بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
كَذَّبَتۡ قَوۡمُ نُوحٍ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ١٠٥
Nuh kavmi gönderilen Resuller’i tekzib etti.
Nuh'un kavmi de peygamberleri yalanladı.
Nûh’un kavmi de Peygamberleri yalanladı.
Nuuh kavmi gönderilen (peygamber) leri tekzîb etdi.
Nuh'un soydaşları peygamberlerini yalanladılar.
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ ١٠٦
O vakit ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allah’dan korkmaz mısınız ?
Hani onlara kardeşleri Nuh demişti ki: Siz sakınmaz mısınız?
Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
Hani biraderleri Nuuh onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi,
Hani kardeşleri Nuh, onlara dedi ki, Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ ١٠٧
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim.
Muhakkak ki ben, size emin bir peygamberim.
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
«Şübhesiz ben size gönderilmiş emîn bir peygamberim».
Ben size gönderilmiş, güvenilir bir Allah elçisiyim.
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١٠٨
Gelin Allah’dan korkun, bana itaat edin.
Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin.
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».
Öyleyse Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz.
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ١٠٩
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak Rabb’ül-âlemîn’e aiddir.
Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbına aittir.
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
«Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir».
Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum, benim çabamın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir.
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١١٠
Gelin Allah’dan korkun bana itaat edin.
O halde Allah'tan korkun da bana itaat edin.
“O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”
«O halde Allahdan korkun ve bana îtâat edin».
O halde Allah'tan korkunuz ve çağrıma uyunuz.
۞ قَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لَكَ وَٱتَّبَعَكَ ٱلۡأَرۡذَلُونَ ١١١
Dediler: hiç biz sana inanır mıyız ? Senin ardına hep o ezrail düşmüş?
Sana mı inanacağız? Halbuki sana uyanlar en rezil kimselerdir, dediler.
Dediler ki: “Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız?”
Dediler ki: «Arkana hep bayağı kimseler düşmüşken biz sana îman eder miyiz»?
Soydaşları, «peşinden gelenler aramızdaki ayak takımı iken hiç biz sana inanır mıyız» dediler.
قَالَ وَمَا عِلۡمِي بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ ١١٢
Benim ne ılmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış.
Dedi ki: Onların yapmakta oldukları şeyler hakkında bir bilgim yoktur.
Nûh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?”
(Nuuh): «Benim onların neler yapmakda olduklarına bilgim yokdur» dedi.
Nuh dedi ki; «Onların neler yaptıklarını ben bilemem.»
إِنۡ حِسَابُهُمۡ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّيۖ لَوۡ تَشۡعُرُونَ ١١٣
Sizin şuurunuz olsa onların hesabı ancak Rabb’ime aiddir.
Onların hesabı ancak Rabbıma aittir. Keşki düşünseniz.
“Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!”
«Onların hesabı Rabbimden başkasına aaid değildir, eğer ince düşünürseniz... »
Onların hesabını görmek, sadece Rabb'ime düşer. Keşke bu gerçeğin bilincinde olsanız.
وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١١٤
Hem ben iman edenleri koğmaya memur değilim.
Ve ben, inananları kovacak değilim.
“Ben inananları kovacak değilim.”
«Ve ben o mü'minleri (sizin hatırınız için) tardedici de değilim».
Mü'minleri yanımdan kovmak bana yakışmaz.
إِنۡ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٞ مُّبِينٞ ١١٥
Ben ancak açık, bir nezirim.
Ben, ancak apaçık bir uyarıcıyım.
“Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.”
«Ben (gelecek tehlikelerle) apaçık korkutandan başka (bir kimse) de değilim».
Ben sadece açık sözlü bir uyarıcıyım.