بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١٠٨

“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

– Diyanet İşleri

وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ١٠٩

“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”

– Diyanet İşleri

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١١٠

“O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”

– Diyanet İşleri

قَالُوٓاْ أَنُؤْمِنُ لَكَ وَٱتَّبَعَكَ ٱلْأَرْذَلُونَ ١١١

Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?”

– Diyanet İşleri

قَالَ وَمَا عِلْمِى بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ١١٢

Nûh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?”

– Diyanet İşleri

إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّىۖ لَوْ تَشْعُرُونَ ١١٣

“Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!”

– Diyanet İşleri

وَمَآ أَنَاْ بِطَارِدِ ٱلْمُؤْمِنِينَ ١١٤

“Ben inananları kovacak değilim.”

– Diyanet İşleri

إِنْ أَنَاْ إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ ١١٥

“Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”

– Diyanet İşleri

قَالُواْ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمَرْجُومِينَ ١١٦

Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!”

– Diyanet İşleri

قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِى كَذَّبُونِ ١١٧

Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”

– Diyanet İşleri

فَٱفْتَحْ بَيْنِى وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِى وَمَن مَّعِىَ مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ١١٨

“Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu