بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَٰلِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٤٢

Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

— Diyanet İşleri

إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ ﴿١٤٣

“Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”

— Diyanet İşleri

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٤٤

“Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

— Diyanet İşleri

وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٤٥

“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”

— Diyanet İşleri

أَتُتْرَكُونَ فِى مَا هَٰهُنَآ ءَامِنِينَ ﴿١٤٦

(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”

— Diyanet İşleri

فِى جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٤٧

(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”

— Diyanet İşleri

وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ ﴿١٤٨

(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”

— Diyanet İşleri

وَتَنْحِتُونَ مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًا فَٰرِهِينَ ﴿١٤٩

“Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.”

— Diyanet İşleri

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٥٠

“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

— Diyanet İşleri

وَلَا تُطِيعُوٓاْ أَمْرَ ٱلْمُسْرِفِينَ ﴿١٥١

(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

— Diyanet İşleri

ٱلَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ ﴿١٥٢

(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

— Diyanet İşleri

AYARLAR