بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَٰهُمْۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٣٩

Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece onu yalanladılar. Ve Biz, onları yok ettik. Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı.

— İbni Kesir

Böylece onlar Hûd’u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helâk ettik. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

— Diyanet İşleri

Hulâsa: Onu yalan saydılar da biz de kendilerini helak etdik. Şübhesiz bunda bir ibret vardır elbet. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.

— Hasan Basri Çantay

Böylece peygamberlerini yalanladılar. Biz de onları yokettik. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğu inanmamış kimselerdir.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٤٠

Ve şüphesiz ki Rabbin o, öyle Aziz öyle Rahim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve muhakkak ki Rabbın, elbette o; Aziz'dir, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, senin Rabbin, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.

— Hasan Basri Çantay

Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

كَذَّبَتْ ثَمُودُ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿١٤١

Semûd gönderilen Resuller’i tekzib etti.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Semud da peygamberleri yalanladı.

— İbni Kesir

Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı.

— Diyanet İşleri

Semud (kavmi de gönderilen) peygamberleri tekzîb etmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Semudoğulları da peygamberlerini yalanladılar.

— Seyyid Kutub

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَٰلِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٤٢

O vakit ki kardeşleri Salih onlara demişti: Allah’dan korkmaz mısınız?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani onlara kardeşleri Salih demişti ki: Siz, sakınmaz mısınız?

— İbni Kesir

Hani kardeşleri Salih, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

— Diyanet İşleri

O zamanda ki biraderleri Saalih onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi.

— Hasan Basri Çantay

Hani kardeşleri Salih onlara dedi ki, siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?

— Seyyid Kutub

إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ ﴿١٤٣

Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki ben, size emin bir peygamberim.

— İbni Kesir

“Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”

— Diyanet İşleri

«Şübhesiz ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim».

— Hasan Basri Çantay

Ben size gönderilmiş güvenilir bir Allah elçisiyim.

— Seyyid Kutub

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٤٤

Gelin Allah’dan korkun ve bana itaat edin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin.

— İbni Kesir

“Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

— Diyanet İşleri

«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».

— Hasan Basri Çantay

Öyleyse Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٤٥

Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak Rabb-ül’âlemîn’e aiddir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak alemlerin Rabbına aittir.

— İbni Kesir

“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”

— Diyanet İşleri

«Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir».

— Hasan Basri Çantay

Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum; benim çabalarımın karşılığını verecek olan, alemlerin Rabb'idir.

— Seyyid Kutub

أَتُتْرَكُونَ فِى مَا هَٰهُنَآ ءَامِنِينَ ﴿١٤٦

Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Burada emniyet içinde bırakılır mısınız?

— İbni Kesir

(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”

— Diyanet İşleri

«Siz burada (ki nimetlerin içinde) emîn emîn bırakılacak mısınız»?

— Hasan Basri Çantay

Siz bu dünyada hep güven içinde yaşatılacağınızı mı sanıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

فِى جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ﴿١٤٧

O cennetler, pınarlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bahçelerde, çeşmelerde.

— İbni Kesir

(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”

— Diyanet İşleri

«Bağların, pınarların içinde»,

— Hasan Basri Çantay

Bahçeler ve pınarlar arasında

— Seyyid Kutub

وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ ﴿١٤٨

Lâtıf tal'ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında.

— İbni Kesir

(146-148) “Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?”

— Diyanet İşleri

«Ekinlerin ve tomurcukları nâzik, yumuşak hurma ağaçlarının içinde».

— Hasan Basri Çantay

Ekinler ve olgun tomurcuklar hurmalar arasında

— Seyyid Kutub

وَتَنْحِتُونَ مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًا فَٰرِهِينَ ﴿١٤٩

Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız?

— İbni Kesir

“Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.”

— Diyanet İşleri

«Dağlardan şımarık şımarık evler yontuyorsunuz».

— Hasan Basri Çantay

Dağları maharetle oyup alımlı köşkler yapıyorsunuz?

— Seyyid Kutub

AYARLAR