بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١٠٨
Gelin Allah’dan korkun, bana itaat edin.
Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin.
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».
Öyleyse Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz.
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ١٠٩
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak Rabb’ül-âlemîn’e aiddir.
Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbına aittir.
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
«Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir».
Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum, benim çabamın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir.
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١١٠
Gelin Allah’dan korkun bana itaat edin.
O halde Allah'tan korkun da bana itaat edin.
“O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”
«O halde Allahdan korkun ve bana îtâat edin».
O halde Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz.
۞ قَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لَكَ وَٱتَّبَعَكَ ٱلۡأَرۡذَلُونَ ١١١
Dediler: hiç biz sana inanır mıyız ? Senin ardına hep o ezrail düşmüş?
Sana mı inanacağız? Halbuki sana uyanlar en rezil kimselerdir, dediler.
Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?”
Dediler ki: «Arkana hep bayağı kimseler düşmüşken biz sana îman eder miyiz»?
Soydaşları, «peşinden gelenler aramızdaki ayak takımı iken hiç biz sana inanır mıyız» dediler.
قَالَ وَمَا عِلۡمِي بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ١١٢
Benim ne ılmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış.
Dedi ki: Onların yapmakta oldukları şeyler hakkında bir bilgim yoktur.
Nûh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?”
(Nuuh): «Benim onların neler yapmakda olduklarına bilgim yokdur» dedi.
Nuh dedi ki; «Onların neler yaptıklarını ben bilemem.»
إِنۡ حِسَابُهُمۡ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّيۖ لَوۡ تَشۡعُرُونَ ١١٣
Sizin şuurunuz olsa onların hesabı ancak Rabb’ime aiddir.
Onların hesabı ancak Rabbıma aittir. Keşki düşünseniz.
“Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!”
«Onların hesabı Rabbimden başkasına aaid değildir, eğer ince düşünürseniz... »
Onların hesabını görmek, sadece Rabb'ime düşer. Keşke bu gerçeğin bilincinde olsanız.
وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١١٤
Hem ben iman edenleri koğmaya memur değilim.
Ve ben, inananları kovacak değilim.
“Ben inananları kovacak değilim.”
«Ve ben o mü'minleri (sizin hatırınız için) tardedici de değilim».
Mü'minleri yanımdan kovmak bana yakışmaz.
إِنۡ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٞ مُّبِينٞ ١١٥
Ben ancak açık, bir nezirim.
Ben, ancak apaçık bir uyarıcıyım.
“Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
«Ben (gelecek tehlikelerle) apaçık korkutandan başka (bir kimse) de değilim».
Ben sadece açık sözlü bir uyarıcıyım.
قَالُواْ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ يَٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمَرۡجُومِينَ ١١٦
And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın.
Ey Nuh, eğer son vermezsen, sen muhakkak taşlananlardan olursun, dediler
Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!”
Dediler ki: «Ey Nuuh, sen (bu dediğinden) vaz geçmezsen muhakkak ki taşlanmışlardan olacaksın».
Soydaşları; «Ey Nuh, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen taşa tutulup öldürülenlerden olacaksın» dediler.
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوۡمِي كَذَّبُونِ ١١٧
Yâ Rab! dedi: anlaşıldı ki kavmim beni tekzib ettiler.
O da dedi ki: Rabbım, doğrusu kavmim beni yalanladı.
Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”
(Nuuh): «Rabbim, dedi, hakıykat kavmim beni tekzîb etdi».
Bunun üzerine Nuh dedi ki: «Ya Rabbi, soydaşlarım beni yalanladılar.
فَٱفۡتَحۡ بَيۡنِي وَبَيۡنَهُمۡ فَتۡحٗا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١١٨
Artık benimle onların arasını nasıl ayırt edeceksen et de bana ve beraberimdeki mü'minlere necat ver.
Artık benimle onların arasında Sen, bir hüküm ver. Beni ve beraberimdeki mü'minleri kurtar.
“Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”
«Binâen'aleyh benimle onların arasındaki hükmü Sen ver de beni ve berâberimdeki mü'minleri kurtar».
Onlar ile aramdaki meseleyi sen kesin çözüme bağla; beni ve yanımdaki mü'minleri kurtar.»