyanet İşleri

«Sen, dediler, ancak (hızlı) büyülenmişlerdensin»!

— Hasan Basri Çantay

Semudoğulları dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.»

— Seyyid Kutub

مَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِـَٔايَةٍ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿١٥٤

Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hem sen, bizim gibi insandan başka bir şey değilsin. Şayet sadıklardan isen o zaman bir ayet getir.

— İbni Kesir

“Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.”

— Diyanet İşleri

«Sen bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Bununla beraber eğer (peygamberlik da'vaasında) doğruculardan isen haydi bir âyet (mu'cize) getir».

— Hasan Basri Çantay

Sen sadece bizler gibi bir insansın. Eğer doğru söylüyorsan bize bir mucize göster.

— Seyyid Kutub

قَالَ هَٰذِهِۦ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ ﴿١٥٥

Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb Hakk’ı' size de malûm bir günün şirb Hakk’ı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: İşte şu devedir. Su içme hakkı; belirli bir gün onun ve belirli bir gün sizindir.

— İbni Kesir

Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.”

— Diyanet İşleri

(Saalih) dedi: «İşte bu dişi deve. Su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin».

— Hasan Basri Çantay

İstediğiniz mucize işte şu dişi devedir. Su içme sırası bir gün onun ve belli bir günde sizindir.

— Seyyid Kutub

وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٥٦

Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sakın ona bir kötülük yapmayın. Yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir.

— İbni Kesir

“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”

— Diyanet İşleri

«Ona bir kötülükle ilişmeyin. Sonra sizi büyük bir günün azâbı yakalar».

— Hasan Basri Çantay

Ona bir kötülük dokundurmayınız. Yoksa Büyük Gün'ün azabına çarpılırsınız.'

— Seyyid Kutub

AYARLAR